Aydınlar ve çifte standart
Dünyanın en saplantılı, en mürai aydın tipi Türkiye’de.
Sabahtan akşama kadar özgürlük, demokrasi, insan hakları nutku atanlar bir bakıyorsunuz, bazı konularda son derece tahammülsüz, hazımsız olabiliyorlar.
Bir gazete yayın hayatına başladığı günden beri Milliyetçiliğin zararlarını anlatıyor.
Milliyetçilik ötekileştirmektir, yabancı düşmanlığıdır, toplumu bölmedir gibi bir sürü hezeyan bilimsel kılıflar altında servise veriliyor.
Önlerindeki tek örnek, Hitler Nazizmi ile Musollini faşizmi.
Ama aynı çevreler bir bakıyorsunuz, özgürlük, demokrasi adı altında Kürt milliyetçiliğinin hamiliğini yapabiliyor.
Merkezin milliyetçiliğine hayır, çevrenin milliyetçiliğine evet.
Milliyetçilik gerçekten kötü bir şeyse –her türlü-milliyetçiliği aynı teraziye koyarak ret etmek gerekir. Ama milliyetçilikler arasında bir tasnif yapacaksanız, bunu da gerekçeleriyle, nedenleriyle göstermek zorundasınız.
Milliyetçilik değerlendirmelerinizin nirengi noktasını, yabancı düşmanlığı, ötekileştirme veya bölünme endişesi oluşturuyorsa, 25 yıldır oluk, oluk kan akmasına vesile olan, insan coğrafyamızda gedikler açan Kürt milliyetçiliğini bu tasnifin dışında tutamazsınız.
Çünkü eğer ötekileştiren, ayıran, bir milliyetçilik biçimi varsa o da PKK-DTP çizgisinin savunduğu Milliyetçilik biçimidir.
Ama aydınlarımız her zaman Kürt milliyetçiliğini onaylamış, Türk milliyetçiliğini takbih etmişlerdir.
Hâlbuki milliyetçilikleri arızalı hale getiren onun kim tarafından savunulduğu değil, hangi istinat noktalarının olduğu ve hangi hedefe yöneldiğidir. İnsanları aynı iman ve ülküye yönelten, ortak bir davayı gayeleştiren bir Milliyetçilik kime ait olursa olsun, hangi insan gurubuna dayanırsa dayansın zararlı değildir. Ama ayrımcılık yapan, bir fazilet yarışı yerine, farklılaştırma aracına dönen milliyetçilik biçimleri adının başında ne olursa olsun zararlıdır.
Aydınlarımız böyle bir tasnif yerine, her zaman başında Türk olan milliyetçilik biçimlerini yargılamış, diğerlerini onaylamışlardır. Bu tercih şekli bizi bir yere götürüyor. Aslında Türkiye’de devlet ve milletle düşmanlık derecesinde problemli olan önemli bir Aydın gurubu var. Bunlar ülkeyi tehdit eden her toplumsal harekete, her muhalif oluşuma sempati ile bakıyorlar. Düşmanlıklarını, geçmişten kalan hesaplarını bu guruplar üzerinden ama demokrasi-laiklik-Özgürlük kisvesi altında yürütüyorlar. Zaman, zaman kendileriyle çelişmeleri, tenakuza düşmeleri onları hiç rahatsız etmiyor. Demokrasi tahrip etmek için, özgürlük bölmek için olunca, her riski alarak arkasında duruyorlar. Ama bütünleştirmek, barıştırmak, Demokrasi ve özgürlüğü herkes için yaygınlaştırmak isteyenlere her türlü karayı çalabiliyorlar.
Elbette toplumu renklerine, desenlerine bakmadan kucaklayan, hiçbir ayırım yapmayan önemli bir aydın kitlesi de var. Ama ötekilerin bir top bataryası gibi kullandığı medya organlarında çıkardıkları gürültü gerçek demokratların seslerini bastırıyor. Demokrasi denince herkes bunların savundukları şeyleri anlıyor. Ve tabi bu da gerçek bir demokratik düzenin kurulmasına engel oluyor.