Ahmet Varol

Ahmet Varol

Anlaşma güven verici değil

Anlaşma güven verici değil

Bugünkü yazımızda da vitrine yansıtılan hususların genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.
En çok üzerinde durulan husus işgal güçlerinin çekilmesi için zaman çizelgesi oluşturulmasıdır. Bu çizelgeye göre 2009 yazından itibaren kırsal bölgelerdeki üsler Irak kuvvetlerine devredilecek ve işgal güçleri daha çok şehir merkezlerindeki üslere çekilecekler. 2011 yılından itibaren de Irak’ı tamamen terk edecekler.
Burada başta Irak Müslüman Âlimler Heyeti’nin konuyla ilgili açıklamasında vurguladığı bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Söz konusu açıklamada anlaşmanın gerçekte işgal güçlerinin kalma sürelerini uzattığına dikkat çekiliyordu. Gerçekten de, işgal güçlerinin arka plana çekilmeleri ve oralarda güvenliklerinin sağlama alınması garantisi verilmeseydi, acaba 2011 yılına kadar kalmakta ısrarlı olabilirler miydi? Özellikle işgal külfetinin ekonomik krizi daha bir içinden çıkılmaz hâle soktuğu mevcut şartlarda!
İşgal güçleri bu anlaşmayla cephe gerisine çekiliyorlar ki bunu artık kendi açılarından zorunlu görmektedirler. Cephede kalarak direnişi dağıtma görevini ise Irak’ın silahlı güçlerine devrediyorlar. Böylece Iraklıyı Iraklıyla çarpıştırma ve direnişe kitlesel destek sağlanmasında etkili olan dayanakları ortadan kaldırma oyunlarını oynamakta başarılı olacaklar. Bu oyunu İngilizler 1948’de Ürdün’deki yapay kraliyet rejimiyle işbirliğine giderek Filistin’de oynamış ve başarılı olmuşlardı.
İşgal güçleri direnişi dağıtma görevini yerli güçlere devrederek cephe gerisine çekilirken, kendileri de taahhütlerin yerine getirilmesini murakabe için belli noktaları tutmaya devam edecekler. Ama bu imkân verilmezse kuvvetli ihtimalle 2000 yılında Güney Lübnan’daki Siyonist işgal güçlerinin yaptığı gibi kuyruklarını toplayıp gitmek zorunda kalacaklar.
Üstelik zaman çizelgesi belirlenmesi, bir çekilme garantisi de vermiyor. Çünkü anlaşma, “Irak hükümetine ihtiyaç duyduğunda ABD güçlerinin kalmasını isteme hakkı” tanıyor. Evet, anlaşma diline göre bu bir “hak”. Zaten, Amerikan bankalarını krizden kurtarmak için Irak’ın imar ve altyapı yatırımlarında bu bankalardan kredi almak zorunda bırakılması da bir “yardım”. İhalelerin Amerikan firmalarına verilmesi de Irak’a iyilik.
Zaman çizelgesine göre işgal güçlerinin çekilme tarihi geldiğinde eğer ABD, şartları elverişli görmez ve askerlerin bir süre daha kalmasına ihtiyaç duyarsa Irak hükümeti “hakkını” kullanmak zorunda kalacak ve işgal güçlerinin kalış sürelerinin uzatılmasını isteyecek.
İşgalci ABD’nin bu konuda nasıl bir niyet taşıdığını Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Muller açık dille ortaya koydu ve “Şartlar değişebilir; çekilmenin zaman çizelgesine değil, güvenlik şartlarına bağlanması gerekir” dedi.
Anlaşma aynı zamanda Irak hükümetine bütün direniş gruplarını “terör örgütü” sayma ve hepsini tasfiye etme sorumluluğu yüklüyor.
Bütün bu hususları bir arada değerlendirdiğimiz zaman karşımıza çıkan sonuç şu: Şu an zaten çıkmazda olan ABD, işgal güçlerini geri plana çekip direnişin dağıtılmasını bekleyecek. Direniş dağıtıldığında bileğinin biraz daha güçlendiğini görecek ve özellikle Irak’ın geleceğini rehin alma, kredi ve yatırımlarla onu sağma planlarını hayata geçirecek, ardından Irak’taki işgal güçlerini Afganistan’a kaydıracak. Hesaplarında bir tereddüt yaşarsa da Irak hükümeti işgal güçlerinin kalma süresinin uzatılmasını talep etme “hakkını (!)” kullanmak zorunda olacak.
Vitrine yansıtılan hususlardan biri de işgalci askerlerin Irak mahkemelerinde yargılanmasına imkân tanınmasıdır. Bu konuda öncelikle şunu vurgulayalım ki işgalci askerler şimdiye kadar insanları katletmenin, kadınlara tecavüz etmenin, ev basmanın, işkence etmenin tadını doya doya çıkardılar. Şimdi göstermelik bir “yargılama yetkisiyle” onların kirli geçmişlerinin üzerine kalın bir çizgi çekiliyor. Üstelik uyduruk bir yetki karşılığında anlaşma aynı zamanda Irak yönetimine işgalci askerleri himaye etme sorumluluğu yüklüyor. Yani direnişçilerin işgalcileri hedef alan tüm faaliyetleri suç sayılacak ve Irak mahkemeleri aynı zamanda işgalcilere karşı işlenen “suçları (!)” da yargılamak zorunda olacak. Demek istiyoruz ki kirli yüzü örtmek için kullanılan süslü maskeye dikkat çekenler, arkasındaki yüz hakkında da bilgi verirlerse iyi olur.
Mahkeme kararı ve hükümet izni olmadan işgal güçlerinin baskın düzenleyemeyeceklerine dair madde de komplonun tutması için kullanılan maskelerden biridir. Çünkü işgal güçleri zaten geri plana çekilme ve direnişle uğraşmayı yerli güçlere devretme ihtiyacı duymaktadır. Irak topraklarının çevre ülkelere saldırmada üs olarak kullanılmayacağı vaadi de acziyetin kıymete bindirilmesi amacıyla kullanılan aynı türden bir vitrin süsünden ibarettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi