Esasta küstahlık!
Bugün değişiklik yapıp kimi meslektaş gibi size "yaşadığım çevre"ye dair "şahsi bi şey" yazacağım.
İstanbul'un Beşiktaş ilçesi.
Muhtemelen "bir ilçelik" sorun değil.
Aslında, "Kamu alanı gaspı, insana saygısızlık, sermaye küstahlığı, şımarıklık, estetik ve incelik satanların ikiyüzlülüğü, kamu otoritesinin göz yumması, en basit kanuna nanik" gibi çıkarsama da yaparız; sorun yurt sathına yayılır.
Belediye şu sıra harıl harıl kaldırım yeniliyor. Yetmiyor. Ya ağaç dikiliyor, beton saksı konuyor yahut demirden baba, kuka çakılıyor.
Fiziki zorunluluk ile kentsel yenileme, güzelleştirme çabası ve yerel seçim hattı da etkili olmuştur...
Lakin esas başka sorun var. Belki de, Belediye Başkanı İsmail Ünal uzun süre belediyesinin, belediyelerin, Vilayet'in, Emniyet'in, Trafik'in göz yumduğu,, umursamadığı, taksiciye filan ceza keserken pas geçtiği sorunu "yatırıma para harcayıp" çözmek istiyor.
Örgütlü
Özellikle servis araçları, kamuya ait kaldırımları, üstüne park marifetiyle gasp ediyor.
Servis şoförünü, aracıyla kendini şirkete "kiralayan" insanı suçlayacak değilim.
Servis şirketlerinde, "Albayrak"lı büyükler başta.
Şirket sahipleri bize spor ahlakı, iş ahlakı, siyasi ahlak gibi öğütler verebilen örnek ve mümtaz şahsiyetler. Büyük dostları var. Lakin, haberleri var ya da yok, işlerine diyecek lafım da yok ama, kazanç yollarını üstümüze kusuyorlar.
Bebek pusetli anne, sakat arabasında ihtiyar, hamile kadın, elinde paketleriyle bir adam, okuldan dönen küçük çocuk kaldırımdan geçemeyecek, caddeye, sokağa inecek; çünkü "Beylerin, ağaların" otobüsleri, minibüsleri orada bütün gün yatacak.
Otosunu "insan hakları" üstüne park eden bireysel "kaldırım kapkaççısı" ndan söze bile gerek yok.
Çünkü ötekiler "büyük ve örgütlü".
Kibar ama gaddar
Kaldırımı; ihtiyarların, kadınların, çocukların, bebeklerin, sakatların elinden makineli araçla "gasp eden" "örgütlü suç ağı" tabii sırf allı turlu şirketlerden ibaret değil.
Tek tek isim saysam unuttuklarıma haksızlık olur!
Koca koca plazaların büyük şirketleri, bankaları, sigortaları, medyaları da "örgüt üyesi".
Hepisi "kültür ve sanat faaliyeti"nin, "kentte ve hayatta estetik"in de önde giden kurumları.
Kitap yayınlıyor, resim topluyor, sergi açıyor, konser düzenliyor, orkestra kuruyor, sponsor oluyor, hepimize "incelik, zarafet, görgü" de öğretiyorlar.
Ne ki, arka veya ön camlarında şirketlerinin adını taşıyan "Personel servis araçları" kaldırım, viyadük, cadde, sokak, trafik, görüş açısı, yaya geçidi, şerit, kamuya ait çok şey gasp ediyor. Eziyor, yutuyor, tahrip ediyor.
Utanmıyorlar!
Topsuz oyun
Bu "örgüt"le kimse pek baş edemedi.
Hadi okullu küçük çocukları taşıyanlar bir yana.
"Servis aracı"nın "toplu taşıma" sayılması için yörede "toplu taşıma aracı" olmaması gerekir en azından. Uzak mesafelere gidip gelseler de, esas nokta itibariyle vapurlu, bol otobüslü, metrolu, metrobüslü, minibüslü muhitten ve "toplumda herkese açık olmayan toplu araç"tan, yani özel bir şeyden bahsediyoruz.
"Servis"ten elbet çalışanlar yararlanıyor ve bunu görmezden gelemeyiz de...
İşin özü şu: Çalışanları işten eve, evden işe; işe geç kalmayacak; lüzumsuz vakit kaybetmeyecek; toplu halde gelip gidecek; kısmen sokaktan tecrit ve kontrol altında ve maaşına kişisel yol parası eklemektense toplu halde paketleyip taşıma maliyeti (ve toplam maliyet) düşürerek nakletmek!
Buna da itirazımız olmayabilir; o halde "topsuz oyun"da kaldırımı, yolu, hayatı gasp etmeyeceksin Büyük Banka'cığım. Plazanda servise park yeri açacaksın. Az masrafla arazi, otopark açacak veya kiralayacaksın.
Tamam mı canım!
Bak, hepimizden toplanan vergiyle, Belediye, kaldırımı yayaya iade edebilmek ve bütün gün yatan aracının ezdiği zemini ayağa kaldırabilmek için dünya para harcıyor.
Yakıştı mı yani!
Zannımca, Asi Ruh(umuz) Çarşı, bu gaspa da karşı.
Toplu atma!
İçime ukde bu "şahsi" yazıyı yazdım.
O sıra "bir banka çalışanı"ndan mesaj geldi:
"Umur Abi, bir buçuk yıl önce yazdığın 'Bankalar köle de sattı' başlıklı yazıyı bugün çok kişiye yolluyorum.
Çünkü büyük bir bankanın yüzlerce kişiyi çıkarmakta olduğu haberi geldi.
Çok kâr, çok mesai, az ücret. Şimdi sektörde herkes bekliyor. O attıysa herkes atar.
Tabii, önce uçurulanlar emekliliği yaklaşanmış, yeni işe alınanlarmış, bize bir şey olmazmış!
'Kimseye olmamalı'dan başlayıp 'Bize olmaz inşallah'a, oradan da 'Sana olsun bana olmasın'a savuruveriyorlar insanı.
Onca kârdan biraz pay ayırsalar da ilk yokuşta bu kadar insanı salıvermeseler aşağı, diyen yok."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.