Serdar Arseven

Serdar Arseven

Anıtkabir’e bağış kumbarası, THK’ya “gönüllü” pa

Anıtkabir’e bağış kumbarası, THK’ya “gönüllü” pa

Malûmunuz;
Türk Hava Kurumu’nu “kurban bağışlarını” jurnallemekten ve derilerimize “zorla el koydurtmaktan” vazgeçirmek için hayli zamandır gayret sarf etmekteyiz.
Sadece bu değil tabii... Toplumsal huzur ve barışa katkı adına, elden geleni arda koymadığımızı belgeleyen binlerce çalışmamız var...
Bunlar arasından, güncel gelişmelerle birebir alâkalı olanlarından birini seçmek gerekirse...
Deniz Baykal’ın meşhur “çarşaf açılımına” girmek istediğini, ancak etrafındaki “aşırılar”dan çekindiği için cesaret edemediğini yedi kere yazdık.
Öyle aklımıza geldiği anlarda ve oturduğumuz yerden değil... Taaa 5 sene önceden başlayarak, CHP Genel Merkezi’nde, Deniz Baykal’la ve diğer yöneticilerle görüşmeler yaptık.
“Başörtüsü meselesini ancak CHP gibi ‘mukaddesat karşıtlığı’ ile ünlü bir partinin çözebileceği” fikrini inceden inceye işledik.
Deniz Baykal’la diğerleri de zaman zaman açıldılar bize...(*)
“Bu konuda çözümü elbette isteriz ama elimizden gelen bu” diyorlardı, özetle!..
E, tabii... Onların da kendilerine göre bir çevreleri var...
“Din-Laiklik” ilişkilerine bakan mevzulara girerken muhtemel tepkilere de dikkat etmek durumundalar.
Muhabir arkadaşımız Hasan Tosun’a konuşan Eski CHP Vekili Muharrem Doğan’ın anlattıklarına bir bakın, lütfen.
AK Parti Adıyaman Vekili Mehmet Özyol, kendisine “Allah’ın Selâmı”nı verince... “Aleyküm Selam” diye mukabele etmiş...
Öyle yapınca da, etrafındaki CHP’lilerin tepkisine muhatap olmuş!..
CHP’de “Aleyküm Selam” demenin bile bir “bedeli” olabiliyor yani!..
Eski CHP’li Doğan; “Grup 177 kişiden oluşuyordu. Bunların sadece 7'si namaz kılardı” bilgisini veriyor, yapıyı yansıtırken.
Düşünebiliyor musunuz, tabloyu...
Baykal’ın mirasını redde çalıştığı “Tek Parti ruhu”, CHP’ye amma sinmiş, değil mi?
Ölme eşeğim; O koku çıkacak da, CHP “gerçekten” halka açılacak!..
Hal böyle diye, ilişkiyi kesecek, yardım elimizi uzatmaktan imtina edecek değiliz!..
Belki, vakit alır ama, kısmetse onlar da düzelirler!..
Gayret bizden, netice Allah’tan...
Efendim bu cümleden olmak üzere, THK Genel Başkanlığı’na da uğrayıp duruyoruz... Bizi sevmiyorlar, hallerinden belli!.. Doğrusu, biz de “duygusal” tarafına bakıyor değiliz meselenin!..
THK’nın başındaki Yusuf Güngör Paşa ve diğer idareciler rahat etsinler istiyoruz ve tabii ki esasen bu büyük milleti rahat ettirsinler!..
Bu dilek ve düşüncelerle... Her gidişimizde bir dizi teklif sunuyoruz, kendilerine!.. “Bakın siz de bıktınız bu deri bağırsak işlerinden!.. Vatandaşın derisini jurnallemeyi filan bırakın” diyoruz!..
Bu tekliflerden birini, yüz yüze görüşmelerimiz esnasında dile getirmiştik, geçen yıl bu zamanlarda... Hazret-i Mevlana’nın kabrini ziyaret etmek isteyenlerden çatır çatır para alındığını hatırlattıktan sonra... Şöyle bir eklemede bulunmuştuk: “Şeriatçı Mevlana Hazretleri’ni ziyaret ücretli de Türkiye tipi laikliğin mimarı olan Büyük Atatürk’ü ziyaret niçin beleş olsun?”
Bu yaklaşımımıza, Kurum yetkililerinden bazıları “Paralı olursa ziyaretler azalır!..” filan demek suretiyle karşı çıkınca... “Aaa, teessüf ederim yani!.. Bu milletin Atatürk’e olan bağlılığından şüphe mi ediyorsunuz. Bugünkü ziyaretçi sayısı on milyonsa, gişe konduğunda elli milyona vurur” bile demiştik.
Hiç unutmam, aralarından bazıları dudak bükmüştü...
Bazıları da, “Evet, düşünmek lâzım!..” demişti.
Bu teklifimizi “Anıtkabir’e gişe” başlığı altında kaleme aldığımızda, Atatürkçülerin bir bölümünden takdir, bir bölümünden de tekdir mesajları yağmıştı. İnternet medyası günlerce bu yazımızı tartışmıştı.
“Gişe olsun mu olmasın mı?” meselesini yani!..
Bu arada mevzunun özü biraz geri planda kalmıştı, doğal olarak. Asıl maksadımız, THK’yı bir gelir kapısına kavuşturmaktı. Atatürk’ün kurduğu THK’yı “Kurban kesenlerin” değil de, “Anıtkabir’i ziyaret edenlerin” finanse etmesi çok daha doğru değil mi?..
Cebimize giren ne; Para toplanacaksa, THK alacak...
E, hadi... Biraz ADD’ye, biraz ÇYDD’ye, biraz da ŞYDD’ye pay ayırırsın...
Bu işten bizim kârımız ne?..

Efendim... Ne yazık ki, o gün, THK yöneticilerine bunu kabul ettiremedik...
E onları da anlamak lazım, teklifimize “lap” diye “evet” diyecek olsalar..
Yakın çevrelerine filan izahta zorlanacaklar!..
“E madem vaziyet böyledir, teklifi daha da makul hale getirmek gerekecektir” özdeyişinden hareketle...
Aha, bir teklif daha: “Tamam, Hazret-i Mevlana’nın kabrini ziyarette para bayılmak mecburi ama.. Anıtkabir’e girişlerde böyle olmasın. Orada ‘bağış usûlü’ tatbik edilsin...
Nasıl mı?.. Çok basit: Anıtkabir avlusunun muhtelif yerlerine bağış kumbaraları yerleştirilsin... Bu kumbaraların altlarına, üstlerine de “Bu bağışlardan elde edilecek gelir THK, ÇYDD, ADD, ŞYDD (vesaire) arasında eşit olarak paylaştırılacaktır!” yazılsın.
Öyle her Kurban Bayramı’nda olduğu gibi “zorla” değil... Kimin gönlünden ne koparsa!..
Şöyle bir basit hesap yapın: Anıtkabir’in yılda 20 milyon ziyaretçisi olsa... Bunların yarısı kutuya para atsa...
Ortalama 10 milyon liradan, çarpın bakalım... Ne para di mi?..
Altını tekrar çizmiş olalım, zorunlu değil, gönüllü!..
Gönüllü bağış!.. (Ne demekse!)
Uzun lafın kısası... Güzel bir proje...
“En laik” kurumlarımızdan THK, “dönebilmek” için “Şeriatçıların” kurban derilerine muhtaç olmayacak!..
THK’yı, kurucusunun manevi hatırası finanse etmiş olacak!..
Bu laiklik denilen mevzuya da çok daha uygun!.. E, öyle; Din ayrı devlet ayrı, değil mi?.. En laik kurumlarımızdan THK’nın “Şeriat uygulamasıyla” ne işi var?!..
Efendim, sağda solda “Bunlar var ya bunlar... Söz konusu olan paraysa, laikliği filan hiçe sayarlar” gibi laflar dolaşmakta...
Evet, evet... İyisi mi... Tekliflerimize kulak verilsin!..
Dünkü yazımızda, “Ergenekon Destanı”nı bastırmaktan, “konserler” düzenlemeye, “Hasan Mutlucan albümleri” satmaya kadar bir dizi “gelir getirici teklife” yer vermiştik ya...
Bunlar arasında “Anıtkabir’e bağış kumbaraları” da vardı...
Bugün gelen mesajlara bakıyorum; Tutuyor gibi!..
Olacak olacak...
Bu THK da “kurban derisine” muhtaç olmaktan kurtulacak!..
Hem kurum kurtulacak... Hem de, her bayram huzuru kaçan milyonlarca vatan evlâdı!.. Gayret bizden!..
...
(*) Meseleye ilişkin yazılarımızı arşivden çıkarttık...
Örneğin, 22 Ekim 2003 tarihli yazımızda, Baykal'ın ‘Çözümü ben de isterim ama her partide olduğu gibi bizde de dengeler var, beni de anlayın!..’ yollu açıklamasına yer vermişiz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi