‘Mustafa’ bize ne söylüyor?
Gündem, Can Dündar’ın ‘Mustafa’sı. Filmin kalitesini eleştirebilirsiniz; ama hakkını verelim. Can Dündar, çok önemli tartışmalara kapı aralayacak bir adım atmıştır. ‘Mustafa’ önümüzdeki döneme dair önemli ipuçları vermektedir.
Filmle, daha doğrusu Dündar’la ilgili Deniz Baykal’ın değerlendirmesi çok dikkat çekici:
‘Türkiye’nin başta Ergenekon olmak üzere içinden geçtiği 2008 sürecinin bir yansıması olan Can Dündar yaklaşımı var karşımızda. Önümüzdeki süreçte başka bir siyasi konjonktür geliştiğinde o zaman da o konjonktüre uygun bir Can Dündar yaklaşımı ile karşımıza çıkabilir.’
Baykal, yeni sürecin CHP açısından ne kadar zor olduğunu görmenin endişesini yansıtıyor aslında.
* * *
Hemen ‘Kürtlere özerklik’ tartışmalarına gelelim.
‘Kürtlere özerklik’ vurgusunun bu filmle gündeme taşınması, günün şartlarında hayli anlamlı görünüyor. Mustafa Kemal’in bu konudaki sözleri, dönemin gereği olarak söylenmiş olabilir mi? Elbette bu güçlü bir ihtimal. Ama bugün ortaya çıkaracağı etkiler çok farklı.
Bugünlerde Türkiye, Kuzey Irak konusunda çok önemli bir hamle yapıyor. Üstelik bu hamle, devletin kurumları arasında ciddi bir görüş birliği ve uzun süren bir hazırlıkla şekilleniyor. Ankara, anlamsız, saçma sapan düşmanlıklar üretmek yerine, ittifakları artıran bir adım atıyor.
Bu hamle, kim ne derse desin Türkiye’nin elini güçlendirecektir.
Bakalım Mustafa Kemal üzerinden dile getirilen ‘özerklik’ tartışmaları, bu süreci nasıl etkileyecek?
* * *
Mustafa Kemal, yalnız mıydı?
Onun nasıl bir düşünce ikliminde yetiştiğini, kimlerden ve hangi akımlardan etkilendiğini, hepsinden önemlisi siyaset tarzını pek konuşamadığımız için, ortaya çıkan portreyi şaşırtıcı buluyoruz.
Tanzimat ve Meşrutiyet’le devam eden Batılılaşma serüveninde, geçmişle ‘uzlaşma’ arayışı hep vardır. Ortaya çıkan düşünce akımları, bir şekilde geçmişi korumayı da esas alır.
Oysa Mustafa Kemal’in ortaya koyduğu keskin ve Mete Tunçay’ın deyimiyle ‘gemileri yakan’ üslup, bunlardan çok farklıdır. Harf devrimi, bunun önemli bir örneğidir.
Daha 1920’lerde, Milli Mücadele döneminde en kuvvetli birlik unsuru olarak görülen ‘din’, çok kısa bir zaman içinde nasıl tanımlanmaya başlanmıştır, hatırlayalım.
Hilafetin kaldırılışı 1924.
‘Türkiye devletinin dini, Din-i İslam’dır’ ifadesinin anayasadan çıkarılma tarihi 1928.
Listeyi uzatabiliriz.
Bunları gerçekleştirirken, yakın çevresi dahil pek çok eleştiri ve tepki aldı.
Zihinlere başka portreler çizildiği için ortaya çıkan ‘yalnız adam’ şaşırtıcı görünüyor.
* * *
İşin en tuhaf yanı, Turkcell ve sponsorluk tartışmaları.
İddiaya göre Turkcell, ‘Mustafa filmine sponsor olursam, bazı müşterilerim rahatsız olur’ deyip geri çekilmiş.
Birileri belden aşağı vurmakta usta ya; hemen konuyu en hassas alana taşıyıp ‘AK Parti iktidarda, bu konudaki çizgisi de malum. Turkcell onların tepkisinden çekiniyor, laiklik elden gidiyor’ diye ortalığı birbirine katıyor.
Oysa Turkcell’in gayet net bir açıklaması var:
‘Çalışmalarına saygı duyduğumuz proje yapımcısıyla yaptığımız ön görüşmelerde, filmin beklentimiz yönünde Atatürk’ün liderliğini, dehasını ve kahramanlığını dünyaya tanıtmaktan çok, Atatürk’ün özel hayatına odaklanan bir film olduğunu görünce projede yer almayı tercih etmedik.’
Mesele ortada. Firma, filmin ne tür tartışmalara kapı açacağını öngörüyor ve işin dışında kalmayı tercih ediyor.
Geriye bulduğu her fırsatı siyasi ve ticari şantaja dönüştürenler kalıyor.