Kurban ibadetine itirazsız teslimiyet ve kurallara riayet
İbadetlerde, gerekçe aranmaz, sadece sebebe bakılır. İslam dininde kulların ibadetlere müdahalesi söz konusu olamaz. Akıl yalnız ibadetleri anlama ve uygulamada katkı sağlar. İbadet, hiç bozulmamış şekliyle bir eylemi gerçekleştirmekten ibaret ilahî bir olgudur. Kurbanın gerekçesinden çok, sebebi dikkate alınır, alınmalıdır. Bu sebep de dini ölçülere göre zengin olmaktır. Kurban keseceklerde aranan şart işte budur. Dinen zengin olan kurban kesmelidir. Bunun dünyevi bir gerekçesi yoktur. Zira gerekçe dünya hayatı ile ilgili işler için söz konusu olur. Kurbanın sebebi gerçekleşince itirazsız onu ifa etmek gerekir. Teslimiyet göstermek gerekir.
İbadetlerde gerekçe aranırsa, akıl bir birinden farklı birçok gerekçe bulur. Her insanın akl etmesi farklı olduğu için birden fazla gerekçe ortaya çıkar. Gerekçe çokluğu bir gerçeği bulmada insana yardımcı olmaz, belki olayı karmakarışık hale getirir. Bu durum da hayatı zorlaştırır, dini altından kalkılamaz bir yük haline getirir.
Oysa ibadetler, hayatın ağır olan yükünü hafifletmek ve kulları rahatlatmak için meşru kılınmıştır. Dolayısıyla, ibadetlerin aslını öğrenmek, onları olduğu gibi kabullenmek ve muhafaza etmek gerekir. Bundan, tabii ki kastımız, İslam dinindeki ibadetlerdir.
Özellikle, kurban ibadeti hakkında medyada zaman zaman ileri geri sözler sarf edilir, indî bazı mütalaa ve değerlendirmeler yapılır. Bu meydanda akıl ile at koşturulmaya çalışılır. Bu tutum son derece yanlıştır. Bunu yapmak dine akıl ile müdahale etmektir. Her bir öğretisi hayatın bir gerçeğini ifade eden İslam dininin ise müdahaleye tahammülü yoktur.
Zaman zaman kurban kesmenin hayvanların canına kıymak ve kan akıtmak olduğu yolunda itirazi ve hevese dayalı bazı düşünceler ileri sürülür. Bunlar isabetli fikirler değillerdir. Belki dinin felsefesini tam bilememekten ve vesveseden kaynaklanmaktadır. Aklın at koşturulacağı alan dünya işleridir. İhmale uğrayan ve akıl yürütmeyi bekleyen bir yığın dünya işini bırakıp da akla kapalı olan ibadet alanlarında akıl yürütmek isabetli bir yol değildir. Mutlaka akıl yürütmek gerekiyorsa, kurbanın topluma nasıl daha çok yararlı hale getirilebileceği üzerinde durulmalıdır.
Oysa çağımız Türkiye’sinde, akıl nerde ise bazı kesimlerce dünya işlerine kapalı tutulmak istenir. Bunlardan vazgeçmeli, aklı dünya işlerinin her alanında serbest bir şekilde kullanarak toplumun sorunlarını çözmeli; halkımızı rahat ve huzurlu bir hayata kavuşturmalıyız. İbadetler karşısında ise tam bir teslimiyet göstermeliyiz.
Kurban ibadeti, insanların kanının akmaması için hayvan kanının akıtılması olarak da değerlendirilebilir. Fakat kurbanın teşri gerekçesi budur denilemez. Bu sadece kurbanın hikmetlerden birini açıklamak olur.
Kurbanın meşru kılınma gerekçesi ise uhrevî yönden Allah’a kulluk ve teslimiyetin tereddütsüzce gösterilmesidir. Kurban, davranışı düzeltmek ve Allah’a teslimiyet göstermektir.
Bu vesile ile kurban konusundaki bir soruna da işaret etmek istiyorum. Kurbanın kilo ile alınıp satılması ve bu konuda sıkı pazarlıkların yapılması son zamanlarda bir tür âdet haline getirilmiştir. Bu davranış, kurbanı ibadet çerçevesinden çıkarıp âdeta ticari bir olaya dönüştürür. Din mantığı açısından yaklaşıldığı takdirde, doğru bir hareket olmadığı açıkça anlaşılır. Bu gibi davranışlar kurbanı anlamamanın göstergesidir. Kurban ibadetini anlayan ona dünyevî bazı unsurlar katmaz, katmamalıdır.
Kurbana başka bir yönden bakılınca, Allah’ın üretici kullarının gönlünün hoş edilmesi olduğu görülür. Kurban satın alırken, kıyasıya pazarlık yapmak kanaatimizce isabetli bir davranış olmaz. En iyisi üretici yahut satıcının fiyatını sormak ve bütçemize uygunsa almak, değilse başkasına bakmaktır. Bu konuda cömert davranabilmek takva asaletine en uygun yoldur.
Üretici, yılda bir kere bu ibadet vesilesi ile nemalanacak ve ekonomik yönden rahatlayacaktır. Onu rahatsız edecek yahut malında gözü kalacak şekilde pazarlığa girişmek bu manayı ihlal etmektir. Kurban alırken hem Allah’ı razı etmeliyiz, hem de cömert davranışlar sergileyerek Allah’ın kullarını memnun etmeye çalışmalıyız.
Kurban ibadeti yılda bir kere ifa ediliyor. Kurbanın kazası olmaz. Dolayısıyla, kurban alınırken çok hassas ve nazik davranmaya özen gösterilmelidir.
Keseceğimiz kurban ile hem Allah’ı razı etmeliyiz, hem Allah’ın fakir kullarını mutlu etmeliyiz, hem de üretici kulların gönlünü hoşnut etmeliyiz.
Kurbanda özen gösterilecek hususlardan biri de satın alınan hayvana güzel bakılması, temiz yerde yatırılması, karnının doyurulmasına, suyunun verilmesine özen gösterilmesi ve ona eziyet çektirilmemesidir. Çünkü kurbanlık hayvan önemli bir ibadetin konusudur. Bizi Allah’a yaklaştıracak olan bir vasıtadır. Dolayısıyla kurbana âdeta tanrıya gönderilecek hediye gözü ile bakmalıyız.
İftiharla ifade etmeliyiz ki, bizim dinî kültürümüzde kurbanlık ya da kasaplık hayvanların kesiminde bazı kurallar getirilmiştir. Kesim esnasında uygulanacak bu kurallar çağımıza ışık tutacak niteliktedir ve büyük bir önemi haizdir.
Kurban kesilirken, hayvanın gözleri bağlanmalı, yere yatırılırken yaralanmadan ve güzellikle yatırılmalı, keskin bıçakla bekletilmeden kesilmeli, kanı bir çukura akıtılarak etrafa bulaşması önlenmeli, kesim esnasında, çevresinden diğer hayvanlar uzaklaştırılmalıdır.
İslam fıkhı sadece insan haklarını düzenlemekle kalmamış, belki hayvan haklarını da düzenleyerek sosyal hayatı mükemmel bir düzene kavuşturmuştur. Bu bakımdan bizim fıkıh kültürümüzün mükemmel oluğunu bu vesile ile bir kere daha tekrarlamalıyız. İslam fıkhını daha yakından tanıyıp değerini takdir etmeli ve çağdaş olaylarla bağlantısını mutlaka sağlamalıyız.
Sonuç olarak şunu söylemeliyiz: Kurbanın, kesenler bakan yönü teslimiyettir. Bu teslimiyeti göstermeye dikkat edilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.