Irkçı Emperyalizmin AKP ve Paralel Oyunu
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, İslam’ı bir hayat nizamı olarak gönderen, hesap gününün hâkimi, Allah (c.c)’a hamd ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.
Irkçı Emperyalizm; inkârcı Yahudilerin dünyaya hâkim olma ideolojisidir. Bu ideolojinin dayandığı şey, üstün ırk inanışıdır. Bunlar, Yahudi ırkından olmayan insanları, kendileri için yaratılmış köleler olarak görürler. Onlarla birlikte barış içerisinde yaşamak istemezler. Onları daima ezmek ve sömürmek isterler. İlahi takdirin bir neticesi olarak bu inanışın mensupları günümüz dünya düzenine hâkim durumdalar. Kurdukları hile rejimi ve köle düzeniyle bütün insanlığı açlığa, sefalete, manevi yozlaşmaya mahkûm etmişlerdir. Bozguncu olduklarından dolayı, Yahudi ırkından olmayanları da kendileri için düşman saymışlardır. Müslümanlara olan düşmanlıkları ise daha da şiddetlidir. Üzülerek ifade edelim ki bu düşmanlığın tedavisi de yoktur.
Müslümanlık akidesine bağlı bir kimsenin ırkından dolayı bir kimseye düşmanlık beslemesi düşünülemez. Bunun için Siyonist emeller taşımayan, ülkemiz aleyhindeki faaliyetlere karışmayan, başkalarını ezmeyi ve sömürmeyi amaçlamayan, dürüst ve sade Yahudilere karşı hiçbir düşmanlığımız söz konusu değildir. Biz, temel insan haklarına saygı çerçevesinde, herkesle birlikte ve barış içerisinde yaşamaya hazırız ve razıyız. Bu gerçeğin altını önemle çiziyoruz. Tarih bunun en canlı örnekleriyle doludur. Bizim karşı olduğumuz şey, Irkçı Emperyalizmin: “Ya bizim namaz kılan, oruç tutan, hacca giden kölemiz olursunuz, ya da ölürsünüz” dayatmasıdır. Irkçı Emperyalizm bütün insanlığa bu dayatmayı yapmaktadır.
İnsanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve İslam’dan uzaklaştırmak için her yolu mubah sayıyorlar.
Irkçı Emperyalizmi bir timsaha benzetirsek, bu timsahın üst çenesi ABD, alt çenesi AB’dir. Gövdesi ise İslam ülkelerinin yöneticileri de dâhil olmak üzere bütün işbirlikçi yönetimlerdir. Çok zehirli olduğu için kuyruğu ise İsrail’dir. NATO, bir haçlı ordusu olarak, BÜYÜK İSRAİLİ kurmak için İslam’a karşı savaş açmıştır. Dünyayı ezen sömürü canavarının beyni Siyonizm, kalbi haçlı Avrupa, sağ kolu Amerika, sol kolu Rusya’dır.
Milli Görüş, bu anlayışa karşı yıllarca mücadele etmiştir. Bugün de bu mücadelesine devam etmektedir. Milli Görüş bu mücadelesinde başarılı da olmuştur. Hak-Batıl mücadelesinin tabii bir seyri olarak Irkçı Emperyalizm, Milli Görüşü etkisiz hale getirmek ve gayesine ulaşmak için
karşı taarruza geçmiş, planlar yapmış ve tatbikat sahasına koymuştur. Irkçı Emperyalizm ’in Türkiye’deki önemli kişiliklerinden birisi olan Talat Halman’ın 30 Nisan 1997 tarihinde Milliyet Gazetesinde “RP’yi bölmek” başlıklı yazısında bu planın ipuçlarını görmemiz mümkündür.
Talat Halman şöyle diyor: “HÜKÜMETİN akıbeti ne olursa olsun, RP’nin bir parti olarak bölünmesi, daha iyisi, parçalanması, ülkemizin siyasal geleceği için hayırlı uğurlu olacak.
70 yıl boyunca laik yönetim egemen olduktan sonra, birleşik bir İslam cephesi oluştu. Devlet işlerinde biraz daha fazla din unsuru olmasını isteyen ılımlı dindarlardan tutun da amansız yobazlara, Batı düşmanlarından mutlak köktendincilere, nostaljik gelenekçilerden iflah olmaz gericilere kadar, türlü türlü seçmenler, RP’ye doluştular. ALEVİLER ve FETHULLAH HOCACILAR RP’yi tutmadı ama laik partilerin bocaladığı ve bölündüğü bir dönemde, değişik kesimlerdeki müminler, kendileri için tek seçenek olarak RP’yi gördüler… RP’de yakın gelecekte çatlamalar, kopmalar olması beklenebilir… Milletçe okuyalım, üfleyelim de birleşik din cephesi delinsin, bölünsün, parçalansın. Demokrasi denememizin hayırlı bir gelişme göstermesi, Refah’ın zayıflamasıyla, din partisine giden oyların bölünmesiyle olacaktır. Öteki partiler akıllarını başlarına toplamadıkları için, tek çıkar yolumuz bu olsa gerek.” Yapılan plan gereği 28 Şubat post modern darbesi ile harekete geçildi. Refahyol iktidardan düştü. Açılan davanın sonucunda Refah Partisi kapatıldı. Milli Görüşçüler önceden kurulan Fazilet Partisi’nde toplandılar. 1999 yılından 2002 yılına kadar bir ara dönem yaşandı. Bu ara dönemde Fazilet Partisi de kapatıldı. 20 Temmuz 2001 tarihinde Saadet Partisi kuruldu. Saadet Partisi’ne katılmayan yenilikçi hareket mensupları 15 Ağustos 2001 tarihinde AKP’yi kurdular.
Âlemlerin Rabbi, İslam’ı bir hayat nizamı olarak gönderen, hesap gününün hâkimi, Allah (c.c)’a hamd ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.
Irkçı Emperyalizm; inkârcı Yahudilerin dünyaya hâkim olma ideolojisidir. Bu ideolojinin dayandığı şey, üstün ırk inanışıdır. Bunlar, Yahudi ırkından olmayan insanları, kendileri için yaratılmış köleler olarak görürler. Onlarla birlikte barış içerisinde yaşamak istemezler. Onları daima ezmek ve sömürmek isterler. İlahi takdirin bir neticesi olarak bu inanışın mensupları günümüz dünya düzenine hâkim durumdalar. Kurdukları hile rejimi ve köle düzeniyle bütün insanlığı açlığa, sefalete, manevi yozlaşmaya mahkûm etmişlerdir. Bozguncu olduklarından dolayı, Yahudi ırkından olmayanları da kendileri için düşman saymışlardır. Müslümanlara olan düşmanlıkları ise daha da şiddetlidir. Üzülerek ifade edelim ki bu düşmanlığın tedavisi de yoktur.
Müslümanlık akidesine bağlı bir kimsenin ırkından dolayı bir kimseye düşmanlık beslemesi düşünülemez. Bunun için Siyonist emeller taşımayan, ülkemiz aleyhindeki faaliyetlere karışmayan, başkalarını ezmeyi ve sömürmeyi amaçlamayan, dürüst ve sade Yahudilere karşı hiçbir düşmanlığımız söz konusu değildir. Biz, temel insan haklarına saygı çerçevesinde, herkesle birlikte ve barış içerisinde yaşamaya hazırız ve razıyız. Bu gerçeğin altını önemle çiziyoruz. Tarih bunun en canlı örnekleriyle doludur. Bizim karşı olduğumuz şey, Irkçı Emperyalizmin: “Ya bizim namaz kılan, oruç tutan, hacca giden kölemiz olursunuz, ya da ölürsünüz” dayatmasıdır. Irkçı Emperyalizm bütün insanlığa bu dayatmayı yapmaktadır.
İnsanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve İslam’dan uzaklaştırmak için her yolu mubah sayıyorlar.
Irkçı Emperyalizmi bir timsaha benzetirsek, bu timsahın üst çenesi ABD, alt çenesi AB’dir. Gövdesi ise İslam ülkelerinin yöneticileri de dâhil olmak üzere bütün işbirlikçi yönetimlerdir. Çok zehirli olduğu için kuyruğu ise İsrail’dir. NATO, bir haçlı ordusu olarak, BÜYÜK İSRAİLİ kurmak için İslam’a karşı savaş açmıştır. Dünyayı ezen sömürü canavarının beyni Siyonizm, kalbi haçlı Avrupa, sağ kolu Amerika, sol kolu Rusya’dır.
Milli Görüş, bu anlayışa karşı yıllarca mücadele etmiştir. Bugün de bu mücadelesine devam etmektedir. Milli Görüş bu mücadelesinde başarılı da olmuştur. Hak-Batıl mücadelesinin tabii bir seyri olarak Irkçı Emperyalizm, Milli Görüşü etkisiz hale getirmek ve gayesine ulaşmak için
karşı taarruza geçmiş, planlar yapmış ve tatbikat sahasına koymuştur. Irkçı Emperyalizm ’in Türkiye’deki önemli kişiliklerinden birisi olan Talat Halman’ın 30 Nisan 1997 tarihinde Milliyet Gazetesinde “RP’yi bölmek” başlıklı yazısında bu planın ipuçlarını görmemiz mümkündür.
Talat Halman şöyle diyor: “HÜKÜMETİN akıbeti ne olursa olsun, RP’nin bir parti olarak bölünmesi, daha iyisi, parçalanması, ülkemizin siyasal geleceği için hayırlı uğurlu olacak.
70 yıl boyunca laik yönetim egemen olduktan sonra, birleşik bir İslam cephesi oluştu. Devlet işlerinde biraz daha fazla din unsuru olmasını isteyen ılımlı dindarlardan tutun da amansız yobazlara, Batı düşmanlarından mutlak köktendincilere, nostaljik gelenekçilerden iflah olmaz gericilere kadar, türlü türlü seçmenler, RP’ye doluştular. ALEVİLER ve FETHULLAH HOCACILAR RP’yi tutmadı ama laik partilerin bocaladığı ve bölündüğü bir dönemde, değişik kesimlerdeki müminler, kendileri için tek seçenek olarak RP’yi gördüler… RP’de yakın gelecekte çatlamalar, kopmalar olması beklenebilir… Milletçe okuyalım, üfleyelim de birleşik din cephesi delinsin, bölünsün, parçalansın. Demokrasi denememizin hayırlı bir gelişme göstermesi, Refah’ın zayıflamasıyla, din partisine giden oyların bölünmesiyle olacaktır. Öteki partiler akıllarını başlarına toplamadıkları için, tek çıkar yolumuz bu olsa gerek.” Yapılan plan gereği 28 Şubat post modern darbesi ile harekete geçildi. Refahyol iktidardan düştü. Açılan davanın sonucunda Refah Partisi kapatıldı. Milli Görüşçüler önceden kurulan Fazilet Partisi’nde toplandılar. 1999 yılından 2002 yılına kadar bir ara dönem yaşandı. Bu ara dönemde Fazilet Partisi de kapatıldı. 20 Temmuz 2001 tarihinde Saadet Partisi kuruldu. Saadet Partisi’ne katılmayan yenilikçi hareket mensupları 15 Ağustos 2001 tarihinde AKP’yi kurdular.
AKP CEMAAT EVLİLİĞİ
Şuurlu İslam’a karşı ılımlı İslam planının bir parçası olarak, Milli Görüşün yenilikçilerine emanet edilen AKP ile Nurcuların liberal ve diyalogcu “cemaat” kodlu topluluk evlendirildi. Bu evlilik, Milli Görüşü çökertmek ve BOP’a hayatiyet kazandırmak için yapıldı. AKP evlilik masasına Milli Görüş, cemaat de Nurculuk gömleğini çıkararak oturdular. Nikâh kıyıldı. Evlilik şöleni 3 Kasım 2002 Pazar günü yapıldı. Tam on yıl iktidar evlerinde mutlu bir ömür sürdüler. BOP ve diyalog karşıtlarını tasarlanmış operasyonlarla birlikte tasfiye ettiler. Orduya birlikte kumpas kurdular. Milli Görüş’ün kırk yıllık birikimini hileli yollardan kendilerine sermaye ettiler. Erbakan ve Milli Görüş’ten Siyonizm’in intikamını almak için yoluna diken koydular, tuzaklar kurdular. Saadet Partisi’nin sesini birlik olup kıstılar. Saadet Partisi’ni unutturmaya çalıştılar. Yaptıklarını millet için değil kendileri için yaptılar. Devasa havuzlar oluşturdular. Birbirlerine methiyeler düzdüler, büyük saadet zincirleri oluşturdular, Ağababalarından birlikte cesaret ödülleri aldılar. Ne olduysa oldu bilinmez, büyük bir kavga, ortalık toz duman. Trip atmalar, tivitler, tapeler, kasetler derken bir 17 Aralık gecesi mahkeme koridorlarında son bulan beraberlik. Suçlamalar, ine girmeler, beddualar, paralel yapı, paralel devlet, ne istediyse verdim, doyuramadım serzenişleri, yolsuzluk iddiaları, ayakkabı kutuları, saymakla bitmez, tükenmez nice şeyler. Ve 30 Mart 2014 yerel seçimleri, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu kavganın gölgesinde AKP ve lideri lehinde sonuçlandırıldı. Olan millete oluyor. Evlendiler millet kaybetti boşandılar millet kaybetti. Bunlar kavga etmeden, gerilim üretmeden seçim yapamazlar. Irkçı Emperyalizm, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak seçimleri AKP lehine sonlandırmak için bu kavga üzerinden gerilim üretmeye devam ediyor.
Cemaat, AKP ile ilgili doğru şeyler söylüyor, AKP de cemaat ile ilgili doğru şeyler söylüyor. Çünkü birbirinin gizli işlerini bilenler ancak birbirleri hakkında doğru şeyler söylerler.
Bu kavga niçin yapılıyor, içyüzü nedir kimse bilmiyor. AKP ile cemaat mutlu bir ortaklık dönemi yaşadılar, şimdi kavga ediyorlar. Niçin? Irkçı Emperyalizm istedi ortak oldular, yine onların isteği ile boşandılar. Birlik oldular Milli Görüşü, Saadet Partisi’ni zahiren çökerttiler, şimdi ise Milli Görüşü, Saadet Partisi’ni engellemek için kavga ediyorlar. Rejisör böyle istiyor. AKP’liler Saadet Partisini paralelcilikle, cemaat de AKP’yi Saadet Partisi ve Milli Görüş ile suçluyor. Ergenekon davaları yürütülürken Saadet Partisi’ni ulusalcılık ve ergenekonculuk ile suçlayanlar, bugün paralelcilikle suçluyorlar. Niçin? Çünkü yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
Bu ülkenin ev sahibi Milli Görüş ve Temsilcisi Saadet Partisi, yavuz hırsız Irkçı Emperyalizm ve
İşbirlikçi AKP ve muhalefetidir. Bu Saadet Partisi’ne yönelişini engellemek ve 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak seçimleri AKP ve muhalefeti lehine sonuçlandırmak için üretilmiş gerilimden başka bir şey değildir. Bunlar İslam için mi kavga ediyorlar? ABD’nin, Irkçı Emperyalizmin stratejik müttefiki olanlar, onların himayesinde iş görenler, İslam için siyaset yapamazlar, hizmet üretemezler.
Şuurlu İslam’a karşı ılımlı İslam planının bir parçası olarak, Milli Görüşün yenilikçilerine emanet edilen AKP ile Nurcuların liberal ve diyalogcu “cemaat” kodlu topluluk evlendirildi. Bu evlilik, Milli Görüşü çökertmek ve BOP’a hayatiyet kazandırmak için yapıldı. AKP evlilik masasına Milli Görüş, cemaat de Nurculuk gömleğini çıkararak oturdular. Nikâh kıyıldı. Evlilik şöleni 3 Kasım 2002 Pazar günü yapıldı. Tam on yıl iktidar evlerinde mutlu bir ömür sürdüler. BOP ve diyalog karşıtlarını tasarlanmış operasyonlarla birlikte tasfiye ettiler. Orduya birlikte kumpas kurdular. Milli Görüş’ün kırk yıllık birikimini hileli yollardan kendilerine sermaye ettiler. Erbakan ve Milli Görüş’ten Siyonizm’in intikamını almak için yoluna diken koydular, tuzaklar kurdular. Saadet Partisi’nin sesini birlik olup kıstılar. Saadet Partisi’ni unutturmaya çalıştılar. Yaptıklarını millet için değil kendileri için yaptılar. Devasa havuzlar oluşturdular. Birbirlerine methiyeler düzdüler, büyük saadet zincirleri oluşturdular, Ağababalarından birlikte cesaret ödülleri aldılar. Ne olduysa oldu bilinmez, büyük bir kavga, ortalık toz duman. Trip atmalar, tivitler, tapeler, kasetler derken bir 17 Aralık gecesi mahkeme koridorlarında son bulan beraberlik. Suçlamalar, ine girmeler, beddualar, paralel yapı, paralel devlet, ne istediyse verdim, doyuramadım serzenişleri, yolsuzluk iddiaları, ayakkabı kutuları, saymakla bitmez, tükenmez nice şeyler. Ve 30 Mart 2014 yerel seçimleri, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu kavganın gölgesinde AKP ve lideri lehinde sonuçlandırıldı. Olan millete oluyor. Evlendiler millet kaybetti boşandılar millet kaybetti. Bunlar kavga etmeden, gerilim üretmeden seçim yapamazlar. Irkçı Emperyalizm, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak seçimleri AKP lehine sonlandırmak için bu kavga üzerinden gerilim üretmeye devam ediyor.
Cemaat, AKP ile ilgili doğru şeyler söylüyor, AKP de cemaat ile ilgili doğru şeyler söylüyor. Çünkü birbirinin gizli işlerini bilenler ancak birbirleri hakkında doğru şeyler söylerler.
Bu kavga niçin yapılıyor, içyüzü nedir kimse bilmiyor. AKP ile cemaat mutlu bir ortaklık dönemi yaşadılar, şimdi kavga ediyorlar. Niçin? Irkçı Emperyalizm istedi ortak oldular, yine onların isteği ile boşandılar. Birlik oldular Milli Görüşü, Saadet Partisi’ni zahiren çökerttiler, şimdi ise Milli Görüşü, Saadet Partisi’ni engellemek için kavga ediyorlar. Rejisör böyle istiyor. AKP’liler Saadet Partisini paralelcilikle, cemaat de AKP’yi Saadet Partisi ve Milli Görüş ile suçluyor. Ergenekon davaları yürütülürken Saadet Partisi’ni ulusalcılık ve ergenekonculuk ile suçlayanlar, bugün paralelcilikle suçluyorlar. Niçin? Çünkü yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
Bu ülkenin ev sahibi Milli Görüş ve Temsilcisi Saadet Partisi, yavuz hırsız Irkçı Emperyalizm ve
İşbirlikçi AKP ve muhalefetidir. Bu Saadet Partisi’ne yönelişini engellemek ve 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak seçimleri AKP ve muhalefeti lehine sonuçlandırmak için üretilmiş gerilimden başka bir şey değildir. Bunlar İslam için mi kavga ediyorlar? ABD’nin, Irkçı Emperyalizmin stratejik müttefiki olanlar, onların himayesinde iş görenler, İslam için siyaset yapamazlar, hizmet üretemezler.
MİLLİ GÖRÜŞSÜZ OLMADI, OLMAYACAK
AB’den hayır gelmez, ABD’den hayır gelmez. AKP’den ve muhalefetinden de hayır gelmez. Materyalizmden de hayır gelmez. Erbakan hocamızın şu tespitlerini dikkatlice yeniden, tekraren okuyalım: “İslam’ın dışında, hiçbir hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayırlı ve faydalı olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz. Mutlaka yeterli ve yararlı olduğu savunulamaz. Felsefelerin ve filozofların birbirini inkârı, ideolojilerin devamlı çatışması, beşeri kanun ve nazariyelerin eskimesi ve değişmesi, hatta yapılan ilaçların bile, bir müddet sonra yan tesirlerinin anlaşılması, hep bu yüzdendir.”
“Şimdi “oy ve seçim” meselesi de inananlar için, haklı davasını en uzak köylere ve en ücra köşelere kadar ulaştırmak, devlet imkânlarını hakkın ve halkın hizmetinde kullanmak için bir vasıta ve fırsattır ve değerlendirilmesi gereken bir ruhsattır.” İnsanlar ancak Saadet Partisi’nin kuracağını vadettiği adil düzen ortamında saadet bulabilirler. Erbakan hocamızı tarihe mal olmuş şu sözünü unutmayalım: “Saadet Partisi son imtihanı da kazananların partisidir! Şimdi aldanmayacağız, dünya menfaati diye aldatılamayacağız ki hedefe ulaşılsın, unutmayalım ki; Cenabı Allah nurunu tamamlayacaktır!” vesselam.
AB’den hayır gelmez, ABD’den hayır gelmez. AKP’den ve muhalefetinden de hayır gelmez. Materyalizmden de hayır gelmez. Erbakan hocamızın şu tespitlerini dikkatlice yeniden, tekraren okuyalım: “İslam’ın dışında, hiçbir hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayırlı ve faydalı olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz. Mutlaka yeterli ve yararlı olduğu savunulamaz. Felsefelerin ve filozofların birbirini inkârı, ideolojilerin devamlı çatışması, beşeri kanun ve nazariyelerin eskimesi ve değişmesi, hatta yapılan ilaçların bile, bir müddet sonra yan tesirlerinin anlaşılması, hep bu yüzdendir.”
“Şimdi “oy ve seçim” meselesi de inananlar için, haklı davasını en uzak köylere ve en ücra köşelere kadar ulaştırmak, devlet imkânlarını hakkın ve halkın hizmetinde kullanmak için bir vasıta ve fırsattır ve değerlendirilmesi gereken bir ruhsattır.” İnsanlar ancak Saadet Partisi’nin kuracağını vadettiği adil düzen ortamında saadet bulabilirler. Erbakan hocamızı tarihe mal olmuş şu sözünü unutmayalım: “Saadet Partisi son imtihanı da kazananların partisidir! Şimdi aldanmayacağız, dünya menfaati diye aldatılamayacağız ki hedefe ulaşılsın, unutmayalım ki; Cenabı Allah nurunu tamamlayacaktır!” vesselam.