Ahmet Varol

Ahmet Varol

Gazze’de olanlar hepimiz için utançtır

Gazze’de olanlar hepimiz için utançtır

HAMAS’ın Siyasi Birim başkanı Halid Meş’al’in de elbette bugünlerde en çok yüreğini yakan hadise Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargonun bütün katılığıyla sürmesi ve İslâm dünyasının bu vahşete son vermek için etkili bir adım atmamasıydı. Dolayısıyla hamd, salat, dua ve dünyanın değişik beldelerinden gelerek Filistin halkının davasına destek verenlere teşekkürden sonra Gazze yarasıyla ilgili duygularını dile getirerek söze başladı. Hatta konuşmasının giriş kısmında, yaranın çok büyük olması sebebiyle Gazze’de yaşananların pek dışına çıkamayacağını belirtme ihtiyacı duydu. Ama ister istemez önem arz eden diğer bazı konulara özet bir şekilde temas etmeden de geçemedi.
Meş’al, Gazze’de yaşananların hepimiz için bir utanç olduğunu, orada suni teneffüsle hayatta kalma mücadelesi veren bir küçük çocuğun yattığı hastanede elektriklerin kesilmesi sebebiyle oksijen cihazının durması ve çocuğun da anne babasının gözleri önünde hayata veda etmesi karşısındaki sessizliğin tüm insanlık açısından büyük bir ayıp olduğunu dile getirdi.
Meş’al, Gazze’de olanlar hakkında ayrıntılara girmeye gerek olmadığını çünkü duyguları harekete geçirecek kadar görüntünün zaten her gün ekranlara yansıdığını, üstelik yaşananların çok daha fazla olduğunu vurguladı.
Halid Meş’al, işgal devleti ve ABD’nin talimatları doğrultusunda Gazze kapılarını kapatan Arap rejimlerine tepkisini de dile getirerek yaşananların Arap rejimleri açısından büyük bir utanç olduğunu ifade etti. Meş’al, bu zulme sessiz kalınarak elde edilen kazançların bereketten yoksun olacağını hatırlattı.
Arap rejimlerinin ambargonun devamına yardımcı olmak yerine onun yarılması için bir şeyler yapabileceğini ve her bir Arap ülkesinin bölgeye bir gemi gönderebileceğini dile getiren Meş’al, Siyonist oyunun da bu şekilde bozulacağını belirtti. Ama ne yazık ki Avrupalılar yolu açtığı, cesaret örneğini ortaya koyduğu, işgal güçlerinin oluşturduğu barikatın aşılabileceğini gösterdiği halde İslâm dünyası hâlâ korku bulutlarını dağıtabilmiş değil. Gerçekte Siyonist işgal ve ABD güçlü değildir. Onlar güçlerini Müslüman toplumların başına musallat olan işbirlikçilerden ve bu toplumları yönlendirme konumunda olanların korkuya teslim olmalarından alıyorlar.
Meş’al’in konuşmasının ikinci maddesi de yurda dönüş hakkıydı ve başta yurda dönüşün şer’î ve vazgeçilmez bir hak olduğunu, bu hakkın verilmemesi halinde direnişin de bir hak olacağını vurguladı.
Meş’al, yurda dönüş hakkının bizim daha önceki yazılarımızda sözünü ettiğimiz oyunlarla tahakkuk etmiş olmayacağına dikkat çekmek için bu hakkın ancak yurdundan çıkarılan her bir Filistinlinin çıkarıldığı şehre veya köye dönmesiyle elde edilmiş olabileceğini ifade etti. Meş’al, yurda dönüş hakkıyla oynanamayacağına dikkat çekerek dönüş hakkı üzerinde pazarlık yapan veya bunun elde edilmesinin imkânsızlığından söz eden bir kimsenin en önemli hakla oynamış olacağını söyledi.
Meş’al, yurtlarından çıkarılan Filistinlilerin gittikleri yerde de rahat olmadıklarına işaret ederek Lübnan’daki Nehru’l-bârid mülteci kampında kalanların yapmadıklarıyla cezalandırıldıklarını dile getirdi. Nehru’l-bârid’de yaşananlarla ilgili bizim daha önce bir dosya hazırladığımızı ve bu dosyamızın Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) mevcut olduğunu hatırlatalım.
Meş’al’in üzerinde durduğu bir diğer konu Siyonist işgalle pazarlık ve görüşmeler yoluydu. Bu konuda önce; “Niçin Arafat’ın son beş yılında görüşmeler durdu ve o öldürülünceye kadar bir daha başlamadı? Niçin, HAMAS büyük bir destekle seçimleri kazanamadı?” sorularıyla birçoklarının dikkatinden kaçan önemli noktaya parmak bastı. Çünkü ondan önce konuşma yapan Faruk Kaddumi’nin de dile getirdiği üzere görüşmeler Filistin halkının hedeflerinden hiçbirini gerçekleştirememişti. Siyonist işgal devleti imzaladığı anlaşmaların hiçbirine bağlı kalmamış, anlaşmalar tamamen kâğıt üzerinde kalmıştı. İşgal devleti fırsat bulduğunda yine saldırmış, normalde Özerk Yönetim kontrolüne verilen ve işgal güçlerinin girmemesi gereken bölgelere hiçbir ölçü tanımadan girmiş, katliam ve yıkım yapmıştı.
Meş’al de konuşmasının görüşmelerle ilgili bölümünde, “Gasp edilmiş haklar utanç verici görüşmelerle geri alınamaz” diyerek slogan yapılacak türden bir söz söyledi.
Meş’al’in konuşmasının son bölümü Filistin içindeki ihtilaflar ve bu ihtilafların giderilmesi konusunda izlenecek politikayla ilgiliydi. Ancak yazımızı burada noktalamamız gerektiğinden o konuda söylediklerini de inşallah bir başka vesileyle ilginize sunacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi