Kutsallık asal referansından kopartılınca
Geçenlerde Taraf Cuma'da ilgimi çeken bir haber yayınlandı: "Morrison'un Mezarı Aşk Mabedi Oldu" başlığını taşıyan haber şuydu (kısaltılarık):
"... 37 yıl önce 27 yaşındayken yüksek dozda uyuşturucu alması nedeniyle Paris'te hayatını kaybeden efsanevi The Doors grubunun solisti Jim Morrison, şehirdeki ünlü Pere Lachaise mezarlığına gömülmüştü. Mezar, sanatçının ölümünden bir süre sonra Morrison hayranlarının uğrak yeri haline geldi. The Doors hayranları kalabalık gruplar halinde toplanıp, mezarı ziyaret ediyorlar. Bu durum zamanla mezarlığın, duvarlara yazılmış grafitiler, şiirler, içki şişeleri, çiçekler, mumlar ve hatta iç çamaşırları ile dolu bir yer olmasına sebep oluyor../Hayranların çoğu, mezarlıkta şarkı söyleyip gitar çalarak ve sigara içerek uzun süre vakit geçiriyor; bu durum aynı mezarlıkta gömülü olan insanların yakınlarını uzun süredir rahatsız ediyor. …/Rock yıldızının gömülü olduğu Pere Lachaise'da, Oscar Wilde, Chopin, Honore de Balzac, Sarah Bernhardt ve Edith Piaf gibi ünlü sanatçıların mezarları da bulunuyor." (Taraf Cuma, 3 Ekim 2003, s.3).
Hayranları, ölmüş bir sanatçıya sevgilerini sunmak istiyor. Bu, doğal bir yönseme olarak kabul edilebilir, edilmelidir. Ne ki, sevgi sunmanın yöntemi şaşırıldığında insanlar onu nasıl eda edebilecekleri hususunda ciddi bir şaşkınlığa düşüyor. Tıpkı cenazenin arkasından alkış tutmak gibi, hiçbir gelenekte yeri bulunmayan tuhaf ayinlerin icat edilmesi gibi.
Aslında asal geleneğin asal uygulamasına müracaat edilebilse bu türden tuhaflıkların yaşanmasına mahal bulunmaz. Seküler kafa yapısına rağmen, insanın doğasından fışkıran bir yönsemeyle bir şeyler yapma ihtiyacı onu bu türden köksüz, anlamsız ritüeller icat etmeye sevk ediyor.
Kimi putperestliklerin kökeninde bu asılsız ritüellerin yer aldığını düşünmek mümkün hale geliyor.
Asal gelenek unutuluşa terk edilince onun yerini uydurma ritüeller alıyor.
Ölenin arkasında elleri sarkıtıp sessizce beklemek, cenazede alkış tutmak, mezar taşlarına çaput bağlamak ya da mezarı kökten iptal etmek kabilinden tersinden uydurulan diğer sahte ritüeller gibi…
Ölenin arkasından bağrışarak ağlamak ne denli sakil ise elleri sarkıtıp sessizce beklemek de onun karşıt eylemi olarak o denli sakil…
Oktavya Paz, bir Meksika fiestasından bahseder. Şair bu fiestayı şöyle betimliyor: Bu fiestada düzen kavramı tümüyle ortadan kalkar, onun yerine kargaşa gelir ve her şeye izin verir. Her şey başkalaşır, toplumsal, cinsel, kültürel, ırksal ve tecimsel ayrımların ortadan kalkmasıyla geleneksel katmanlar yıkılır. Erkekler kadınlar gibi giyinir, efendiler kölelere, yoksullar zenginlere dönüşür. Askerlerle, rahiplerle, yasalarla alay edilir. Kutsal şeyler çalınır, dinsel ayinlere küfürler savrulur. Her önüne gelenle cinsel ilişki kurulabilir. Bazen de fiesta bir "kara ayine" dönüşür (kara ayin, yani, şeytanın, kötü ruhların kutsandığı ayin). Kurallar, alışkanlıklar, gelenekler çiğnenir. Kısacası toplumun normal haldeki düzeni alt üst olur. Güya böylece toplum fiesta yoluyla kendini zincirlerinden kurtarır, benliğini yadsımış olur. İyi ile kötü, gün ile gece, kutsal olanla kutsal olmayan... her şey karşıtıyla birleşir.
Bu uygulamanın başlangıçta belki asal gelenekten gelen bir kaynağını bulmak mümkün olabilir. Fakat zamanla kaynak unutulduğu gibi uygulanan ritüel de çığırından çıkıp gitmiştir. Başta zikrettiğimiz mezar ziyaretininse kutsala referansta bulunan bir geleneğinin olmadığı aşikâr görünüyor; fakat uygulama zamanla öyle bir sapınca uğrayabilir ki, sanki kökeninde kutsallığa matuf bir işaret varmış sanılabilir.
Bazı kabir ziyaretlerinin giderek tapınmaya dönüştüğünü görmüyor muyuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.