GENAR’ın ezber bozan araştırması!
Bundan yaklaşık 3-4 yıl önce Muş’ta bir salon toplantısına gitmiştim.
Heyecanlı bir kalabalık vardı. Öbür dünyada herkesin sevdikleriyle beraber haşrolacağını söyledim. Bu dünyada kiminle beraberseniz, öbür dünyada onunla beraber olacaksınız dedikten sonra, 'Apo ile haşrolmak isteyen var mı?' diye sordum. Salona önce bir sessizlik çöktü sonra ‘hayır, hayır, Allah etmesin’ sesleri yükseldi. 'Peki ya Fatih’le, Yavuz’la, Selahattin-i Eyyubi ile?' diye sorduğumda tahmin edileceği gibi salon yıkıldı. ‘Evet, evet, İnşallah’ temennileri arasında müthiş bir alkış tufanı koptu.
Güneydoğu insanı temiz bir seciyeye sahiptir.
Birçoğu yokluk, fukaralık ve cehaletle boğuşmaktadır. Öyle olmasaydı bu gençler Marksist-Leninist bir örgütün pençesine düşmez, bu kadar acı ve üzüntü yaşanmazdı.
Bunları niye yazıyorum, dün gazetelerde İHH’nın Güneydoğu’da Genar’a yaptırdığı bir araştırma yayınlandı. 24 il,96 ilçede 3 bin 782 kişi üzerinde yapılan araştırmada En sevilen kişi sıralamasında ilk iki sırayı Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül almış, Sevilenler skalasının en sonunda ise Abdullah Öcalan yer alıyor. Öcalan’a oy verenlerin oranı Güneydoğu’da yüzde 1 bile değil, 0.6, yani binde altı.
Araştırmaya katılanların yüzde 55 i bölgenin temel sorunu olarak işsizliği görüyor, işsizlikten sonra sırasıyla yoksulluk, eğitimsizlik, ekonomik yatırımların yetersizliği gibi yine ekonomi ile bağlantılı konular geliyor. Etnik ayırımcılık, kültürel ayrımcılık, Kürt kimliğinin yok sayılmasını öncelikli sorun olarak görenlerin oranı ise toplam sadece (1.9+1.5+2.4) 5.8 seviyesinde kalıyor.
Gazeteci-yazar Ali Bulaç ve Bilgi Üniversitesi üyesi Ferhat Kentel’in danışmanlığını yaptığı Genar araştırması bugüne kadar yerleşmiş bazı kanaatleri yerle bir ediyor. Lütfü Şehsuvaroğlu’nun Kürt sorunu tepede aydınlar tarafından pişirilip, tabana zorla kabul ettirilmek istenen bir sorundur” sözü araştırma ile adeta doğrulanmış oluyor.
Araştırma Doğu’da yaşayan ve bölgeye sık sık seyahat eden biri olarak benim gözlemlerimle de paralellik arz ediyor.
Aslında Güneydoğu’da kimse terör istemiyor. Çocuklarının daha hayatlarının baharında iken örgütün ağına düşmesi kimseye mutluluk vermiyor. Geniş bir çevre açıkça dile getirmese de Apo’yu çocuklarının manevi katili olarak görüyor. Güneydoğu’da çocuk sadece çocuk değildir, biraz da Maddi-manevi sermayedir. Ele güne karşı yaslanılacak bir dayanaktır. Ailelerin çocuklarımız yetişti, tam rahat edeceğiz derken çocuklarını kaybetmesi büyük travmalara, hayal kırıklıklarına, duygusal kırılmalara yol açıyor. Terör yerini sükûnete bıraktığında insanlar biraz daha rahat kafayla düşünme imkânı bulacak, terörü daha rahat analiz edecekler. PKK bunu bildiği için ortamı mütemadiyen gergin tutmak, insanları mümkün olduğu kadar muhasebe yapmaktan uzak tutmak istiyor. Bugüne kadar bunda başarılı olduğunu da söyleyebiliriz.
Ancak Genar’ın araştırmasına bakarak kimse- ne yaparsak yapalım- bu düzen böyle devam eder diye düşünmemeli. Dağa çıkanlar da bu ülkenin çocuklarıydı. Onları terör örgütünün kucağına iten sebepler iyi analiz edilmelidir. Hangi ruhsal boşluğun gençleri terör ve şiddete ittiği araştırılmalıdır. Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayırımı yapmadan insanlarımızın daha mutlu, daha huzurlu olabilecekleri bir demokratik çerçeve gecikmeden hayata geçirilmelidir. Herkes resmi dil Türkçe olmak şartıyla ana dilini konuşabilmeli, Tiyatrosunu, sinemasını yapabilmeli kimseye zorla din dersi dayatılmamalıdır. Benim tercihim herkesin dinini öğrenmesidir. Ama inanmayana zorla din dersi vermek dinin gayesine de, mantığına da terstir. Çünkü zorla günah, günah değil, zorla sevap, sevap değildir. Günahta sevap ta ancak hür iradeyle işlenen ameller içindir. Devlet vatandaşı ile barışmalı, onu yontulacak, şekilden şekle sokulacak bir obje olarak görmemelidir.