Bin tane Victoria alsan kaç yazar!
Burada fazla yüz bulamayınca Alman ortağı Axel Springer aracılığıyla Victoria ödülünü kotarmış!
Alman Dergi Yayıncıları Birliği'nin verdiği ödül Doğan medyasının önde gelenlerini ve ailesini büyük sevince boğmuş!
Kendi ülkesindeki İddia için, Millî Piyango için, dijital yayın için, Petrol Ofisi için, altın hisseler için, Hilton arazisinde gökdelen için, rezidanslar için, İlksan dâhil tüm imarlar için. Çıkar için akla hayale gelmeyen yollara başvurup hakkını gasbettiği milyonlar için bu ödül ne anlam ifade ediyor acaba?
Bana sorarsanız “trajedi!”
Göz ucuyla şöyle bir baktığınızda bile o merasimin ne kadar yapmacık, ne kadar samimiyetten uzak, ne kadar maksatlı ve sipariş usulü olduğunu görüyorsunuz.
Uyanık Sosyologun yönetmenliğini yaptığı kurgu, alaturka sahneler kendini hemen ele veriyor.
Ailenin tüm fertlerinin ağızları kulaklarına varmış, “Bakın bakın! Victoria ödülüne layık görüldük” diye bas bas bağırırken, benim gözlerim küfürbazları aradı.
Yoklardı ortalıklarda, Bulaşık Oğlan da yoktu, Baş Mavalcı da.
İlginç bir kadro!
Sözde gazetecilik yapıyorlar!
Gazeteci mi, iş adamı mı?
İş için mi gazeteci yoksa gazete için mi iş adamı?
Belli değil…
Bunların piyasaya sürdüğü mevkutelerin bir güne bir gün doğruları yazdığını; her zaman, her ortamda doğruları savunduğunu; esaslı bir duruş sergilediklerini; bir misyonlarının olduğunu söyleyebilecek tek bir Allah’ın kulu çıkar mı?
Onlar için medya demek, gazetecilik demek, haber demek: Patron’un çıkarları demek.
Medya aracılığıyla toplumu ve siyasi iktidarları etkilemek, haksız rekabet yapmak, ticari avantaj sağlamak, rant elde etmek demek.
Onlar için varsa yoksa İmPARAtorun menfaatleri.
Burada rant için bürokratlarla, bakanlarla başbakanlarla yeni nesile örneklik teşkil edecek ahlak dolu pek seviyeli diyaloglarından; Başbakan, Belediye Başkanı demeyip, kapı kapı dolaşmalarından, dalaşmalarından bahsetmeye yerimiz ve vaktimiz kifayet etmez.
Lakin birkaç misal vermeden de geçemeyeceğim.
Bu günlük banka alıp banka satmalardan bahsedelim yeter.
Hatırlarsınız. Önce baskı yaparak İş Bankası’nın elindeki Petrol Ofisi hisselerini yok pahasına 5 yıl vadeyle 560 milyon dolara satın alıp tekrar hisselerin yüzde 34'ünü 1.5 milyar dolara birkaç ay sonra Avusturyalı OMV'ye satmıştı.
Bunun anlamı ne?
Birkaç ay içinde 1 milyar dolar kâr…
Yine aynı Doğan, İş Bankası’ndan aldığı krediyle yine İş Bankası’ndan 17 milyon dolara Dış Bank’ı satın alıp tekrar Dış Bank’ı Fortis’e 1 milyar Avro’ya satmıştı.
Aydın Doğan İş Bankası'nın parasıyla, İş Bankası'nın bankasını satın alıyor ve o günün kurlarına göre 88 misliyle Fortis’e tekrar satıyor.
Dünyanın bir başka yerinde görülmüş müdür böyle rant?
Var mıdır insanlık tarihinde böyle medeni kılıflı vurgun?
**
İş Bankası’na gelince…
Bu bankanın 4 yönetim kurulu üyesini bizzat CHP genel başkanı atıyor!
Zina serbestisine destek verip ardından ahlak abidesi kesilen yalancının akredite edilmemesine isyan eden Baykal, kendisinin de sorumlu olduğu bu soyguna, bu vurguna çıt çıkartamıyor.
Bunlar yalancıyla, soyguncuyla, vurguncuyla dost.
Bunlar kamusal alanda özgürlüğe, dürüstlüğe, ahlak ve demokrasiye düşman!
Bunlar var oldukça emeklilere, yetimlere, kimsesizlere, yoksullara, dullara gidecek paralar haram!
İstiyorlar ki 70 milyonun tüm hakları bizlere edilsin ikram!
Bu milleti ne zannediyorlar acaba?
Artık Baykal için söyleyecek bir söz bulamıyorum: “Bir şiirsin sen” diyebilirim belki. Ama şimdi ben, Doğan için ne diyeceğim?
Para, para, para, para da para, para…
Ona da bu uyar herhâlde!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.