Dünya, sanal ‘korku’sunu yenmeye çalışıyor
11 Eylül saldırılarından sonra Batı’da tırmanışa geçen İslâmofobi (İslâm karşıtlığı) zaman zaman çok tehlikeli boyutlara ulaştı. Araştıma şirketi Gallup’un geçen sene yaptığı bir çalışmaya göre, Amerikalıların yüzde 39’u, Müslümanların ‘özel bir kimlik belgesiyle’ dolaşması gerektiğine inanıyordu. Ahmed Faruk adlı Amerikan vatandaşı bir Müslüman, uçaktaki koltuğunda namaz kıldığı için şikâyet üzerine yaka paça aşağı indirilmişti. İspanya’dan İngiltere’ye giden bir uçakta da ‘Ortadoğu görünüşlü’ iki yolcu, diğer yolcuların baskısı sonucu ‘terörist oldukları’ şüphesiyle seyahatten men edilmişti.
Müslüman İnsan Hakları Örgütü CAIR’in Araştırma Direktörü Muhammed Nimer’e göre, İslâmofobinin ‘ciddi bir problem ve salgın’ olduğu Amerikan hükümeti tarafından kabullenilmiyor.
Georgetown Üniversitesi’nden Prof. John Esposito da, Amerika’da ‘güçlü ve büyüyen’ bir ‘İslâmofobik azınlık’ olduğunu her fırsatta kaydediyor.
Gelinen noktada Müslüman olmayan ülkelerde bir yandan İslâmofobik bir azınlık hâlâ varlığını sürdürürken, makul ve sessiz çoğunluğun aşırılıklara prim vermeden Müslümanları anlamaya çalıştıklarını görmek mümkün.
Hatırlayın lütfen; Eylül ayında Köln’deki cami yapımına karşı çıkan ırkçı grupların protesto girişiminin fiyasko ile sonuçlanması ve on binlerce kişilik karşı gösterinin düzenlenmiş olması bunun en çarpıcı örneklerinden birisiydi. Aynı grup 8 Kasım’da yeni bir gösteri daha planladı. Köln kentinde yapılacak Merkez Camisine karşı aşırı sağcı “Pro Köln” grubunun düzenlediği protesto gösterisi yine ilgi görmedi. Diyanet İşleri Türk İslâm Birliği (DİTİB) merkez binasının karşısında toplanan yaklaşık 20 kişilik “Pro Köln” sempatizanı, “İslâmlaşmaya hayır” yazılı pankart açtı ve cami yapımına karşı bildiri okudu.
Bu hafta, İngiltere, Türkiye’ye “İslâm heyeti” gönderdi. Tanınmış İngiliz Müslümanlardan oluşan bir heyet, 10-14 Kasım günlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nca finanse edilen bir program çerçevesindeki geziye katılacak heyet üyeleri, “Türkiye’ye diyalog için ve özellikle AB üyeliğine desteğimizi ve bölgede oynadığı kilit stratejik rolüne onayımızı ifade etmek üzere gidiyoruz” dediler. İngiltere Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ziyaretin amacı, “Avrupa’daki modern İslâm’a ilişkin olumlu mesajlara vurgu yapan ortaklıklar oluşturmak ve aşırı söylemlere meydan okumak” olarak ifade edildi.
Heyet’ten İngiltere Müslüman Kadınları Ağı Direktörü Shaista Gohir, “Şimdi Müslüman milletvekilleri ve bakanlarımız var. İslâm karşıtlığı bir gecede yok olmayacak. Bunun için diyaloğu sürdürmek gerek” diyor.
11 Kasım günü yayınlanan bir başka haber, dünyanın İslâm’ı ve Müslümanları anlama niyetinin arttığını gösteren bir örneği daha aktarıyordu. Habere göre, Avustralya'da terör saldırısı planlamakla suçlanan beş Müslüman'ın davasına bakan bir hâkim, duruşmadan önce jüri üyelerine "Burada İslâm'ı yargılamıyoruz, önyargılarınızı bir kenara bırakın" dedi. New South Wales eyaleti Yüksek Mahkemesi Hâkimi Anthony Whealy, 15 jüri üyesinden önyargılı olmamalarını, son beş yılda kamuoyunun medya tarafından İslâm'ı terörizmle bağlantılı gösteren haber yağmuruna tutulduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda ifade ettiği gibi ‘kışkırtıcı’ karikatür krizi ile başlayan yeni süreçte hem Müslüman ülkeler bu tür tepkilere karşı nasıl tepki vereceklerini tartıştılar ve ‘tebliğ’ mekanizmalarını gözden geçirmeye başladılar hem de Batılı ülkeler İslâm karşısındaki duruşlarının sakatlığını ve pek çok ‘çağdışı’ hastalıkla malul olduğunu fark ettiler. Başbakan, BM üyelerine şu uyarıyı yaptı: “Ortaya konulan düşüncelerin, farklı kültürlerde, farklı dinlerde, farklı coğrafyalarda ne tür etkilerinin olacağı mutlaka ve mutlaka dikkatle incelenmelidir. Birbirimizi daha iyi anlamamız, hassasiyetlerimize karşılıklı olarak saygı gösterebilmemiz ve bize benzemeyenleri 'öteki' diye nitelendirmek yanlışından kurtulmamız ancak böylelikle mümkün olabilir.”
Gelinen noktada, dünyanın, kökleri tarihe uzanan ama son yıllarda Batılı ve yerli siyasîlerin bilinçli politikalarıyla ve medya manipülasyonuyla tırmanışa geçen İslâm karşıtlığı rüzgârı, makul çoğunluğu ve aklıselim sahiplerini de harekete geçirmişe benziyor.
İslâm ülkelerinin bu süreci iyi okuyup etkili ve içi dolu projeler geliştirmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.