Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Almanya - Ergenekon - Deniz Feneri ilişkisi” üzerine!..

“Almanya - Ergenekon - Deniz Feneri ilişkisi” üzerine!..

“Dolandırıcılığı” tescilli medya grubunun “Deniz Feneri” yaygarasındaki “dış bağlantılara” dikkat çekmiş…
Ve de… Bütün kardeşlerimizi, “Sazan misali atlamanın” sakıncaları konusunda “uyarmış” olmamızdan dolayı, “Ergenekon medyası”nın hedefi haline gelmiştik!..
Hadi onlar bir yana; bu tertibin “direkt hedefleri” arasında yer alan bazı “hassas” medya organlarında kalem sallayan bir takım “dostlarımız” da, Ergenekon medyasının “yazdıklarımızı saptırma” ameliyesine “hizmetten” geri durmamışlardı.
Şimdi… Üç yazılık bir bütün halinde dikkatlerinize sunduğumuz bazı “kritik” noktalar, tespitlerimizle örtüşen cümlelerle dile getirildi…
Hem de; kontrespiyonaj-karşı istihbarat alanının, ülkemizdeki en önemli uzmanlarından biri olarak bilinen MİT’çi Mehmet Eymür tarafından!..
Geçen ayın 25’inde, yani yaklaşık bir buçuk ay kadar önce yazdıklarımızı teyit ediyor, Sayın Eymür.
Canlı Yayın’da “Deniz Feneri” meselesinin “perde arkasını” anlatan MİT’çi Eymür, bu kirli kampanyanın “Ergenekon’un misillemesi” oluşuna dikkat çekmekte.
İki önemli tespiti var:
1 -Deniz Feneri bir çekişmenin yansıması!..
2 -Alman devleti, Ergenekon’un arkasında!..
*
Evet bu böyle…
Peki; “Vatan-millet, Sakarya” nidalarıyla süslenmiş bulunan Ergenekon “aslında” ne?..
Programda, bu soru cevapsız kalmışsa da…
Eymür gibi, “Bu işleri çok iyi bilen” bir MİT’çinin;
“Deniz Feneri, AK Parti, Başbakan, Ergenekon, Almanya” kelimelerini bir araya getirmiş olması son derece önemli.
Biz bugün, Eymür’ün değerlendirmeleriyle güç kazanan o yazıdaki tespitleri mercek altına alalım…
Ve yolu biraz daha açalım istiyoruz… Demiştik ki;
“Tablo karmaşık değil aslında…
Bir adım geriye gidin, göreceksiniz!..”
Evet; şu üç tespite şöyle topluca bir bakın lütfen:
1- Rus-Alman dostluğu son yıllarda hızla gelişiyor,
2- Bu iki ülkenin çıkarları, Balkanlar-Kafkasya-Körfez-Doğu Akdeniz dörtgeninde örtüşmekte,
Ve de;
3- Almanya-Rusya ittifakı, bu çıkarlarla örtüşmeyen tavırlar içindeki AK Parti’ye cephe almış durumda!..
*
Almanya’nın Deniz Feneri davasında nasıl bir tavır takındığını biliyorsunuz.
Davaya “devlet politikası” olarak baktığını ve yargısını bu dava için “politikleştirdiğini”, meselenin Türkiye boyutuna ilişkin “yargıç-savcı-polis” mesajlarıyla ortaya koyan Almanya’nın “gerçek derdi” ne(ydi) acaba?
Bu “devlet”in; bir yandan Türkiye’deki Ergenekon medyası ile diğer yandan da “Ergenekon Terör Örgütü’nün avukatı olduğunu” Genel Başkan beyanıyla ilan etmiş olan partiyle yakın işbirliğine dikkat kesildiğiniz an, tablonun bir bölümüne hâkim oluyorsunuz aslında.
VAKİT, söz konusu partinin “Alman vakıfları ile maddi ilişkisini” ortaya koyduğunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı inceleme başlatmıştı ya…
Alman devleti, anında VAKİT’i hedef alan bir açıklama yapmak suretiyle, “Bu partinin avukatlığına soyunmuştu” değil mi?..
Almanya “Ergenekon avukatı”nın bir kapatma davasıyla karşı karşıya kalmasına niçin mani olmaya çalışmış olabilir, sizce?..
“Avukatın avukatlığı”nı üstlenmesinin sebebi…
Acaba ne?
*
Cevapları içlerinde gizli olan bu soruları zihinlerimizin uygun yerlerine astıktan sonra… “Ergenekon iddianamesi”nin üzerinde durduğu iki çarpıcı noktayı dikkatlere sunalım:
1- Danıştay saldırısı Ergenekon Terör Örgütü’nün işidir!..
2- Alman vakıflarının terör örgütleriyle bağlantısı üzerine çalışan Necip Hablemitoğlu, Ergenekon’un görevlendirdiği bir tetikçi tarafından katledilmiştir!..
Bu iki tespit, Ergenekon iddianamesinden…
Bir de Alman İstihbaratı’nın raporu var, biliyorsunuz…
Cinayetten beş buçuk ay önce hazırlanan bu raporda, “Hablemitoğlu’nun Alman vakıflarının bağlantılarını araştırdığı ve ciddi bulgulara ulaştığı” belirtiliyordu!..
Tam bu noktada; Danıştay saldırısı ile Hablemitoğlu cinayetinden sonra estirilen havayı hatırlamakta da fayda var: Her iki menfur eylemden sonra, hedefe “Müslümanlar” yerleştirilmişti, “Müslümanlar” karalanmıştı, değil mi?
Ve her iki eylemden sonra, bu karalama işlemini, (zamanı geldiğinde Almanya’daki Deniz Feneri davasında “işbirliği” yapacak olan) “Ergenekon medyası” ile “Ergenekon avukatları” üstlenmişti, hatırlamadınız mı?..
*
Fazla karışmış olabilir…
E, basit mesele mi, karışacak elbet…
Biraz olsun sadeleştirmek yararlı olacaksa… Bütün veriler; Almanya-Rusya ittifakının, ABD-İsrail ile arasındaki çıkar çatışmasında kullandığı bir “Türk Görünümlü Örgüt”e işaret ediyor.
“Çok yönlü politika” uygulamaya çalışan AK Parti, daha fazla bağımlı olduğumuz “ABD’nin iyice bastırdığı” dönemlerde, o tarafa meyletmek durumunda kalınca… “Ergenekon saldırılarına” hedef oluyor.
Bakın; PKK’nın aslında “Ergenekon’un bir şubesi” olduğu, “APO-Ergenekoncu” temaslarını ortaya koyan yüzlerce fotoğraf ve belge ile gözler önüne serildi.
Ve de, PKK terörünün Ergenekon davasının seyrine paralel olarak tırmanmasının, en fazla “tarihi davadan dolayı” hedef haline gelmiş bulunan AK Parti hükümetini zora soktuğu ortada…
Önümüzdeki yerel seçimlerde, PKK destekçisi partinin elindeki belediyeleri almasına kesin gözüyle bakılan AK Parti’nin, bir yandan Deniz Feneri davasıyla diğer yandan da PKK terörünün hız kazanmasıyla köşeye sıkıştırılmak istendiğini görüyoruz…
Bu kanlı süreç, AK Parti’yi devlete yaklaştırdıkça vatandaştan ve bilhassa da Güneydoğu’dan uzaklaştırabilir mesela!..
Devletten ilanihaye destek alması mümkün olmayan AK Parti için ne büyük bir sıkıntı, değil mi?..
*
Ortada, “Filler tepişiyor-çimenler eziliyor” durumu var yani…
ABD ile diğerleri tepişirken, “ezilen” de biz oluyoruz!..
Uğraştığımız meselelerin hemen tamamı, bu “çekişmenin” bir yansıması aslında…
Cumhuriyetin bilmem kaçıncı yıldönümünün kutlandığı esnada, “çok borçlu” ve de “dıştan gelen bütün rüzgârlara tamamen açık” bir devletin vatandaşları olarak… “Almanya-Rusya mı, ABD-İsrail mi yoksa her ikisi birden mi vuracak?” sorusunun cevabını bekliyoruz…
Ve bu arada… Kutlayanların bayramlarını tebrik ediyoruz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi