Her zaman bir çıkış yolu vardır
DTP sınırları zorluyor. Apo’ya işkence yalanıyla başlayan provokasyonlar, Başbakan’ın güneydoğu illerine yaptığı gezilerdeki kışkırtmalarla devam ediyor.
Sabrın da bir sonu var.
DTP açıkça ateşle oynuyor. Bir parti gibi değil illegal bir örgüt gibi davranıyor. Kimse savaş alanına dönen meydanlarda yapılanları görmezden gelemez. Demokrasi yakma, yıkma, tahrip etme özgürlüğü değildir. Bunlar yıkım denemeleridir, kalkışma, isyan eksersizleridir. Dolayısıyla hiçbir gerekçe ile tolore edilemez.
Son yıllarda bölücü odakların her yaptığını hoş görü ile karşılamamızı telkin eden ve bunu eşsiz bir strateji olarak lanse eden hatırı sayılır bir kalem erbabı var. İşin doğrusu devlet de bu kesimleri dinliyor. Nereye gidiyoruz, bu gidişin sonu felakettir diyenlere kimse kulak asmıyor. Sesini biraz yükseltenler etnik gerilimi tırmandırmakla suçlanıyor.
Onun için, yasalar uygulanmıyor, önleyici tedbirler devreye sokulmuyor, bir avuç çapulcu ellerine tutuşturulan Molotoflarla gündemi tayin ediyor.
Bu kadar acziyet olur mu? Kalkanlarının arkasına saklanarak kendini korumaya çalışan, polis imajı toplumda hangi duyguları örseliyor acaba, merak eden var mı?
Bu bir strateji ise, netice ortada.
Her gün TV ekranlarına yansıyan isyan görüntülerinden kimse mutlu değil.
Bu şekilde davranmak hem insanlarımızı umutsuzluğa itiyor, hem de devlete olan güvenini sarsıyor. Böyle devam etmesi halinde, demek ki bu işi artık önlemek mümkün değil düşüncesi gittikçe yaygınlaşacak, birlikte yaşama inancı zedelenecektir.
Hükümetin görevi, sokağı cesaretlendirecek tavırlardan kaçınmaktır. Başbakan’ın DTP’nin provokasyonlarına rağmen Van’a, Hakkâri’ye, D.Bakır’a gitmesi doğrudur. Günlerdir yapılan kışkırtmalara, tahriklere rağmen, örgütün D.Bakır dışında propagandası etkili olmamış, esnaf kepenk indirmemiştir. Esasen, DTP’nin bu eylemleri yerel seçimler kadar, çözülen dağ kadrosuna moral vermek, dikkatleri dağdan şehir’e çekmek içindir. Yani düşmek üzere olan boksöre zaman kazandırmak için antrenörünün ringe atlaması, kavgaya karışması gibi bir şey… Maalesef, sokak gösterileri karşısında gerekli kararlılık ve dirayet gösterilemediği için terör örgütüne nefes alma imkânı verilmiştir.
Dünyanın hiçbir yerinde belediyelere, örgüt sempatizanları güvenlik kuvvetleriyle çatışırken lastik yakıp yolları kapatsınlar diye kâğıt tedarik etme imkânı verilmez. Başbakan D.Bakır’a gitmeden günlerce çöp toplanmamış, geleceği gün de belli mahallelere belediye araçlarıyla çöpleri, lastikleri, yolları yaksınlar diye kâğıt dökülmüştür. Maksat aynı olduktan sonra örgüt sempatizanlarına kâğıt taşımakla, mühimmat taşımak arasında ne fark var?
DTP’li belediyeler seçildikleri günden beri suç işliyorlar, örgütün şehirdeki kolu gibi davranıyorlar, belediyenin imkânlarını halkın hizmetine sunmak yerine, örgütün hizmetine sunuyorlar ve kimse de ne yapıyorsunuz diyemiyor.
Bu eylemler Apo’yu affetmekle Türk devletinin ne büyük hata ettiğini göstermiştir.
Ama Türkiye çaresiz değil. Bırakınız belediye başkanlarını, Apo’yu bile her zaman yeniden yargılama imkânı var. Devam eden terör eylemlerinin İmralı’dan yönlendirildiği anlaşılırsa, Apo yeniden yargılanabilir. Çakıcı, Nuriş gibi çete liderleri tutuklu oldukları dönem dışarıda meydana gelen olaylardan yargılanıp, mahkûm olmadılar mı? Apo için de yeni bir süreç başlatılabilir. Bunun ne faydası olur diye düşünenler olabilir, şu faydası olur, önceki yargılamada Apo’nun bağlantıları ortaya çıkarılamadı, PKK’nın iç-dış destekçileri tam olarak aydınlatılamadı, anamda Türk, işbirliğine hazırım noktasından, tekrar ülkeye meydan okuyacak noktaya nasıl geldiği veya getirildiği sorgulanamadı, bunların meydana çıkarılması bile büyük kazanç olur. En azından örgütü Avukatlarının üzerinden yönettiği anlaşılacağından, bu görüşmelere bir sınır getirilebilir. Apo asılırsa sorun olur denildiği için affedilmişti, şimdi görülüyor ki, esas sorun affedilmesi olmuştur. Terör, afla, merhametle, tavizle çözülmez, akılla, izanla, cesaretle, kararlılıkla çözülür. Her zaman bir çıkış yolu vardır, yeter ki
Değerlendirmesini bilelim.