Firavun’un duvarını yıkamadan
İslâm âleminin kalbinde bir Siyonist işgalin varlığını sürdürebilmesi Müslüman toplumların başına musallat olmuş Firavun düzenlerinin hâlâ devam ediyor olması sebebiyledir. İşte bu Firavun düzenlerinin duvarlarını yıkamadan da Siyonist işgalcinin ırkçı ayrım duvarını yıkmak, büyük bir Müslüman toplumu tecrit uygulamasını sona erdirmek kolay olmayacaktır.
Bugün Gazze’nin kuşatma altında olması sebebiyle bölgede tecrit edilmiş insanlara yardım ulaştırılması için gemilerle ambargonun kırılmasına çalışılıyor. Bunun sebebi tabii ki Siyonist ambargo ve kuşatma. Ama bu uygulamanın Mısır’daki Hüsni Mübarek rejiminin Rafah sınır kapısını açmamaktaki ısrarı sayesinde devam ettiğini de gözden uzak tutmamak gerekir. Üstelik Mısır yönetimi bu ısrarının sadece İsrail ve ABD’nin talebinden kaynaklanmadığını, kendinin de HAMAS yönetiminin devam etmesini istemediği için ambargoya destek verdiğini Dışişleri Bakanı Ahmed Ebu’l-Gayt’ın ağzıyla itiraf etti.
Mısır, bu niyetini ve Filistin’deki İslâmî hareketin önünü kesme çabasını özellikle son dönemde çok farklı konularda açıkça gösterdi.
Bunlardan biri hac komplosudur. Biz bu komployu bütün boyutlarıyla ortaya koyan kapsamlı bir dosya hazırladığımızdan ve bu dosya gazetemizde yayınlandığından ayrıntısına girmeye gerek görmüyorum. Özetle söylemek gerekirse, hac için Filistin’e verilen kontenjanın % 40’ı Gazze’ye tahsis ediliyor. Bu kontenjanın altı katı kadar müracaat oluyor. Şahitlerin huzurunda kura çekiliyor ve müracaat eden her altı kişiden biri hak kazanıyor. Ama Abbas yönetimi Mısır ve Suudi Arabistan’la işbirliği yaparak Gazze için ayrı bir hacı adayları listesi hazırlıyor. Bu yolla birçoğu hacla ilgili olmayan ve hatta suç örgütleriyle irtibatlı kişilerin hac bahanesiyle Gazze’den çıkarılması hedefleniyor. Bu arada kendilerine pasaport veya vize verilmeyen ama hacca gitmeye arzulu bazı kişiler de göz boyama amacıyla listeye alınıyor.
Gazze’deki yönetim bu komplonun uygulanmasına izin vermeyince Mısır’daki medya organları HAMAS aleyhine yoğun bir propaganda başlattı. Bu ülkede resmi politikanın ağzı gibi yayın yapan el-Ehram (Piramitler) gazetesi de “HAMAS asıl yüzünü gösterdi” başlıklı bir editör yazısı yayınladı. Ne yazık ki Türkiye’de de, Filistin’deki İslâmî harekete taş atmak için ellerine geçen her fırsatı değerlendirmekten özel zevk alan bazı yayın organları Mısır’daki çağdaş Firavun düzeninin antipropaganda faaliyetinin aracı oldu.
Mısır Müftüsü olduğu dönemlerden, çağdaş Firavun rejiminin çirkin uygulamalarına meşruiyet kılıfı geçirmek için fetvalar hazırlamasıyla, bu amaçla nassların anlamlarını bükmesiyle ün kazanan Ezher Şeyhi Seyyid Muhammed Tantavi de söz konusu hacla ilgili komplodan yararlanarak HAMAS’ı mahkûm etmeye çalışanlar kervanına katılmakta gecikmedi. Kısa süre önce Siyonist cumhurbaşkanı Şimon Peres’in kanlı ellerini sıkmakta sakınca görmeyen Tantavi bu kez aynı ellerle güya HAMAS’ı taşlıyordu. Belli ki o da söz konusu komployu bir karalama aracı olarak kullanmak için pusuya yatanlar arasında yer almıştı. Taş atarken Firavun cambazlığından yararlandığı gibi attığı taşların üzerinde de Peres’in ellerinden bulaşan kanların rengi vardı.
Rafah kapısını açmamakta ısrar ederek kuşatmanın en katı şekliyle sürmesine yardımcı olan çağdaş Firavun rejiminin Gazze halkına karşı sergilenen vahşete tepki gösterilmesine de tahammülü yoktu. Kuşatmayı protesto amacıyla toplanan Mısırlılar, Hüsni’nin polisleri tarafından copla dağıtıldığı gibi elliden fazla gösterici de “ibreti âlem olsun” diye işkenceye tabi tutulmak üzere götürüldü.
Çağdaş Firavun rejimi güya Filistin’deki ihtilafın sona erdirilmesi için diyalog başlatılması amacıyla arabuluculuk yapıyordu. Ama normalde 9 Kasım’da başlaması gereken görüşmelerin başlamamasının iki sebebi vardı: Abbas yönetiminin siyasi tutukluları serbest bırakmayıp yeni tutuklamalara devam etmesi ve Mısır’ın açıktan taraf tutması. Yani Mısır arabuluculuk değil arabozuculuk yapıyordu. Suriye, Mısır’a arabuluculuk yapacaksa her iki tarafa da eşit mesafede durması gerektiğini hatırlatınca Ahmed Ebu’l-Gayt zaten eşit mesafede durdukları iddiasında bulundu. Firavun arsızlığına düşünce yalan söylemek hiç de zor gelmiyor. Mısır’ın hazırladığı çözüm planını okuyan birinin Abbas yönetimini kayırma çabasını görememesi iyice saflık olur.
Hâl böyle olmakla birlikte Mısır arsızlığını Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında da gösterdi ve diyalog görüşmelerinin başlamamasından HAMAS’ın sorumlu olduğunu iddia etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.