İspanya da nasıl gitti?
Tamam Rusya ev sahibi idi ama karşısında koca İspanya vardı. O İspanya’nın liginde tozu dumana katan Ronaldo ve Messi yoktular doğal olarak ama Real’in, Barcelona’nın, Atletico’nun, Sevilla’nın asları vardı. Maçın neredeyse tamamını Rusya ceza alanı dışında geçirdiler. Sağdan soldan ortalar, dışarıdan şutlar ama ne derin saha bulabildiler, ne de genişlemiş alan... Hal böyle olunca da fiziksel yapısı çok iyi olan Rus takımının savunması ayakta kalabildi. Bir de penaltı golü ile erken yedikleri gole karşılık vermezler mi? Buyurun uzatmaya... Orada da aynı görüntüler. Sonra penaltılar. İşte burada biz ne favorilerin, ne yıldızlı takımların elenip gittiğini biliriz. İşte İspanya da bunlardan biri olarak Almanya, Arjantin gibi devlerin yanına postalandı. Topa sahip olma mı? Sanırım dünya rekoru kırıldı. Rusya’nın tam beş katı bir sahip olma rekoru... Sonuç mu? Bunu bizim istatistikçilere sorunuz... Hele hele yayıncı kuruluşlarımıza...
Sonra Hırvatistan-Danimarka maçına geçtik. Bu maç bence, turnuvanın en başa baş oyunu oldu. Ne öyle yüklenme, ne de sadece kontraya dayalı oyun düzeni... Neredeyse tamamen karşılıklı atışlar. Hırvat takımının Modriç gibi bir oyuncusu Danimarka tarafından iyi bloke edildi. Öyle olunca da iş Rakitiç’e kaldı. Onun da görevleri arasında birinci sırada ön liberoluk yattığı için Modriç kadar yapıcı olamadı. Sonuçta Hırvatlar penaltı ustalığında, hem de en ustaları Modriç kaçırmış olmasına rağmen, moralleri bozulmadan son sekize kaldılar.
Şimdi ne mi olacak? Rusya yine yarım saha katı savunma yapıp, sürpriz çıkışlara planlı oyunuyla sahaya gelecek. Kendi saha ve seyircisini yalanına kanmayıp... Hırvatlar ise topa sahip olmada büyük üstünlük sağlarlar. Ama Modriç böyle oynarsa işleri zor olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.