Bir şehit annesi ve bazı gerçekler!
Şehitlik, mahşer gününde herkesin gıpta ile bakacağı bir makam. Askerlikte en üst rütbe, daha ötesi yok.
Türk toplumu Müslüman olduğu için, şehitliğe her zaman büyük önem vermiştir. Bizi kahramanlaştıran, yenilmez, yutulmaz hale getiren bu inançtır. Zaten ölümü yaşamaktan daha değerli hale getiren bir inanç olmasaydı, insanlar hayatlarını riske edecek fedakârlıkları yapmazlardı.
Yani şehit olmak için önce inanmak, Müslüman olmak gerekiyor.
Birinci şart budur!
İkincisi ise, İslam’ın cevaz verdiği hususlarda ölüme koşmaktır. Her ölümü şahadet olarak takdim etmek, şehitliğin içini, manasını boşaltmak, onu anlamsızlaştırmaktır. Son yıllarda sıklıkla yapılan budur.
Birini pire ısırsa veya kafasına kiremit düşse, şehit oldu deniliyor.
Bunlar bilinçli soyutlamalar…
Yaşadığımız inkâr çağında, toplumlar gibi kavramlara da operasyon yapılıyor.
Kelimeler, ruhunu, anlamını yitiriyor. Din dünyevileştirilerek bir hayat nizamı olmaktan çıkarılıyor.
Bir coğrafya ile ilgili bir hesabınız varsa, önce o toprak parçasıyla insanının manevi bağını koparacaksınız.
Din, insanı yaşadığı toprakla bütünleştiriyor çünkü.
O bütünlüğü sarsmadan, o coğrafyada hiçbir planı hayata geçirmek mümkün değildir. Bu bakımdan bu ülkedeki her hesap, önce İslam’la bu ülke insanının ilişkisini kesmeye çalışmıştır.
Ancak anlatmak istediğim bu değil.
Lice’de şehit edilen Jandarma çavuş İsmail Uygun’un Annesi Sultan Uygun’un söylediklerini gazetelerde okumuşsunuzdur. Ben vatan sağ olsun demeyeceğim diyerek hissiyatını dile getiren Uygun, bunun sebeplerini de şöyle izah etmişti;” Oğlum namaz kıldığı için komutanının kendisinden gıcık aldığını ve fazla nöbet tutturduğunu söylüyordu”
İki gündür gazeteler acılı anne’nin feryatlarını yazıyor ama Genelkurmay’da çıt yok. Tıpkı askeri helikopterle piknik keyfinde olduğu gibi.
Bu şikâyetler öyle susarak geçiştirilecek şeyler değil.
Şehidinize saygınız varsa, bu annenin feryatlarını dikkate alacaksınız.
Bilesiniz ki, din yoksa şehitlik de yoktur.
Kimse kimsenin kaşına gözüne, elbise veya rütbesine saygı göstermez. Milletin saygısı şahadet mertebesinedir. O rütbeyi bahşeden de İslam’dır. Askerlik kutsal meslektir, milletimiz askere saygılıdır, her Türk askerdir sözleri artık kimsenin karnını doyurmuyor. Saygıyı hak etmek lazım. Bunun yolu da millete ve onun değerlerine saygıdır. Böyle giderse şehit cenazeleri askeri bürokrasiye öfke seanslarına döner. Bizden hatırlatması…