Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Bir kısım Alevilerin talepleri...

Bir kısım Alevilerin talepleri...

Türkiye, birçok şey hususunda eksiklik hissedilebilen, ama problem hususunda epey bereketli bir ülke.

Saymakla bitmez bu meseleler arasında Alevi vatandaşların problemleri diye de bir mesele var. Alevi olmayanların meseleleri olduğu gibi…

Geçtiğimiz günlerde, Alevi–Bektaşi Federasyonu Ankara’da bir yürüyüş ve miting düzenleyince, Alevilerin problemleri tartışması, yeniden alevlendi.

Alevilik nedir, ne değildir; mitingde dile getirilen talepler ne kadar yerindedir ya da değildir gibisinden sorular sorulsa, bir tutam söz sarf edebilme kaabiliyeti bile olmayan bazı yazar-çizerlerimiz de konuya balıklama daldılar.

Birileri yollara düşmüş ve hak talep ediyorlarsa, vermek gerekiyor, onlara göre.

Ankara’da yapılan miting, Aleviler arasında bile ciddi tartışmalara sebep olmuş; orada dile getirilen talepler, birçok Alevi kuruluş tarafından kabul edilmemiş olsa da, her şeyi bildiğini zanneden köşe yazarları, talep edilenlerin mutlaka yerine getirilmesi gerektiği fikrindeler.

Evet ülkemizde yaşayan hemen herkesin talepleri var ve bu talepler tabii ki mümkün mertebe kabul edilmelidir.

Aşsıza aş, işsize iş, evsize ev verebilmenin yolları aranmalı öncelikle…

Bu memleketin vatandaşı olup, özgürlükleri kısıtlananların özgürlükleri tanınmalı, bunlar sağlam güvenceler altına alınıp, birilerinin keyfine gore ihlal edilmelerine de, mani olunmalı..

Aleviler de bu memleketin vatandaşları ve talepleri dikkate alınmalı, tamam.

Ankara’daki mitingde dile getirilen talepler nelerdi, peki?

Zorunlu din derslerinin kaldırılması… Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lağvedilmesi… Cemevlerinin yasal statüye kavuşması… Madımak Oteli’nin müze olması…

Zorunlu din derslerini kaldırmayıp, seçmeli yapmak bile değil talep; tümüyle kaldırmak…

Ne adına yapacağız bunu?

Demokrasi adına…

İyi ama, bu Milletin kahir ekseriyeti, din derslerinin yetersizliğinden şikayetçi...

Çoğunluk, ‘yetersiz’ diyor ve hak peşinde koşuyor, bir grup ise ‘kaldırılsın’ derdinde.

Demokratik olarak, önceliği hangisine vermek gerek?

Hak aradıklarını söyleyenler, başkalarının zaten yetersiz olan haklarının iptal edilmesini talep ettiklerinin farkında değiller mi acaba?..

Çoğunluğun gasbedilen hakları karşısında, gasp edeni destekler bir tavır takınmak ve mensup oldukları kesimin büyük bölümünün bile desteklemediği marjinal haklar talep edip, bunların gerçekleştirilmesini istemek…

Tuhaf, değil mi?..

Diyanet’i lağvetmek, fena fikir gibi gözükmüyor. Ama teklif edenlerin, Diyanet’in yerine ne koyacağımız hususunda herhangi bir fikirleri yok; ya da umurlarında değil zaten.

Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasının ne manaya geldiğini anlamak, en azından benim açımdan mümkün değil. Cemevi’nin ne olduğu üzerinde, Alevi kesim arasında olsun ittifak sağlamak gerekmiyor mu önce?

Madımak Oteli’nin müze yapılması teklifi, tam olarak ne olduğu bilinmeyen bir hususun, elçabukluğu ile ‘kaziye-i muhkeme’ haline getirilmesi demek.

Böylesi bir teklifi dile getirenlerin, mesela Başbağlar’a da bir müze yapılmasını istemeleri gerekmez mi?

Ya da, eğer hakikaten barış ve demokrasi ise dertleri, Sivas’ta ve hemen ardından Başbağlar’da meydana gelen olayların ardında ne gibi hedefler olduğunun araştırılmasını talep etmeleri, daha uygun olmaz mıydı?..

Taleplerde insaf sınırını gözetmek gerekmez mi?

Basınımızın özellikle bu konuya eğilmeye meraklı yazarlarına Sünnilik ve Alevilik nedir, cami ve cemevi hangi manaya gelir… ve benzeri hususlarda, hızlandırılmış kurslar verilebilse keşke.

Çünkü konuya fena halde yabancılar ve ne olup bittiğini anlamadıkları için de, dile getirilen her türlü talebin makul ve mantıklı olduğu zannıyla, kaleme sarılıyorlar.
Bu konuda, Prof. Dr. İzzettin Doğan ve Fermani Altun başta olmak üzere özellikle Alevi kesimin makul isimlerine, epey iş düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi