Aydın ihaneti
Türkiye en az PKK ihaneti kadar derin bir aydın ihaneti ile karşı karşıya. Apo’ya kötü muamele manipülasyonu ile başlayan olaylar, bu çevrelerin gerçek yüzünü gösteren bir turnusol kâğıdı oldu.
Gazetelerde, TV’larda kaptıkları köşelere kurulan bu içi kararmış aydın takımı, terörü lanetlemek yerine, terörü tel’in edenleri lanetlemeyi tercih etti. Kimse sokağa sürülen minicik çocukların bu olaylardan sonra kişiliklerinde açılan dehlizlerin onları nereye götüreceğini sorgulamadı.
Evi, arabası yanan, on yıllık, yirmi yıllık birikimi heba olan insanların feryatlarını kimse duymadı. Eline kalemi alan Başbakan Erdoğan’ın DTP’ye dönük sözlerini eleştirdi. Öyle bir hava oluşturuldu ki, nereye gidiyoruz endişesi ile tepki gösteren herkes kabahatli ilan edildi.
Aydını, yazarı bu kadar gaflet içinde olan bir ülke nereye gider?
PKK’yı motive etmek için bu dalalet erbabının hezeyanları yeter, artar bile. Adam TV ekranına çıkmış, ağzından tükürükler saçarak, ayrımcılık yapıyorsunuz, demokrasiyi işletmiyorsunuz, başbakan kışkırtıcılık yapıyor, bu ülke bu zihniyet yüzünden bu hale geldi diye pişkin, pişkin bağırıyor. Programı yöneten kişi, reyting yükseltmenin zevki içinde ellerini ovuşturarak dinliyor, en küçük tepki gösterme gereği duymuyor. Bu kadar sorumsuzluk, bu kadar ruhsuzluk olur mu? Bir Aydın’ın yaşadığı ülkeye, topluma karşı sorumlulukları olmaz mı? Programda Hasan Celal Güzel’de olmasa ellerinde Apo’nun posterleriyle sokağa çıkıp, çekirge sürüsü gibi geçtiği yeri talan eden bu eşkıya sürüsü kahraman ilan edilecek. Aydın denilenlerin bu tavrı, PKK’nın tavrından daha vahim ve daha yıkıcıdır.
Olaylar başladığı günden beri takip ediyorum, bir iki cılız ses dışında kimse bu ihanete adam gibi tepki göstermiyor. Demokrat takılma uğruna neredeyse –fındıklarını-bile ezdirecekler. Kimi, nahiv bir üslupla bu insanları anlamamız için bizi haplayarak yüreklendirmeye çalışıyor, kimi Başbakan’ın isyan edenlere yönelik beğenmeyen terk etsin tarzındaki üslubunun ne kadar kırıcı, DTP’li tosuncukları ne kadar incitici olduğunu yazıyor. Yani ihanet eden haklı, yakan haklı, isyan eden haklı ama insan coğrafyamız parçalanıyor diye yüreği yananlar haksız. PKK’yı anlayalım, DTP’yi anlayalım, kundakçıları, talancıları anlayalım, peki bizi, bu milleti kim anlayacak?
32. günde Hasip Kaplan isimli kişinin üslubu, tavrı, çarpıtmaları eğer kimsenin vicdanını kanatmadıysa, o ülkede vicdan diye bir şey kalmamış demektir. Ha Aktütün’e, Dağlıca’ya bomba atmışsınız, ha bu tür insanları TV ekranlarına çıkarıp milletin hissiyatını bombalamışsınız, ne fark eder?
DTP açık bir şekilde ülkeye ihanet ediyor. Şiddet yoluyla etnik nefreti uyandırmaya, Toplumu etnik temelde bölmeye çalışıyor. Hedefine ulaşmak için çocukları, kadınları sokağa sürmekten imtina etmiyor. Bu açık gerçeğe rağmen, bu ülkenin ruhunu, vicdanını, irfanını kaybetmiş bazı sözde aydınlar, bizi isyancıları, bölücüleri anlamaya çağırıyor. Bu PKK’nın, DTP’nin ihanetinden daha büyük bir ihanettir. Çünkü elinde kalem olanları, elinde silah olanlar kadar, kolay teşhis etmek mümkün değildir. Türkiye bu aydın ihanetinden kurtulmadıkça, hiçbir probleminden kurtulamaz. Çünkü bu aydın tipi ne eder, eder, her seferinde yeni bir ihanet şebekesi ihdas ederek, milletin başına bela eder.