İsrail’e Obama mı dur diyecek?
Amerika'da seçim galibinin ilan edildiği demlerde, İsrail, 19 Haziran'dan beridir Filistin direnişiyle karşılıklı kabul etmiş olduğu altı aylık "ateşkesi" bitmesine daha bir buçuk aylık süre varken, yeni katliamlara imza atarak tek taraflı bozdu. Ehud Olmert ateşkesi bitirdiklerini resmî olarak da ilan etmeyi ihmal etmedi.
İsrail'in yaptığı anlaşmaya sadık kalmaması için bahane bulması elbette zor değil. Bahanelerini de sorgulayacak maalesef uluslararası tarafsız ve âdil bir kurum olmadığından, istediği uyduruk gerekçeyi öne sürebiliyor. Filistinliler de bunu bildikleri için ateşkesin her ân bozulabileceğini zaman zaman dile getiriyorlardı.
Peki, ateşkesin bitmesine az bir zaman kalmışken, neden sabredemedi İsrail?
Gözüken o ki, bunun iki temel sebebi var; biri dâhili, diğeri hârici.
Dâhili sebep kısacası şu: İsrail bir erken seçime gidiyor. Hâlihazırdaki hükümet, politikalarını seçime yatırım sayılacak minvalde belirliyor artık. İsrail Yahudileri güven bunalımı yaşayan bir toplum olduğundan, bu korkuları asgariye indirecek pratiklerle oy avcılığı yapılıyor.
İsrail hükümeti, ufukta erken seçim belirince alelacele ateşkesi bozdu, kendi kamuoyuna aciz olmadığını söyleyebilmek için Filistinlilere pazularını göstermeye ve böylece “Yahudileri korumaya ve Filistinli direnişcileri kontrol etmeye muktedirim” demeye getirdi.
Muhalif partiler de bunu yeterli görmediklerinden daha fazlasını talep etmeye başladılar. Gazze’de geniş çaplı askerî operasyonlar düzenlenmesini dayatarak yangına körükle gidiyorlar. İktidara gelirlerse daha fazla kan dökeceklerini ve İsrail’in güvenliğini güçle temin edeceklerini ilan ediyorlar.
İsrail’de seçim süreçleri normal bir ülkedeki gibi cereyan etmez, edemez. İşgalci politikalarından dolayı sürekli savaş hâlinde olan bir ülkede, seçimin belirleyeni de kaçınılmaz olarak savaş politikalarıdır. Bu da partileri şiddet yanlısı olmada yarışa zorluyor.
Hârici nedene gelince: Amerika’da Barack Obama’nın liderliğinde Demokrat Parti seçimi kazandı. Obama, İsrail yanlısı bir siyaset izleyeceğini açıkça deklare etmiş durumda. Lâkin, İsrail, “ne olur ne olmaz” meyanında emrivâkide bulunuyor.
Niçin mi?
Sembolizmi yüksek bir seçim yaşadı Amerika. Seçimin tılsımlı sloganı “Değişim” ve “Evet, biz yapabiliriz” idi. Obama’nın mücerred başkan seçilmesi bile dibe vurmuş Amerikan imajını düzeltmeye başladı. Ama iş burada kalamaz. Bunun için ABD’nin dış politikasındaki icraatlarının da bu yüksek sembolizme paralel olması, en azından şeklen öyle gözükmesi gerekiyor.
Obama göreve başlar başlamaz derhal Guantanamo’yu kapatmasının ve dünya medyasına yansıyan muhaliflere işkence uygulamalarına son vermesi gerektiğinin farkında.
Guantanamo orta yerde dururken hiçbir icraat dünya halklarına inandırıcı gelmeyecek, bu açık. Sembolizmi yüksek seçim sonucunu yine sembolizmi yüksek icraatlarla beslemek, kaybedilen ahlâkî zemini yeniden kazanmak için şart. Hukukçu Obama bunu da biliyor.
Sembolizmi yüksek icraatlardan birisi de kuşkusuz Filistin meselesine yönelik olmalıdır. Baş danışmanlığına ve Beyaz Saray Genel Sekreterliğine İsrailli Rahm Emanuel'i getiren Obama, bu tercihle geleneksel İsrail yanlısı siyasi çizgiyi sürdüreceğini söylemiş oldu. Ancak, ateşkesi sonlandıran İsrail, bu davranışıyla kendisine hoş gelmeyecek sürpriz bir sembolik açılımın da önünü kesmiş olmayı hedeflemiştir.
Gelecek günlerde “yeni barış görüşmeleri” Obama’nın liderliğinde sürecek. Yeni barış görüşmelerinin şartlarını, İsrail, şimdiden belirlemeye çalışıyor. Aslında yapılmak istenenlere “barış görüşmeleri” demek bile mizah, hem de kara mizah. Çünkü yapılmak istenen askerî yöntemlerle iradesi kırılamayan bir halkı diplomatik görüşmelerle teslime zorlamak.
Ve bütün bu olup bitenleri özelde Arap ve İslâm âlemi genelde de bütün dünya, kahredici bir suskunlukla seyrediyor.
Bölgede cereyan edenlere bir göz atın. İsrail, BM tarafından Gazze Şeridi’ne gönderilmesi daha önceden planlanmış gıda yardımını engelliyor. Bölgenin geçiş noktaları kapalı, içeriye insanî ürünler ve yakıt sevkıyatının girmesi yasak, yardım konvoyları içeriye sokulmuyor. Çoluk çocuk herkes cezalandırılıyor. Mazlum bir halka göstere göstere işkence yapılıyor.
AB dönem başkanı Fransa, İsrail hükümetinin Gazze Şeridi geçiş noktalarını kapama kararına tepki göstererek, “Bu orantısız karar, insanî durumun çok endişe verici olduğu Gazze’de bir kez daha sivil nüfusun tümünü kolektif olarak cezalandırıyor” demek zorunda kalıyor.
Arap basınına, bu ayın 26'sında Arap Birliği teşkilatının genel merkezinde düzenlenecek Arap Ülkeleri Dışişleri Bakanları toplantısını, Filistin Özerk Yönetim Başkanı Mahmud Abbas’ın boykot edeceği haberleri düşüyor. Gerekçe ise Arap ülkelerinin Hamas karşısında zayıf tutumları.
İsrail karşısında lâlu ebkem kesilmiş bir dünya, işgalciyle işbirliği içinde sözde bir yönetim varken, İsrail’e Obama mı dur diyecek?! Hiç inandırıcı değil!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.