Beklediğim vaka...
Öteden beri bütün İstanbul Büyükleri için Ankara maçları hep sıkıntılı geçmiştir. Bu, Ankara takımlarının büyük güç sahibi olduklarından değil, atmosfer özelliği, yani yüksek rakım, kuru hava, yani rutubetsiz havadan kaynaklanmaktadır. Oysa İstanbul havası yukarıda saydığım hiçbir benzerliği taşımamaktadır. Yine öteden beri hep söylerim; ben İstanbul takımlarının hocası olsam takımımı mümkünse üç gün önce Ankara’ya taşırım. Nasılsa koca başkentte birileri bana idman için sahasını seve seve açar...
Şimdi buradan yola çıkarak maça bakalım. Galatasaray, beklendiği gibi rakibinin üzerine çullanacak. Rakibi ise ki, söylemleri hariç, teknik adamlığını beğenirim, Ümit hocanın talimatı ile kendi yarı alanına tam takım birikecek, alanı alabildiğine hem enine, hem boyuna daraltacak, böylece de Galatasaray’ın ünlü ama genç emekli olmuş yıldızlarına sahayı dar edecekti. Bu durum oluşurken, Galatasaray takımının oyuncularının sık sık alan değiştirmeleri gerekirdi. Ama Gomis çakılı kaldı. Rodrigues ise sadece topla var. Feghouli ve Belhanda zaten malum... Kala kala Selçuk kalıyor. Fernando benim futbol ölçülerime göre Donk dönmüşken bu takımda oynamaz. Ümit Özat öylesine bir kurgu planlamış ki, her maçın adamı olan iki bekini bile yedeğe çekmişti. Çünkü onlar sık öne çıkış yapıyorlardı ki, bu Mariano ve Nagatomo için biçilmiş kaftandı. Ama yerlerine oynayanlar çıkmıyorlardı. Zaten o kadar diri kalmışlardı ki, biri çıkıp maçın golünü de attı.
Özetle Galatasaray şampiyonluk yolunda çok ama çok ağır bir yara almıştır. Gençlerbirliği ile lige tutunma adına hayati bir üç puan kazanmıştır. Fatih hoca ne yapıp yapmalı şöhretli emeklileri yerine, örneğin Belhanda yerine Tolga’ya görev vermeli, Selçuk ve Donk’la da orta alanı tamamlamalıdır. Tabi iki Gomis de sık sık sağ, sol ve arkaya hamleleri yapmalıdır. Yoksa yol daralmıştır. Her an başka kazalar olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.