‘Bir numara’yı zor günler bekliyor

‘Bir numara’yı zor günler bekliyor

Piyasalar, her zaman hükümetlerden gelen açıklamalara karşı duyarlıdır. Ama bugün şartlar farklı. O nedenle söylenen her söz, yakın geleceğe dair yapılan her açıklama, çok daha büyük etkiler meydana getiriyor.

Krizle birlikte ekonomi dünyası, hükümetin neler yapacağını tartışmaya, sesi daha gür olanlar da neler istediklerini ifade etmeye, hatta dayatmaya başladı.

Bunlar arasında IMF ile yapılması beklenen, daha doğru bir ifadeyle istenen anlaşmanın özel bir yeri var.

Hükümetin bu konudaki sakin tavrı, ‘Bizim şartlarımızı kabul etmezlerse anlaşma zor’ mealindeki açıklamaları, beklenti sahiplerinin büyük öfkesine neden oldu.

Çünkü onlar açısından krizin anlamı çok daha farklı.

Krizin nasıl bir ‘dönüştürücü’ olduğunu geç de olsa farkettiler.

* * *

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın IMF konusunda yaptığı son açıklamaya biraz daha yakından bakalım.

‘IMF anlaşmasında çok fazla pürüz kalmadı. Para konusunu değil, temel ilkeleri görüşüyoruz.’

Başından beri IMF ile bir an önce anlaşma yapılması konusunda baskı yapan ‘kriz lobisi’, şimdi de ‘Madem anlaşma yapılacaktı, o halde niye bugüne kadar beklendi’ sorusunu gündeme getiriyor.

Erdoğan, boşu boşuna piyasaları bekletmekle, bir anlamda krizi derinleştirmekle suçlanıyor. Kriz lobisinin medya gücüyle kamuoyuna yansıttığı ‘iflas’ ve ‘işten çıkarma’ görüntüleri, hükümet üzerindeki psikolojik baskıyı artırmayı hedefliyor.

Belli bir tedirginlik oluşturdukları da ortada.

* * *

Ortada bir durgunluk var, işsizlik ciddi bir sorun. İhracat düşüyor. Bunların hepsi doğru.

Doğru olmayan, kriz lobisinin çözüm görüntüsü altındaki talepleri.

Kamu kaynaklarının kendilerine aktarılması, battıkları anda devlet eliyle kurtarılmak gibi alışkanlıklara sahip sermaye grupları, bu kez işin farklı bir yöne doğru gittiğinin farkında.

2001 krizinde istediklerini elde etmişlerdi. O günden sonra da ‘Nasıl olsa yine aynısını elde ederiz, hiçbir siyasi iktidar bize hayır diyemez’ rahatlığıyla sürekli borçlandılar. Boylarından büyük işlere soyundular.

Bugün hükümeti krizi kötü yönetmekle suçlayanlar, aslında kendi bilançolarını ne hale getirdiklerini saklama gayretindeler.

* * *

Meselenin anahtarı, Erdoğan’ın ‘Parayı değil, temel ilkeleri görüşüyoruz’ sözünde.

En açık ifadeyle şu söylenebilir.

Hükümet, IMF’le yapılacak anlaşmanın, Türkiye’deki mevcut iktisadi yapıyı aynı şekilde devam ettirecek bir çerçevede olmasını istemiyor.

Dahası da var.

Kriz, Türkiye’nin sermaye yapısında köklü değişimler meydana getirecek. Bugüne kadar çöküşleri ertelenen, devlet eliyle korunan, kamu kaynaklarının gölgesinde palazlanan yapılar, ya oldukları kadar görünmeyi öğrenecekler ya da kriz onları gerçek sınırlarına çekecek.

Şu günlerde gündemde yeralan ‘Bir numara kim, ne iş yapar, içeride mi, dışarıda mı’ tartışmalarını, en azından uzmanları kadar bildiğimi söyleyemem. Hatta bu numaralı sistemi anladığımı da iddia edemem.

Ama yakın geleceğe dair bir öngörüde bulunabilirim.

Bugüne kadar elindeki sermaye gücüyle ‘bir numara’ olanları, zor günler bekliyor.

Ne IMF ile yapılacak bir anlaşma, ne hükümetin ortaya koyduğu tedbirler, ne de dünyanın gidişi bu gerçeği değiştiremeyecek.

Zor olacak. Sancılı bir dönemden geçeceğiz. 2009 bu anlamda beklemediğimiz kadar sıkıntılı geçebilir.

Ancak eğer önemli bir sapma ya da beklemedik bir hamle olmazsa Türkiye bu krizden güçlü çıkacak.

Sermaye yapısındaki önemli değişimler, toplumsal hayata ve siyasete de doğrudan yansıyacak.

Hep birlikte göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi