İki kritik görüşmenin perde arkası
Meclis’te büyük bir çoğunlukla kabul edilen tezkerenin ardından en büyük tartışma konusu, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik bir askeri müdahalesinin olup olmayacağıydı.
Hava şartları giderek ağırlaşıyordu. Bölgenin coğrafi yapısını tanıyanlar, bir askeri operasyon ihtimalinin giderek azaldığı görüşündeydi.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın 5 Kasım’daki ABD ziyaretinin ardından hava birdenbire değişti.
TSK, birbiri ardına PKK hedeflerine yönelik hava operasyonları düzenledi. Bir anlamda ‘Artık operasyon olmaz’ denilen bir ortamda psikolojik boyutları öne çıkan bir hamleydi bu.
Ancak bu operasyonlar, çok sayıda önemli görüşme ve diplomatik trafiğin sonucunda gerçekleşti.
15 Ocak tarihinde bir kez daha bölgeye hava operasyonu düzenlendi.
İki ayrı zamanda gerçekleşen bu hava operasyonlarının perde arkasında iki önemli görüşme vardı.
önce ‘resmi’ olarak basına yansıyan görüşmenin perde arkasına bakalım.
Ardından birinci hava harekatı öncesinde gerçekleşen bir gizli görüşmeyi sizinle paylaşalım.
İkinci başkan Bağdat’ta
15 Ocak operasyonu gerçekleşirken, Genelkurmay Başkanlığı’ndan hayli dikkat çekici bir açıklama geliyordu.
Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Bağdat’ta bir çalışma ziyaretinde bulunuyordu. Saygun, resmi olarak Irak Genelkurmay Başkan Yardımcısı Hava Orgeneral Nasier Abadi’nin davetlisiydi.
Ancak asıl önemli görüşme Irak çok Uluslu Kuvvetler Komutanı Orgeneral David Petraeus’la gerçekleşiyordu.
Resmi açıklamada ‘teröre karşı mücadelede işbirliği’ yer alıyor.
Acaba sadece o kadar mı?
CENTCOM sorunu aşılıyor mu?
Bu arada iki ülke arasında yaşanan askeri krizlerde dikkat çekilen bir merkezden söz etmekte yarar var.
CENTCOM, Yani Amerikan Merkezi Kuvvetler Komutanlığı.
Burası ABD’nin bölgedeki tüm güçlerinin komuta merkezi. Dolayısıyla da kendi açılarından sadece Irak’a değil, tüm bölgeye bakıyorlar.
CENTCOM, Irak işgalinin ilk döneminde Türkiye’ye karşı hayli umursamaz bir tavır içindeydi. Zaten pekçok sorunun kaynağı olarak da bu tavır gösteriliyordu.
Sözgelimi CENTCOM, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik müdahalesine her zaman soğuk bakıyordu. Hatta bunu ‘istikrarsızlaştırıcı bir unsur’ olarak değerlendiriyordu. PKK konusunda da soğuk ve mesafeliydi.
Tüm bunların ardında 1 Mart Tezkeresi’nde yaşadıkları hayal kırıklığı ve ‘Kuzey Cephesi’ konusunda Türkiye’den beklentilerinin boşa çıkması da yer alıyor elbette.
Türkiye’nin birilerinden izin alarak operasyon yaptığını söylerken biraz insaflı olmakta yarar var.
Türkiye’nin Irak’la ilgili adım atarken ne kadar kritik eşiklerden geçtiğini anlamak için CENTCOM’dan söz ettim.
çuval sonrası yeni uygulama
Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli bir kırılma noktası olarak kabul edilen ‘çuval Olayı’nın ardından NATO üyesi olan iki ordu arasındaki güvensizlik ciddi boyutlara ulaştı.
İşte bu nedenle o günden bu yana ilişkilerde daha farklı bir yöntem uygulanıyor.
Kaynağımdan doğrudan aktarayım.
‘1 Mart Tezkeresi ve 4 Temmuz çuval hadisesi, tarafları daha dikkatli davranmaya yöneltti. Müttefik Kuvvetler Komutanlığı’nda sürekli olarak Türkiye ile irtibatı sağlayan bir ekip var. Yani bir grup subayımız orada bulunuyor.’
Sadece bu kadar değil.
‘Ayrıca Irak’ın kuzeyinde Türkiye sınırı boyunca konuşlanmış bulunan Amerikan birliklerinin merkezinde de aynı görevi yürüten bir Türk irtibat subayı bulunuyor.’
Peki bütün bu tedbirler niye? çok sayıda Türk irtibat subayı niçin bu merkezlerde bulunuyor?
Acaba iki ordu bir şekilde karşılaşmaktan, hatta çatışmaktan mı çekiniyor?
‘Sorun her zaman isteyerek ortaya çıkmaz. Bazen bir teknik hata, bir yanlış anlama geri dönülemeyecek sonuçlar üretebilir. Bu nedenle iki farklı ordunun ciddi bir koordinasyona ihtiyacı var. Alınan tedbirler bu yüzden.’
Yani kağıt üzerinde iki ordu NATO üyesi bile olsa, ‘Sahada işler çok farklı.’
Her an her türlü kriz çıkabilir. İki tarafın da en son istediği bu türden sorunların yaşanması.
İşte bu yeni irtibatların temelinde bu var.
İkinci Başkan Saygun’un ziyaretinin temel amacı da bu.
üst düzeyde temasla ‘Türkiye’nin askeri operasyonları sırasında ortaya çıkması muhtemel krizlerin önüne geçmek.’
MİT Müsteşarı Erbil’de
İkinci hava harekatının perde arkasında bunlar var.
Türkiye’nin ilk gerçekleştirdiği hava harekatı öncesinde, bu kez bir başka üst düzey yetkili Erbil’deydi.
MİT Müsteşarı Emre Taner.
Bölgeyi çok yakından tanıyan, istihbarat görevinin önemli bir bölümünü bu bölge üzerinde yoğunlaştıran bir isim Emre Taner.
Müsteşar olmadan önce de bölgenin önde gelen isimleriyle, Kürt gruplarının liderleriyle görüşmeler yapmıştı.
Bu defa MİT Müsteşarı sıfatıyla Erbil’deydi.
Görüştüğü önemli isim, Mesut Barzani’ydi.
Taner’in görüşmesi, birinci hava harekatının hemen öncesinde gerçekleşti.
Verilen mesaj açıktı.
‘Türkiye’nin dostluğu değerlidir. Türkiye aleyhinde olmak size hiçbir şey kazandırmaz. Şu anda atılacak her adım bu bölgede yaşayanlara değil, doğrudan teröre yöneliktir.’
Birinci harekat öncesinden kritik bir görüşmenin kısa notları böyle.