Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

İlahi varlık insan

İlahi varlık insan

İnsan Allah’tan geldi, Allah’a doğru gidiyor. Üzerinde yaşadığımız dünya gezegeni ise insanı O’na götüren köprüden başka bir şey değildir. Bu köprüyü iyi tanımak, ona aldanmamak, sağlam ve dengeli adımlarla bu yolculuğa devam etmek gerekir. Köprüyü mesken edinen rahat edemez. Bunun gibi dünyayı ebedi mesken tutan ve asıl evini unutan da rahat bulamaz. Nitekim bir atasözünde “Dünyada rahatlık yoktur” denilmiştir.

Gerçekten hiçbir insanın hayatı dört başı mamur olmaz. Ne kadar kazanırsa kazansın, bu kazanç bir kayıpla dengelenmiştir. Allah bir nimeti verince, buna karşılık başka bir nimeti alır. Bunun hikmeti bu hayata aldanmamayı sağlamak, Allah’ın ebedi yurdunu daima hatırda tutmak, böylece fili zikirde bulunmak. Bunun anlamı şudur: Allah böylece kendini bize her zaman hatırlatıyor.

Dünya hayatında kayıplar, elde edilen nimetler kadar olur. Eğer nimet büyükse kayıp da o oranda büyük olur. Bu sebeple, en çok bela ve musibetlerle karşılaşanlar, peygamberler, onlardan sonra Allah’ın veli ve iyi kulları, sonra derecesine göre diğer insanlardır. Dünyevi mevki ve rütbe bakımından da durum bunun gibidir. Allah’ın bazı nimetlerden mahrum ettiği kimseleri mal ile mülk ile dünyevi rütbeler ile taltif ettiğini görürüz. Örnek olarak; çocukluğunda çile çekenler yetişkin olunca büyük adam olurlar. Sevgili peygamberimiz öksüz büyüdü, fakat 40 yaşında peygamberlikle şereflendirildi. Mustafa Kemal yetim büyüdü, devlet kurma ve onun ebedi başkanlığı ile taltif edildi. Humeyni de yetim büyüdü, fakat yeni bir devlet kurma şerefini elde etti. Putin de anasız babasız büyüdü. Nice büyük âlimler ve veli kullar vardır ki, birçoğu yetim büyüdü, fakat sonradan velayet mertebesine nail oldu. Bu durum ilahi bir kanundur. Bu kanunun idraki içinde olmayanlar olayları tahlil edemezler, dolayısıyla sıkıntı çekerler. Bunlar bize Allah’ın kendini hatırlatması olayıdır.

Allah’tan gelen insan, dünya hayatına aldanarak dünyalaşır ve asıl vatanını, yaratanını unutur. Çünkü insanın hamurunda unutma arızası varıdır. Son Hak din olarak insanlara gönderilen İslam, insanı tekrar aslına döndürmeyi ve Rabbini hatırlamayı hedefler; onu dünyevi bir varlık olmaktan kurtarıp ilahi varlık yapar, ya da ilahî bir varlık olduğunun şuuruna erdirir.

İnsanda ilahi varlığın belirtileri görülürse, onun için asla bir tehlike söz konusu olmaz. Esas tehlike aslını unutmak ve hayatın karmakarışık olayların altında bocalamaktır. Akıllı insan, kendini bu karışıklıktan sıyırarak istikametini bozmadan gideceği yere, doğru ve emin adımlarla gitmeye devam eder. Bunu yapanlar başarırlar; her iki dünyada da mutlu olurlar. Zaten insanoğlu için en önemli hedef bu mutluluğu yakalamaktır.

Bazı kimseler laik olduklarını söylüyorlar ya… Ben buna şaşırıyorum. Allah’a giden yolun yolcusu olduklarını unutmuş oluyorlar bu sözleri ile… Varlığı ve hayatı Allah’tan olan insan, istediği kadar Allah ile alakasını kesmeye çalışsın, bunu başaramaz. Çünkü hayatın her safhasında Allah vardır ve hayat Allah’ın yardımı ile devam etmektedir. Bunu unutanlar kendilerini unutmuş, fani olan bu dünya hayatını Allah yerine ikame etmiş olurlar.

Allah’ı unutanlar Allah tarafından hoş karşılanmazlar. Allah unutmaz, fakat kullar unutur. Allah, kendini unutan kullara, bu unutmaya karşılık, ceza verir. Bu ceza da “Kendi kimliklerini unutturmaktır.” Nitekim ulu Allah Kur’an’da bu gerçeği bize açıklamıştır. “….Onlar Allah’ı unuttular, bu sebeple Allah da onlara kendilerini unutturdu.” (Haşr sûresi, 59/19) Başka bir âyette ise şöyle gelmiştir: “Onlar Allah’ı unuttular, Allah da bu sebeple onları unuttu.” (Tevbe sûresi, 9/67)

Sonuncu âyetteki unutma ifadesi mecazdır. Yani Allah onları ihmal etti, koruma altına almadı demektir. Dünyevileşmek, aslında Allah’ı unutmaktır. Bu pencereden bakılınca, dünyevileşmenin bir tür şirk olduğunu da söyleyebiliriz.

Bu şirk anlayışından kurtulmanın yolu, insanın ilahî bir varlık olduğunun şuuruna varmaktır. İnsan iki unsurun birleşmesinin sonucudur. Ruh ve beden… Ruh beden ile birleşince ancak insandan söz edilebilir. Bu iki unsuru bir birinden ayırmak, insan denen varlığı yok farz etmektir; insanı inkâr etmektir; kendi kendini yokluğa mahkûm etmektir.

Ruh da Allah’tan, beden de… İnsanlar, beden yaratamazlar, beden yapsalar ruh veremezler. İkisi de ilahî menşelidir. Ruh da beden de, ruh ile bedenin birleşmesi de birer mucizedir; Allah’ın sanatının birer göstergesidir. İnsan Allah’ın en mükemmel sanatıdır; dolayısıyla insan ilâhî bir varlıktır. Nitekim insanı tanımak Allah’ı tanımaktır. Bir İslam atasözünde “Kendini bilen Rabbini bilir” denilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi