Herşeye rağmen!..
Bugün Kurban Bayramı… Bayramınız, Bayramımız mübarek olsun. Cenab-ı Hakk; bizlere bahşettiği Kurban Bayramı hürmetine, Mekke-i Mükerreme’de Hacı olanların duaları ve emri mucibince, ala kaderi’l-imkan yapılan ibadetler hürmetine, bu Kurban Bayramı’nı bizler için, İslam Alemi için, Ümmet-i Muhammed (sav) için hayırlara, uyanışlara ve kurtuluşa vesile kılsın inşaallah…
Bu Kurban Bayram’ında da, halimize baktığımızda ne görüyoruz. Bayram edecek halimiz var mı?
Ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik bir yanda; hak ve özgürlüklerimizi şöyle ağız tadıyla kullandırmamak için tepinip duran yasakçılar öbür yanda.
Yazılı olan kuralların tamamı, bazı kurumların tepe noktalarında bulunanların keyfine bağlı sanki: Yasama, Yürütme, Yargı şeklindeki Kuvvetler Ayrımı Prensibi, tepetaklak.
Gerçek manada demokrasinin, bizlere birkaç numara büyük geldiğini düşünüyor, birileri. Halkın hala cahil olduğunu, henüz kendi kendini idare edebilecek hale gelmediğini savunuyorlar, utanmadan.
Ve onlar, halka rağmen, halk adına hükmediyorlar.
Halkın kendilerini idare etmesi için seçtikleri ise köşeye sıkıştırılmış durumdalar; temel metinlerde belirtilen yetkilerini kullanabilmek için parmaklarını bile kıpırdatamıyorlar.
Bu arada, uyuşturucu kullanımının ilkokullara kadar indiğini haber veriyor gazete ve televizyonlar.
Bir yandan sigara ile savaşılıyor; öbür yandan da içki satışlarının mümkün olduğu kadar yükselmesi için, mümkün olan her türlü yol deneniyor, nedense.
Dinimizin emri olan ahlak yerine, ne olduğunu kendilerinin de tam olarak bilmedikleri bir ahlak anlayışını hakim kılmaya çalışanlar kapladı ortalığı.
Bu, sözüm ona ahlak anlayışı, kırk dereden su getirilerek, marjinal durumları güya normalmiş gibi yutturulabilmeyi amaçlıyor.
İnsanımızın temel hakları zalimce gasp edilirken, bir yandan da en serbest batı ülkelerinde bile anormal kabul edilen bazı davranışların normal kabul ettirilmesine yönelik gayretler gösteriliyor, alttan alta.
Tesettüre riayet eden kızlarımızı, güya Kılık Kıyafet Yönetmeliği gereği okullara sokmayanlar, yine aynı yönetmelik tarafından yasaklanmış olan etek boylarının gittikçe kısalmasını, hiç ama hiç problem edinmiyorlar.
Özellikle okur-yazar kesimin başörtüsünü ‘türban’ diye yaftalayıp sonra da ‘yasak’ kapsamına aldırmak için hukuku katletmeyi bile göze alanlar; çarşaflı hanımlara, ismi yasakçılıkla eşanlamlı hale gelmiş partilerinin rozetlerini takıp, güya ‘açılım’ yapıyorlar.
Bütün bunlar ve bunlar gibi birçok şey, aslında Kurban Bayramı günlerinde, ağız tadıyla bayram etmememiz için yeterli sebepler.
Ancak güzel şeyler de oluyor.
Gelecek hakkında ümit beslemeyi telkin eden; hemen her şeyin, eğer biz gayret eder ve çalışırsak düzeleceğini müjdeleyen güzel şeyler…
Yalnızca karanlığın en yoğun olduğu anın, sabahın yakın olduğunu müjdeleyişinden ibaret değil bu güzel şeyler.
Belki biraz ‘kahırdan lütuf’ kokan bir şekilde ya da ‘Sizin şer zannettiğiniz şeylerde hayır, hayır zannettiğiniz şeylerde şer olabilir’ Hadisinde olduğu gibi…
Bütün baskılara rağmen, ülkemiz kadınlarının büyük bir bölümünün hala tesettürü tercih ediyor oluşları; onların kararlılığını kıramayacaklarını anlayanların, oy avcılığı için olsun onlara şirin gözükmeye çalışmaları, bu neviden değil midir, mesela?..
Ve ABD merkezli uluslararası The Wall Street Journal Gazetesi’nin 5 Aralık tarihli nüshasında yayınlanan bir anketin ortaya koyduğu netice: İnsanımızın yüzde 83’ü ‘kesinlikle’ içki içmiyor. Ve bu oran kadınlarda yüzde 92’ye ulaşıyor.
Ne dersiniz?
Üzüleceğimiz şeyler olurken, sevinebileceğimiz şeyler de var, değil mi?..
Yani ölçülü olmak kaydıyla, bayram yapabiliriz…
Kurban Bayramınız mübarek olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.