Hayat Ve Sağlık
İki yıldır bir hastalığımızın teşhisi ile uğraşıyorduk. Nihayet karar verdik ve yakında bir ameliyat olduk. Rabbimize çok şükür, yavaş yavaş kendimizi toparlıyoruz. İnşallah şifamız tamam olur. Allah Teala hepimize de İslam’a ve insanlığa hayırlı hizmetlere vesile kılarak kendimize de faydalı bir ömür versin.
“Allah devlete millete zeval vermesin” duasının ne kadar önemli olduğunu yaşayarak gördük. Doktorlarımıza, yardımcılarına, hastane çalışanlarına baktıkça dua ettik. Hepsine bir kere daha teşekkürlerimizi sunarız.
* * *
Hiç şüphesiz sağlık ve hayat, hastalık ve ölüm biz insanlar içindir. Her iki durum da diğerinin zıddını oluşturur ve ömür dediğin büyük sınav böyle böyle geçer gider. Unutmayalım, her biri ayrı birer nimettir.
Sağlık kadar hastalık da bizim bir gerçeğimizdir. Ne var ki insanoğlu, sağlık ve hayatı sever ama hastalık ve ölümü arzu etmez. Bir başka ifade ile bu dört nimet, bir anlamda da birbirlerinin değerini ortaya koyar.
Malum, insan sahip olduğu nimetleri kaybedince, onların daha bir farkına varır. Sağlık da bu nimetlerden biri, hatta en önemlisidir. Nitekim bir hadîs-i şerifte Hz. Peygamber “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların değerini takdir edemez: Sağlık ve boş vakit” (Buhârî, Rikak 1; Tirmizî, Zühd 1; İbni Mâce, Zühd 15) buyurmak suretiyle bu noktadaki gaflet ve ihmali gözler önüne sermiştir.
Bir başka hadiste de; “Hastalanmadan önce sağlığının, ölüm gelmeden önce de hayatının kıymetini bil!” (Buhârî, Rikak 3; Tirmizî, Zühd 25) diye uyarmıştır.”
* * *
Hastalık hali, bütünüyle insan duygu ve davranışlarını etkileyen, dolayısıyla farklı tepkiler vermesine sebep olan fevkalâde zor bir durumdur. En basitinden en ağırına kadar hastalıklar, insan psikolojisini - şu veya bu oranda ama mutlaka- etkiler.
Bu sebeple hasta, sağlığında üzerinde durmadığı konulara ilgi duyar; iyi günlerindeki akraba ve dostlarını yanında görmek ister. Nitekim “dostla buluşmak, hastaya şifâdır (likâü’l-halîl, şifâü’l-alîl)” denilmiştir. Hatta sağlığında arayıp sormadığı kişilerin bile kendisini ziyaret edip hal-hatır sormasını bekler. Gelmezlerse kızar, üzülür.
Mevsimi olup olmadığını düşünmeden temin edilmesi güç ve hatta imkânsız birtakım yiyecekler içecekler ister.
Hasılı hasta, İmam Yûsuf’un dediği gibi, “idare edilmesi gerekli” bir kişidir.” İlgi ister, sevgi ister, moral istr, güç ister. Dostların kulaklarını çınlatır arada.
* * *
Sağlıklı bir toplum yapısı oluşturmak ve beşeri ilişkileri en mükemmel şekilde düzenlemek isteyen yüce dinimiz, mü’minleri, bu konularda eğitime tâbi tutmuştur. Onları iyi gün dostu olmaya değil, daha çok kötü gün dostu olmaya teşvik etmiştir. İşte hasta ziyaretinin değeri ve konuya ait büyük teşvikin anlamı buradan kaynaklanmaktadır.
Halkımızın ifadesiyle “binbir türlü hali” olan dünya hayatının her safhasında mü’mince davranmak, İslâm toplum yapısının hem dinamizmi hem de ayrıcalığıdır.
Din kardeşini hastalığında ziyaret etmek, vefatı halinde de cenâze namazına iştirak edip onu mezarına götürmek ve arkasından dua etmek, kardeşlik hukukunun bir gereği ve vefakârlığın bir göstergesidir.
İslâm, insana sadece sağlığında, üretken olduğu yıllarda değer verip sonra onu bir toplum posası gibi kendi yalnızlığına ve çaresizliğine terkeden sistemlere hiç benzemez. İnsanı insan olarak ele alır, sağlığında, hastalığında ve ölümünde ona hep aynı gözle bakar ve öyle bakılmasını ister.
Toplum güvencesi veya sosyal güvenlik diye dillerden düşürülmeyen kavramların gerçek boyutları İslâm’da insanla başlayıp insanla biter.
* * *
Bize bu hayatı, bu sağlığı, bu nimetleri ve onların en büyüğü olan İslam’ı ihsan eden Allah Teâlâ’ya hamd ve senalar olsun.