Darbeci avukatlığından millet avukatlığına?
Baykal’ın yarım dönüşü arkasından, Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, “Vatandaş, derisini THK’ya vermeye mecbur mu kardeşim!.. Kestiği kurbanın derisini istediği yere verir!..” dedi. Önemli; çünkü, “CHP’nin avukat cüppesi” önemli.
CHP avukat cüppesi, inanılmaz, haksız, tahripkâr meselelerde, geçici de olsa başarı kazanır. “TBMM, ancak 367 toplanabilir” der. Dünyayı şaşırtır. “Kar helvası”na benzer ama olur. “Belediyeler, fakir öğrencileri okutmasın” der. “Fakir fukaranın çocuğu okuyup da ne olacak” anlamı taşır, fakat onu demek istemez, ama öyle olur. “Nasıl olsa ben kazanamam” demek mi? Onay alır. “Yıkacağım” deyince, Başkan Bush gibi... Ergenekon’un gönüllü avukatı olur. Uzlaşması gerekse, yine üstten konuşma tavrı değişmez, “Gel uzlaş. Sen geleceksin” diye meydan okur.
Ne var ki haksız davalarda başarılı, her davada başarı demek değilmiş. İhtisaslaşma çağındayız. Avukatlığın da ihtisas sahaları olmuş. Artık avukatlar, ihtisası sahaları dışında dava bile almıyor, alamıyorlar. CHP, özgürlük avukatlığı yapabilir mi? Mesele bu. İlginin bir bölümü buna...
CHP’li Tandoğan’ın, “Bu ülkeye komünizm gelmesi gerekiyorsa onu da biz getiririz” dediği söylenir de, “Özgürlük, refah, eşitlik gelecekse onu da biz getiririz” dediği duyulmamıştır? Yıkmak kolay, yapmak zor. Neo-Conlar, savaş çıkarmakta çok marifetliler. Heyhat ki barış deyince yok olurlar…
CHP, Ateş’in kurban hakkındaki taahhüdü üzerinde durabilecek mi? “Milletin önündeki engellerini kaldırıp, hizmet gerekiyorsa, onu da biz yaparız” diyebilecek mi? Rozet takma olayı üzerine irat buyrulan güzel nutuklar, arkadan gelen “elbette yine okuma gibi temel insan hakları olamayacak” hükmü ile anlamsızlıktan da öte bir çirkinlik kazanmıştır. Karneyle ekmek dönemi yaşatan CHP, Sümerbank’tan kefen bezi vermek için belediyeden cenaze belgesi istemiş, çay şekerini yalnız memura vermiş; İstanbul, İzmir, İzmit örnekliğinde CHP’li belediyeler, su sıkıntısının ne demek olduğunu bütün yönleriyle anlatmıştır. CHP’nin avukatlık ihtisasındaki üstün başarı notunun buradan geldiğini bilen halk, özgürlük tarafında lafı geçen bir tatbikat görmek ister.
Bunun için, “Ergenekon avukatlığından istifa ediyor; hak, hukuk ve milletin avukatlığına dönüyoruz” derken, icraat olarak da hiç olmazsa, eski CHP adayı rektörlerle CHP Genel Sekreteri’ne “CHP’nin nasıl çalışma yapması gerektiği” yolunda rapor sunan vali gibi her fedakârlığa hazır rektörlere, “Başörtülüleri üniversiteye alın” sinyali verirse; bu, iknada rol oynar. Kendine ve milletine yabancılaşan bir dönüş değil, aslına dönüş olur.
Ateş’in sözleri net, icra gücü yok. Baykal’ın işi çifte standart. Kast rejimi, partiye taşınıyor... Bazı CHP’li insan haklarına sahip, bazısı mahrum olacak. İlkel kast rejimi... Sonrası?.. Çarşaflı Sarıgül’ler mi çıkar? “YİİO” (Yaygın İkna İhtisas Odaları) açılarak Milli Eğitim’de devrim mi yapılır?..
Fransız masonları, Türk masonlarına, “milletin yüzde 80’i”, Rektör Hilmioğlu da “yüzde 95’inin oyunun kıymeti yok” demişti. Bu anlayış, “Gücün örgüt, servet ve yetkide, çıkarınsa güç tarafında olduğu” inancıdır. Onun için “el emeği ve alın teri, cumhurbaşkanı çıkaramaz” dendi. Arkadan Obama geldi... Dev ekonomiler sallandı. Güç odakları, güçlerinde ısrarcı olmak isteseler de kuşkulanmaya başladılar. Bilgi çağı ile dünya, önemli yeni bir iklime girmektedir. İnsanlık ahlâk, erdem, samimiyet ve gayretle sorumluluklarına sahiplendiği zaman, herkes anlayacaktır ki; güç yalnız hakta, haklılıkta ve insanlıktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.