Doğan Medyası'nın yalan galerisi-2
DOĞAN EN SON, ORTAĞI YALANLADI-HABERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 16
Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın Ergenekon hakkında derlediği haber yorumu nasıl çarpıttı?
Reuters muhabirinin İstanbul'daki bazı kişileri konuşturarak yaptığı haber yorumu, Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'ın muhabirinin yorumuymuş gibi sundu. Bununla da kalmayarak Reuters'ın haber yorumunda geçen diğer Türk ve yabancı kişilerin yorumlarını görmezden geldiler.
Hürriyet ve CNN Türk, Reuters'a konuşan bir yorumcunun söylediklerini 'Reuters'ın muhabiri söylemiş gibi' vermeyi tercih ederken, Ergenekon konusunda ısrarlı hedef saptırdığı yönündeki iddialara bir yenisini daha eklemiş oldu.
Reuters'da yer alan haberin orjinal başlığı "Türkiye darbe planını soruşturuyor-İktidar partisi mahkemede" şeklindeyken, Hürriyet ve CNN Türk bu başlık altındaki haberin içinde görüşüne yer verilen Jenkins'in ifadesini, ajansın yorumuymuş gibi başlık olarak seçti, haberi de şöyle verdi: "Reuters yorumu: Ergenekon uyduruk bir örgüt"
İstanbul'da yaşayan ve Türkiye'deki güvenlik meselelerinde uzman olduğu belirtilen Gareth Jenkins, Reuters'a yaptığı açıklamada, "Ergenekon belki bir cani örgüt olabilir ve de yargılanması gerekebilir. Fakat özensiz,bir örgütlenme ve yaşlı kişilerin sorumluluğunda. Bunun çok ciddi bir şey olabileceği hayli şüpheli" ifadesini kullanmıştı.
Reuters haber yorumunda, sadece Gareth Jenkins'i değil, Türk ve yabancı çok sayıda kişinin, Ergenekon konusunda yorumlarına yer vermişti.
Dünyanın önde gelen haber ajanslarından Reuters önceki gün, İstanbul'daki bazı uzmanları konuşturarak Ergenekon soruşturmasına ilişkin haberini servise koydu. Reuters'da yer alan haberin orjinal başlığı "Türkiye darbe planını soruşturuyor" şeklindeydi. Ancak, bazı gazeteler, bu başlık altındaki haberin içinde görüşüne yer verilen güvenlik uzmanı Gerıt Cenkins'in bir sözünü, ajansın yorumuymuş gibi başlık olarak seçti ve haberi de "Reuters yorumu: Ergenekon uyduruk bir örgüt" şeklinde verdi.
YORUMCUNUN SÖZLERİNİ ÇARPITARAK REUTERS YORUMU DİYE VERDİLER
Skandal, bununla da sınırlı kalmadı. Çünkü alıntı yapılan Cenkins'in sözleri de yanlış tercüme ile okuyuculara aktarılmıştı. "Ergenekon belki bir cani örgüt olabilir ve de yargılanması gerekebilir. Fakat dalgalı (titiz örgütlenmeyen, özensiz, yarım yamalak) bir örgütlenme ve yaşlı kişilerin sorumluluğunda" diyen İngiliz güvenlik uzmanının sözleri, tamamen çarpıtılarak haberin başlığı olarak kullanıldı.
Bununla da kalmayan gazete ve televizyonlar Retures'ın haber yorumunda geçen diğer Türk ve yabancı kişilerin yorumlarını da görmezden gelerek Ergenekon konusunda ısrarlı hedef saptırma gayretlerine bir yenisini daha eklemiş oldu.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 17
“RTÜK’te türbanlı stajyer” haberi yalan çıktı
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'ndan (RTÜK) yapılan açıklamada, “Üst Kurulda çalışan personel ve stajyerler arasında türbanlı bulunmadığı” bildirildi.
Haber ajansında yer alan “Türbanlı stajyer RTÜK'ü karıştırdı” başlıklı haberle ilgili yapılan açıklamada, Üst Kurulda çalışan tüm personel ve stajyerlerin kanun, tüzük ve yönetmeliklerde öngörülen kılık ve kıyafet kurallarına uyduğu belirtildi.
Açıklamada, “Gerek personel, gerekse stajyerler arasında türbanlı bulunmamaktadır” denildi. (AA)
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 18
Başörtüsü dayağını (!) Hürriyet atmış !
Hürriyet’in, 'Okulda türbana izin vermediği' gerekçesiyle bazı kişiler tarafından dövüldüğü haberi YALAN çıktı !
Öğretmen, başörtüsü sebebiyle dayak yediğini gazetelerden öğrenmiş!
Trabzon'un Çaykara ilçesinde bir öğretmenin 'okulda türbana izin vermediği' gerekçesiyle bazı kişiler tarafından dövüldüğü şeklinde çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığı açıklandı.
Konu ile ilgili olarak soruşturma başlatan Trabzon Valiliği, dövüldüğü aktarılan öğretmenin ilk ifadesinde "Şahısları tanımıyorum, konuşmadılar. Basındaki haberleri de ailem haber verdi." dediğini açıkladı. Trabzon Valisi Nuri Okutan, inceleme ve soruşturma sona ermeden olayın nedenlerinin türban veya başka bir konu ile ilişkilendirilmemesi gerektiğini söyledi. Trabzon Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada, bazı basın yayın organlarında, 'Türbana izin vermedim, dövdüler' başlıklı haberlerin yer aldığı anımsatıldı. Haberlerde, Çaykara ilçesi Ataköy Sağlık Meslek Lisesi'nde görevli Bekir Himmetoğlu adlı öğretmenin dövüldüğünü ileri sürerek savcılığa başvurduğunun iddia edildiği belirtilen açıklamaya, "Bahse konu okulun bulunduğu Ataköy beldesinde 8 Haziran 2008 tarihinde ismi geçen öğretmene bir darp olayı gerçekleşmiştir. Konu ile ilgili olarak inceleme başlatılmıştır. Darbedilen öğretmenin alınan ilk ifadesinde, 'Şahısları tanımıyorum, konuşmadılar. Konuşsaydılar seslerini nerede duysam tanırdım. Basındaki haberleri halen ben de okumadım. Ailem haber verdi' şeklinde beyanı yer almaktadır. Bu nedenle haberde yer alan, zanlıların 'sen ne karışıyorsun öğrencilerin başörtüsüne diye bana saldırıp vurdu' şeklindeki haber, mağdur öğretmenin ifadesinden de anlaşılacağı gibi doğrulanmamaktadır." denildi. Yaklaşık 4 ay önce Balıkesir'den Çaykara'ya atanan öğretmen Bekir Himmetoğlu'nun başka bir yere tayin olabilmek için bahane uydurduğu ve okul dışında başörtüsü takan öğrencileri 'düşük notla' tehdit ettiği ileri sürüldü. Bir öğrenci velisi de, Himmetoğlu'nun kızına 'eteğinin boyu uzun, annene söyle kısaltsın' dediğini söyledi. CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 19
Aydın Doğan, komşusuna "sahte şeyh" diye Hürriyet'ten vurdu ama işin aslı rant çıktı.
Hürriyet Gazetesi'nde dün yayınlanan "Sahte şeyhin mera oyunu" başlıklı haberinin altından ilginç bir gerçek ortaya çıktı.
Habere konu olan arazinin hemen yanı başında gazetenin sahibi Aydın Doğan'a ait villa kentin kurulduğu belirlendi. D Yapı tarafından 2004 yılında ruhsat alınarak yapımına başlanan sitede 180 villa yer alıyor. Aydın Doğan'a ait villa kentin yanı başındaki mera olduğu iddia edilen arazinin ise Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı olduğu belirlendi. Elde edilen 1979, 1982, 1989 ve 1992 tarihli 6 adet resmi tapuya göre Yaşar Yılmaz'ın 26 dönümlük arazisi bulunuyor. Arazilerin tamamı tapu kayıtlarında 'tarla' olarak geçiyor. Yine resmi tapu kayıtlarına göre arazilerin söz konusu tapu tarihlerinde para ödenerek satın alındığı belirlendi. Akfırat Belediyesi'nden yapılan açıklamada ise haberlerin arkasında rant kavgası olduğu iddia edildi. Aydın Doğan'ın gazetelerinde yer alan haberin komşusu Yaşar Yılmaz'ı da üzdüğü öğrenildi.
Hürriyet Gazetesi'nde dün ilginç bir şeyh-arazi haberi yayınlandı. Haberde, "İstanbul'un Tuzla ilçesine bağlı Akfırat Beldesi'nde, beş yıl önce jandarma operasyonuyla çete suçundan tutuklanan, 15 kadınla harem kurduğu çiftliğine 'mera alanı' olduğu gerekçesiyle yıkılıp el konulan sahte şeyh Yaşar Yılmaz, aynı araziye bu kez imar oyunuyla geri döndü." ifadeleri kullanıldı. 28 şubat sürecinde bu iddialarla gündeme gelen Akfırat, daha sonra İstanbul'un rantı en yüksek alanları içerisine girdi. Beldede arsaların metrekaresi şu anda 100 YTL'nin üzerinde değer görüyor. 28 Şubat sürecinde irtica haberleri ile gündeme gelen Yaşar Yılmaz'ın bölgeden jandarma zoruyla çıkartılmasından sonra pek çok büyük şirket Akfırat'ta lüks siteler kurdu. Söz konusu şirketler arasında irtica haberlerini yayımlayan Doğan grubuna ait D Yapı da yer alıyor. D Yapı'ya ait Akfırat Evleri 180 villadan oluşuyor. Konutların satış fiyatları milyon dolardan başlıyor. Akfırat'ta lüks konutlar inşa eden Doğan Grubu'nun gazetelerinde yer alan haberler ise dikkat çekici. Hürriyet'in haberinde "Belde belediyesinin vatandaşlardan muvafakat belgesi alıp Tarım İl Müdürlüğü'ne başvurması üzerine Valilik Mera Komisyonu araziyi mera vasfından çıkarıp kamu ortak alanı olarak tahsis etti. Belediye, 166 dönümlük araziden, Yaşar Yılmaz'a 25 dönüm, oğlu Enes'e iki dönüm, Akfırat Belediye Başkanı Hilmi Yıldız'a 900 metrekare, oğlu Enes Yıldız'a 13 dönüm hissenin metrekaresi 20 YTL'den (gerçek değerinin 1/13'ü) hisse sattı. Yaşar Yılmaz, belediyenin tümüyle yasadışı olduğu belirtilen bu işlemleriyle, daha önce zorla atıldığı çiftlik arazisine bu kez sınırları daha da genişletilerek dönmüş oldu." iddialarına yer verildi.
İddia edilen arazi Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı
Ancak, habere konu edilen arazi resmi kayıtlarda Yaşar Yılmaz'ın tapulu malı olarak gözüküyor. Bahsedilen imar uygulaması ise Yaşar Yılmaz'a ait araziyi kapsamıyor. Belediye kayıtlarına göre haberde iddia edildiğinin aksine Yaşar Yılmaz'a ait arazilerin söz konusu imar uygulamasının dışında kaldığı belirlendi. Resmi tapu kayıtlarına göre Yaşar Yılmaz'a ait araziler şöyle: 11 Eylül 1979 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 9 Temmiz 1979 tarihli tapu senedine göre 5 bin 100 metrekare, 22 Eylül 1982 tarihli tapu senedine göre bin 900 metrekare, 11 Eylül 1979 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 9 Eylül 1989 tarihli tapu senedine göre 7 bin 200 metrekare, 14 Mayıs 1992 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare, 19 Nisan 1982 tarihli tapu senedine göre 4 bin 800 metrekare.
"İddiaların arkasında rant kavgası var"
Haberde yer alan iddialar üzerine dün Akfırat Belediyesi'nden de yazılı bir açıklama yapıldı. Belediyenin açıklaması şöyle: "Tüm iddialar, bölgemizden rant hedefleyenlerce uydurulan iddialardır. Beldemizde 2004 yılı itibariyle mera vasfı taşıyan 6 pafta 1140 parsel, belediyemizin 29.04.2004 tasdik tarihli Islah İmar Planı ile planlanmış ve 2004 yılında çıkarılan 5273 Sayılı "Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun" ile mera vasfından çıkartılarak TOKİ'ye devredilmiştir. Söz konusu parsel, bu tarihten sonra imar parseli olarak TOKİ adına uygulamaya girmiştir. Dolayısı ile sahte imzalarla mera vasfından çıkarıldığı tamamen uydurma ve gerçek dışıdır. Böyle bir sahtekarlığın olma ihtimali de zaten yüce mahkeme ve savcılar tarafından belediyemizin talebiyle araştırılmaktadır. Söz konusu uygulamadan kamuya ait 300.000 metrekarelik bedelsiz alan oluşturulmuştur.(Yol, park, okul yeri ve sosyal donatılar) Aynı zamanda 40 yıldır kangren haline gelen bu bölgedeki imarsızlık, bu uygulamayla çözüme kavuşturulmuştur. Belediyemizin bu hakkı, ilgili yasa maddelerinde de açıkça gösterilmiştir. Yapılan bu uygulama da vatandaşlarımız tarafından memnuniyetle karşılanmış sivil toplum kuruluşları tarafından belediyemize defalarca teşekkür plaketleri verilmiştir. Belediyemizin Fırat Mahallesinde 3194 Sayılı İmar Kanununun 18 Maddesine istinaden yapmış olduğu imar uygulamasına toplam 635.000 metrekarelik alan girmiştir. Bu alanda 1075 malik bulunmaktadır. Bu alan içerisinde de Yaşar Yılmaz adlı kişiye ait 26.300 metrekare yer mevcuttur. Bu arsalar 1979, 1980,1982 ve 1992 yıllarında alınmış olup, tapuları hem belediyemizde hem de Tapu Kadastro Müdürlüğünde mevcuttur. Dolaysıyla; söz konusu kişiye 18 uygulaması ile tahsis edilmiş her hangi bir yer söz konusu değildir. 18 uygulamasında hiç kimseye yer tahsisi yapılamaz. Ancak var olan tapuları da belediyemizin iptal etme gibi komik bir yetkisi yoktur!" AKTİFHABER
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 20
Cuma namazı kriz çıkarmış!!!
Her geçen gün yeni bir habercilik skandalına daha imza atan Vatan gazetesi, bakın bu kez nasıl çarpıttı!
Haber 5'in haberine göre Vatan gazetesi, çarpıtma haberlerine bir yenisini daha ekledi. Özellikle halkın mukaddesatı ile ilgili konular provakatif haberciliği yapmasıyla gündeme Vatan gazetesi bu kez de Milli Takım futbolcularının Cuma namazı kılma isteğini 'Cuma namazı Kriz yarattı!' başlığıyla haberleştirdi. Vatan'ın bu tavrı 2002 yılında Güney Kore ve Japonya'da Cuma namazı kılan Milli Futbolcularımıza yönelik medya lincini anımsatırken, böylesi provokatif bir haberin Milli Takım'ın hayati Portekiz maçı öncesinde verilmesi de kafaları karıştırdı. İÇİMİZDEKİ PORTEKİZLİLER Mİ?
Vatan gazetesinin iddiasına göre, İsviçre'de kampta bulunan Milli Takım futbolcularının dün öğle saatlerinde Cuma namazı kılmak istemesi krize neden oldu. Vatan, krizin gerekçesi olarak ise, futbolcuların Türk Camiine gitmek istemesini gösterdi. Namaz, oruç ve başörtüsü halkın mukaddesatını aşağılayacı haber yapmayı gelenek haline getiren Vatan'ın Müslüman Türkiye halkının bağrından çıkardığı Milli Takım futbolcularının namaz kılmak istemesini 'Kriz' olarak duyurması ise daha çok tepki çekeceğe benziyor.
Vatan'ın haberi 2002 yılında Milli Takımımız'ın Güney Kore ve Japonya'da düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası'nda çıkarılan aynı başlıklı provakatif haberleri hatırlatırken, aynı haberlerin altı yıl sonra yine aynı medya grubunun gazetelerinde yer alması ise kartelin din düşmanlığında hiçbir değişiklik olmadığını ispatlar nitelikte.
YİNE VATAN, YİNE PROVOKASYON
Milli Takımımız'ın 2008 Avrupa Şampiyonası sebebiyle bulunduğu İsviçre'de namaz kılma isteğini kriz olarak takdim eden Vatan'ın, Portekiz maçı gibi önemli bir maç öncesinde böylesi haberler yapması ise otoriteler tarafından sorumsuz gazetecilik olarak vasıflandırılıyor.
SABIKALILAR!
Hatırlanacağı üzere Türkiye Futbol Milli Takımı 2002 Dünya Şampiyonası'nda önemli bir başarıya imza atmış ve dünya üçünçüsü olmuştu. Ancak o zaman da futbolcuların namaz kılma isteği kriz olarak servis edilmiş ve dönemin önemli kartel tüfeklerinden Tuncay ÖZKAN Milli Takım içinde irticai yapılanma olduğunu iddia ederek dünya şampiyonluğunu kıl payı kaçıran takımımız hakkında bakın neler yazmıştı:
"Namaz krizi
İlk kriz Milli Takım’ın Hong Kong kampına gitmesiyle baş göstermiş. Kampa giren futbolcular çalışmalarını sürdürürken, Hakan Şükür’ün başını çektiği bir grup futbolcu cuma namazı kılmak istemiş. Teknik Direktör Şenol Güneş önce mırın kırın etmiş ama, sonra takımda kendisinden daha etkin olan Hakan’ın sözünü yerde bırakmamak için, "isteyenler otelde kılsın" diyerek namaza gidilmesine olur vermiş.
Bu arada Milli Takım antrenörlerinden eski Trabzonsporlu ünlü futbolcu Ünal Karaman’ın etkisini de anlatmak lazım. O da Hakan ile birlikte Güneş’e baskı yaparak Hong Kong’daki camiye gitmek istediklerini belirtiyor. Güneş’in haklı olarak takımda ikilik çıkmasın düşüncesiyle düşünme süresi içinde Haluk Ulusoy da Güneş’i arayarak futbolculara hoşgörülü davranmasını söylüyor. Böylece takım toplu olarak cuma namazına gidiyor. Ancak takımdaki bazı futbolcular namaza katılmıyor.
Sorun da burada başlıyor zaten. Kılanlar kılmayanlar diye takım ikiye bölünüyor.
Su testisi çatlayınca
Kadro dışı bırakılan Tayfun ve Serhat namaza katılmayan futbolcular arasındalar. Kadro oluşturulduğu sırada Hakan Şükür ve Emre Belözoğlu’nun bu futbolcuların gönderilmesi konusunda büyük baskı yaptığı söyleniyor. Hakan Şükür’ün, İlhan Mansız’ın da gönderilmesini istediği ancak yönetimin bunu göze alamadığı da kampta konuşulanlar arasında.
Dünya Kupası finalleri başlıyor ve A Milliler ilk maçı 3 Haziran’da Brezilya ile oynuyor. Hakan Şükür maçta hiçbir varlık gösterememesine, tek bir pozisyona dahi girememesine karşın 90 dakika boyunca oyundan alınmıyor. Buna rağmen Şenol Güneş maçın en iyilerinden Yıldıray’ı oyundan alıyor. O da ilk namazda bulunmayanlardan. Daha sonra futbolcular Seul’de cami ziyaretinde bulunuyorlar. Bu ikinci cami ziyareti aradaki soğukluğu gidermeye yetmiyor." (Milliyet, 12.6.2002)
Kartel medyasının olası bir başarısızlıkta yine sorumluluğu namaz kılan futbolculara yükleyip yüklemeyeceği merak edilirken, Vatan'ın haberi üzerine TFF Başkan'ı Hasan Doğan'dan ve Milli Takım yetkililerinden henüz bir açıklama gelmiş değil.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 21
Hürriyet'ten YILIN YALANI
Doğan medyasının son günlerde ortaya attığı “1 milyon 800 bin kişilik aileyiz” safsatası büyük bir balon çıktı.
Alınan bilgilere göre, kartel gazetelerinin internet siteleri “Zombie’cilik” denilen bir yöntemle şişiriliyor. Nasıl mı? İşte tüm zamanların en büyük skandallarından biri...
BU HİLEYİ SADECE DOĞAN MEDYASI YAPABİLİR
Ak Parti hükümeti başta olmak üzere, mütedeyyin kesimlere yönelik saldırılarını arttıran kartel gazetelerinin, çok okunduklarını göstermek için inanılmaz oyunlara başvurduğu ortaya çıktı. Her geçen gün kan kaybeden kartel gazetelerinin son taktiği ise, “Bu hileyi sadece Aydın Doğan medyası yapar” dedirtecek türden.
AİLE BAHANE ZOMBİE’CİLİK ŞAHANE
İnternet uzmanlarının “Zombie’cilik” olarak nitelendirdikleri bu hile sayesinde Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin internet sitelerinin ziyaretçi sayıları astronomik rakamlara ulaşabiliyor. Türkiye gündemini sarsacak bu hile, Hürriyet ve Milliyet’in internet sitelerinin, Türkçe ile uzaktan yakından alakası olmayan 1 buçuk milyar nüfusluk Çin’de, yaklaşık 200 bin kişi tarafından ziyaret ettiğinin kayıtlara işlenmesiyle ortaya çıktı.
ÇİNLİLER TÜRKÇE BİLİYOR MU?
Daha önce Gazeteport tarafından da işlenen skandala göre, “Çin’in en çok okunan gazeteleri: Hürriyet ve Milliyet.” Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de medya pazarının önemli bir bölümünü eline geçirmiş gibi görünen Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin, Çin’in en büyük gazetelerini de sollamış olması, yapılan hilenin büyüklüğünü de gözler önüne serdi.
ÇİN’İN EN ÇOK OKUNAN GAZETELERİNE BAK
Gazeteport’un haberine göre Çin’de basının durumu ve kartel gazetelerinin medya hakimiyeti şöyle özetlenmişti: “Bu ülkede 150 binin üzerinde tiraja sahip olan iki Türk gazetesi var. Hürriyet ve Milliyet. Çin'de günlük ortalama gazete satışı 2 milyon civarında. Ülkenin en etkili gazetelerinden United Daily News'un tirajı yaklaşık 200 bin. Oysa hem Hürriyet hem de Milliyet toplamda 200 binin üzerinde Çinli tarafından günlük olarak düzenli şekilde takip ediliyor.”
ASRIN HİLESİNİN KAYITLARI ALEXA’DA
“Peki nasıl olur da günde ortalama 200 bin Çinli Hürriyet ve Milliyet okuyor?” sorusunun cevabı ise şöyle: “Hürriyet ve Milliyet'in tüm reklamverenlere ölçümleme aracı olarak sunduğu Alexa rakamları bu gerçeği tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Alexa, başlangıç amacı anket olsa da, bugün kullanıcılara birer program yüklenmesi sayesinde hangi sitelerin daha fazla takip etmek için kullanılıyor. Hangi ülkede hangi site ne kadar insan tarafından takip ediliyor, bazı reklam verenler hala Alexa'ya bakarak öğrenmeye çalışıyor. Önce Milliyet sonra Hürriyet Alexa sıralamasında 1 numara olmak ile övünüp bunu reklamveren ile paylaşıyorlar. İşte bu Alexa'ya Hürriyet ve Milliyet'in trafikleri için bakıldığında ortaya çıkıyor inanılması güç sonuç... Her iki sitenin trafiğinin yüzde 7'si Çin'den geliyor. Milliyet'in Taksim meydanına gururla astığı numaratöre göre günde 47 milyon sayfa açılıyor bu sitede.”
MİLLİYET’İ 110 BİN ÇİNLİ OKUYOR
“Bu durumda Çin'den günde açılan milliyet.com.tr sayfa sayısı 3 milyon 300 bin. Bir haber sitesinde ortalama sayfa açma sayısı 7'dir. Milliyet gibi foto galeri ağırlıklı siteler için bu işleri öğrenmiş olan reklamverenler bu katsayıyı 30 üzerinden hesaplıyor. Bu durumda milliyet.com.tr'nin günlük okur sayısı 1 milyon 566 bin. Bu trafiğin yüzde 7'sinin Çin'den geldiğini düşünürsek, Milliyet gazetesini her gün tam 110 bin Çinli okuyor. Üstelik Türkçe...”
ÇEKİRGE KAÇ KERE ZIPLAR?
Peki Hürriyet’in durumu ne? Fatih Çekirge, yazılarında hürriyet.com.tr'nin 1 milyon 800 bin kişilik bir aile olduğunu iddia ediyor. Ancak, ortaya çıkan rakamlar, şişirilen ailenin ulusal değil, çok uluslu bir aile olduğunu gösteriyor. Çünkü, Hürriyet günde ortalama 162 bin Çinli tarafından okunuyor. Alexa rakamlarına göre Hürriyet trafiğinin yüzde 9'u da Çin’den geliyor.
YILIN ŞİŞİRMESİNİ ÇEKİRGE ÖZETLEDİ
Fatih Çekirge, “1 milyon 800 bin kişi” başlıklı bugünkü yazısında, “Yılın hilesi” olarak nitelendiren şişirmeyi şöyle özetledi: “İşte yine sizin gücünüzle, sizin sevginiz ve bize duyduğunuz güvenle bir rekora daha imza atıyoruz… Evet, Hurriyet.com tr’yi okuyanların günlük sayısı tam 1 milyon 800 bin kişiye ulaştı… Her gün 1 milyon 800 bin ayrı kişi, okuyor, anketlere katılıyor, yorumluyor… Bu dünya çapında bir başarıdır… Dünyanın en büyük gazetelerinin internet bölümleriyle başa baş giden bu yükseliş bize gurur veriyor…”
“BASINDA GÜVEN”İN ZOMBİE’CESİ
İşte tam da burada devreye giren uzmanlar, “Nasıl oluyor bu?” sorusunun cevabını “Zombie” olarak açıklıyor. Bu yolla trafiklerini daha dolgun gösteriyorlar. Bu durumda “Basında güven” sloganını kullanan Milliyet, güvenilirliğini yitirmiş olurken, “Türkiye Türklerindir” diyen Hürriyet’in yüzde 9’u da Çinlilerin oluyor.
ASRIN HİLESİ: ZOMBİE
Konu ile ilgili görüşlerine başvurulan bilişim uzmanı Osman Berberoğlu, “Zombie” yi şöyle açıkladı: “Bu tip durumlarda genelde kendi IP’lerinin yerine kurbanlarının bilgisayarlarını bir araya getiriyor ve binlerce bilgisayarla kendi sitelerine giriş yapıyorlar. Buna ‘Zombie’ deniyor.” Berberoğlu, “Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin Çin’de çok okunmasının altında yatan hile de buradan kaynaklanıyor. Nasıl oluyor da, Çinliler kendi gazetelerinden çok dilini hiç bilmedikleri Hürriyet ve Milliyet gazetelerini takip ediyor?” diye sordu.
HİLELİ YOLLARA BAŞVURARAK ALEXA DEĞERLERİYLE OYNUYORLAR
Bilişim Uzmanı Önder Aydoğdu’nun verdiği bilgiler ise skandalın boyutlarını daha da net gözler önüne serdi: “Alexa, sitelerin değerini belirleme konusunda önemli rol oynamaya başladığından beri bazı site sahipleri hileli yollarla Alexa değerlerini yükseltme konusunda uğraş vermektedirler, bu yöntemlerden ilki site sahipleri arasında çeşitli programlar indirmek suretiyle, birbirlerinin sitesini ziyaret ederek, sanki gerçek ziyaretçiler siteye giriyormuş gibi göstererek Alexa değerini yükseltmek, diğeri ise kişilerin bilgisayarına illegal olarak sokulmuş zararlı programlar aracılığıyla, kişinin bilgisayarında arka planda siteleri ziyaret ettirmektir” diye konuştu.
RUSYA VE ÇİN BAŞI ÇEKİYOR
İnternetteki illegal uygulamalar konusunda Rusya ve Çin’in başı çektiğini belirten Aydoğdu’nun verdiği şok bilgiler şöyle: “Özellikle Çinli internet kullanıcısı dünya internet reklamcılığı piyasasında oldukça önemsiz bir yere sahiptir, dolayısıyla Çinli illegal yazılım sahipleri ellerinde tuttukları kullanıcıları yani ‘zombie’leri’ yabancı ülkelerdeki uyanık internet sitesi sahiplerine pazarlamaktadır. Hürriyet büyük ihtimalle bu yöntemi kullanmakta ve savunma gereği duyarsa muhtemelen Çin'deki Müslüman Uygur Türklerinin sitelerini ziyaret ettiğini iddia edecektir ama Uygurların kullandığı Türkçe ile Türkiye Türkçe’si arasında çok ufak benzerlikler olduğundan bu iddia da çürütülmüş olacaktır.”
HÜRRİYETİ KİM NE İÇİN ZİYARET ETSİN?
“Bir diğer ihtimal ise Hürriyet'in haber okunmak yerine bazen çıplaklığa varan foto galerilerini Çinli ziyaretçiler tarafından kullanılmış olabileceğidir. Hürriyet'in fotogaleri.hurriyet.com.tr adresi yüzde 17, kelebekgaleri.hurriyet.com.tr adresi ise yüzde 21 ziyaretçi almaktadır, yani sitenin toplam ziyaret oranının yüzde 38'idir, ki bu bile Hürriyet'in haber mi yoksa nü resimler görmek için mi ziyaret edildiğini açıkça göstermektedir.” HABERVAKTİM
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 22
Derste namaz kılmamışlar, Vatan sayfada kıldırmış!
Ders saatinde namaz iddiası yalanlandı. Olayı basına bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının sızdırdığı ortaya çıktı.
Adana Fatih Terim Lisesi'nin terasında bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları yönünde çıkan haberler üzerine açıklama yapan Okul Müdürü Ahmet Nacar, öğrencilerin teneffüste namaz kıldıklarını söyledi. 750 öğrencisi bulunan Fatih Terim Lisesi'nde bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı iddiaları ve bu ibadeti yerine getirenlerin 'gerici, yobaz, örümcek kafalı' şeklinde nitelendirilmesi öğrenciler ve aileleri tarafından büyük tepki çekti.
Haberde öğrencilerin 12.30'da derse girdikten sonra bir grubun derse girmeyip okulun terasında toplu namaz kıldığı belirtildi. Oysa öğrencilerin birinci dersin bitimindeki 7 dakikalık teneffüste ibadetlerini yerine getirdiği ortaya çıktı. Söz konusu haber, birlikte verilen fotoğraflarla da çelişti. Ders saatinde namaz kılındığı iddia edilmesine rağmen, fotoğraflarda bir kısım öğrencilerin okul bahçesinde gezinti halinde olması, bazı öğrencilerin camdan çevreyi seyretmesi 'ders saatinde namaz kılındığı' yönündeki iddiaları da çürüttü. Öğrencilerin cami uzak olduğu için ve okulda ibadet yapacak başka bir boş oda veya sınıf bulamadıkları için zaman zaman açık tutulan çatı kapısından terasa çıktıkları ve burada namaz kıldıkları öğrenildi.
Son aylarda işini gücünü türbanla okula girenleri ve namaz kılan öğrencileri avlamaya bağlayan Doğan Grubu'nun amiral gemisi Hürriyet ve yardımcı klavuz gemisi Milliyet ile Vatan yeni bir başarıya( ! ) imza attı. Adana’da bulunan Fatih Terim Lisesi’nin çatı katında bir grup öğrenci ders saatinde toplu namaz kıldı. Haber 1 adet resimle de desteklenmiş. Amaçları her zaman üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek olan ve bu yüce uğurda( ! ) daha önce onlarca kez çuvallayan 2 güzide gazetemiz yine çuvallamışa benziyor. Zira Diyanetin sitesine, yada Hürriyet ve Milliyet'in de dahil olduğu Ulusal ve yerel gazetelerin namaz vakitleri bölümüne göz atıldığında görülecek ki bu haberde pek çok haber gibi omurgasız. Şöyle ki. Haberde Saat 12:30 da ders zili çaldığında diğer öğrenciler sınıflara girerken bir grup öğrencinin çatıda toplu namaza durduğu yazılmış. Yer neresi Adana.. Toplu namaz kıldığı iddia edilen arkadaşlar ne namazı kılıyor olabilir ? Kaçan sabah namazını toplu kılmıyorlarsa (ki fıkıhta böyle bir uygulama yok) Öğle namazı. Peki Adana’da öğle namazı kaçta okunuyor saat 12:44 (Bkz http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vakithes_namazsonuc.asp) Fazla söze gerek yok takdir sizin. Galiba Amiral gemisi ve kılavuz gemi yine su alıyor, battı batacak. Bu arada hatırlatmakta fayda var Okulda namaz kılmak yasalara göre yasak değil. Bu konudaki tek düzenleme; Talim Terbiye Dairesi Başkanlığı'nın 13 Aralık 1977 sayılı tebligatı... Valiliklere gönderilen telbigatta, ibadet etmek isteyen öğrencilere okul müdürlüklerinin gereken kolaylığı sağlaması isteniyor. Bu isteğin de Anayasa'nın 19'uncu maddesindeki din ve vicdan hürriyeti gereği olduğu belirtiliyor.
OKUL MÜDÜRÜ YALANLADI
Okul Müdürü Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı yönündeki iddiaların tamamen asılsız olduğunu belirterek, okulu, okul dışından bazı çevrelerin hedef aldığını dile getirdi. Öğrencilerin namaz kıldığı terasa açılan kapıların genellikle kilitli tutulduğunu kaydeden Nacar, "Ancak okulda bazı sıra ve masalar fazlalık geliyor. Kullanılmayanları bazen çatıya koyuyoruz. Bu sırada kapı açıldığında öğrenciler namaz kılmış. Beş yıldır bu okulda görev yapıyorum. Şimdiye kadar böyle bir şey olmuş değil. Bu çevre muhafazakâr eğilimli bir çevre. Öğrencilerin ibadetini yerine getirmesi doğal bir durum. Kimsenin ibadetine karışmayız. Zorla kılacaksın, kılmayacaksın da diyemeyiz." diye konuştu.
Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları iddiasını da kesin bir dille yalanladı. Nacar, "Dersi bırakıp da kimse namaz kılmaz. Dersteki öğretmenin 'gidin namaz kılın' deme yetkisi yok. Böyle bir zorlama da yok, onu yapan da yok. Özel bir namaz kılma yeri ayarlama imkanımız da yok." dedi.
ÖĞRENCİLER TEPKİLİ
Habere konu olan öğrenciler ise, küçük yaşlardan beri namaz kıldıklarını belirtti. Öğrenciler, okula 1 kilometre mesafedeki camiye gidemedikleri için evde abdest alarak okula geldiklerini; öğle namazını birinci ile ikinci ders arasındaki teneffüste uygun buldukları yerde kıldıklarını söyledi.
Bir eğitim sendikasının bazı yayın organlarını arayarak yönlendirmesinden şikayet eden öğrenciler, kendilerinin 'terör suçu' işlemiş gibi gösterilmesine bir mana veremediklerini ifade ettiler. Liseli öğrenciler, "Biz içki, uyuşturucu kullanmadık, hırsızlık yapmadık, terörist muamelesini hak etmedik." dediler.
Namaz kılan öğrenciler arasında yer alan A.D., anne ve babasının da namaz kıldığını; aslen Mardinli olduğunu belirterek, "Ailemden küçük yaştan beri namaz kılmayı öğrenmiş, ergenlik yaşına gelmiş bir öğrenciyim. Kimsenin yönlendirmesi ile namaz kılmıyoruz. Namaz kılanlar da farklı farklı sınıflardan öğrenciler. Okula evden abdestli gelip ders arasında namaz kıldık. Bunda ne çevreye, ne okul yönetimine zararımız var. Namaz kılınmasını gericilik olarak görenler, dolaylı yoldan din, namaz, Allah düşmanlığı yapıyor. Namaz kılmayıp elimize uyuşturucu, eroin, hap alsak herhalde bu çevreler memnun olacaktı." dedi.
Namaz kılan öğrencilerden bir diğeri olan Ü.S. de, okulda ibadet yapmanın suç gibi gösterilmesini anlayamadıklarını; namazın karşısında olan kişilerin art niyetli olduğunu kaydetti.
İNCELEME BAŞLATILDI
Bu arada, Adana Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir müdür yardımcısı ve bir müfettiş olayın internet sitelerinde haber olarak yer almasının ardından okula gelerek inceleme yaptı. Okulun başka bölümlerinde mescit veya namaz kılmak için ayrılmış oda olup olmadığını kontrol eden görevliler, tutanak tutarak Milli Eğitim Müdürlüğü'ne sundu.
SENDİKA İHBAR ETMİŞ
Öte yandan, namaz kıldıkları görüntülenen öğrencilerin çevrede oturanlar tarafından ihbar edildiği haberleri yalanlandı. Gazetecileri bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının yönlendirdiği öğrenildi. Haberdeki demecinde namaz kılınmasını 'gericilik' olarak niteleyen Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa ile aynı sendikaya üye başka bir öğretmen tarafından habercilerin yönlendirildiği iddia edildi. CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 23
Vatan’ın “mahalle baskısı” haberini mahalleli yalanladı
Malatya'da iç çamaşırı satan esnafın vitrinde sergilenen ürünler nedeniyle imzasız mektuplarla tehdit edildiği iddiasının asılsız olduğu ortaya çıktı.
Bazı gazete ve internet sitelerinde yer alan "İç çamaşırları için iffetimizi zedeliyor bildirisi" başlıklı haberlerde işyeri ismi verilmemesine rağmen haberde dükkanlarının fotoğrafları kullanılan esnaf olaya tepki gösterdi.
Zaman'a konuşan esnaflar, bahsedildiği gibi bir tehdit mektubu almadıklarını söyledi. Malatya'nın en işlek caddesinde faaliyet gösteren işyeri sahipleri hafta sonu kapılarının altından atılan herhangi bir mektup olmadığını, her kesimden müşterileri olduğunu, yıllardır hiçbir tepki veya tehditle karşılaşmadıklarını dile getirdiler. İşyeri fotoğrafları yayınlanan esnaflar, gerçeği yansıtmayan haberler nedeniyle yasal yollara başvuracaklarını da vurguladılar.
Söz konusu haberlerde, iç çamaşırı vitrinde sergileyen işyerlerine 'Duyarlı Malatyalı Kadınlar' adına yazılmış "Haya ve iffet zedeleniyor. Toplumun ahlakının daha da bozulmasına vesile olan bu tür davranışlardan sizi de vazgeçmeye çağırıyoruz" yazısı ile karşılaştıkları iddia ediliyor. Habere konu fotoğraftaki Öz Gürbüz isimli işyerinin sahibi İhsan Gürbüz, işyerine herhangi bir mektup atılmadığını belirtiyor. Gürbüz, "Mağazalarımızın vitrin fotoğraflarının çekilerek oluşturulan bu haberin gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. Hassas ve bilinçli halkımızın kafasını karıştırmak için yapılan bu haberi esefle kınıyorum. Mütedeyyin müşterilerimizin mağazadan çıkarken çekilen fotoğrafları ile böyle bir hava verilmeye çalışılmış." ifadelerini kullanıyor. Gürbüz, iddiasını ispatlamadan, olmayan bir şeyi varmış gibi gösteren medya ile yargı önünde hesaplaşacaklarını aktardı.
Aynı haberde fotoğrafı gösterilen Sera İç Giyim'in sahibi Metehan Özgül, 3 yıldır işletmeciliğini yaptığı işyerinde bugüne kadar hiçbir şekilde baskı veya tehdit almadığını kaydediyor. Özgül, internet sitelerinde işyerinin fotoğraflarını görünce çok şaşırdığını ifade ederek, "Bizim kapımızın altından mektup atılmadığı gibi, bize bu konunun doğruluğu ile ilgili hiçbir şey sorulmadı. Dükkanımız her kesime hitap ediyor ve kimsenin birşey dediği yok. Bu haber yalandır ve işyerimizin prestijini zedelediğini düşünerek hukuki yoldan her türlü hakkımızı arayacağımızı bildirmek istiyorum." dedi. Aynı yerde çalışan Esma Yılmaz ise işyerlerine kapalı ve açık her türlü müşterinin geldiğini, bugüne kadar hiçbir sorun olmadığını, tepki veya tehdit almadıklarını belirtti.
Fotoğrafta yer alan Patik Alış Veriş Merkezi'nin sahibi Muhammed Ayhan da haberin yalan olduğunu aktardı. 5 yıldır aynı cadde üzerinde esnaflık yaptığını anlatan Ayhan, "Bizim dışımızda da bir iki esnafın mağazasının fotoğraflarını çekmişler, yazık günah diyorum. Esnaflarla uğraşmasınlar böyle bir şeyin Malatya'da olacağını zannetmiyorum. Biz toplumun yüzde 90'ına hitap ediyoruz." şeklinde konuştu.
Haber yapılırken en azından kendilerine konunun sorulması gerektiğini dile getiren Ayhan ekmekle oynamanın vebalinin büyük olduğunu belirtip haberi kınadı.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 24
Hürriyet “park” kavgasını “tayt” kavgası yaptı
Park kavgasını tayt kavgası yaptılar
Sakarya Valisi Hüseyin Atak, ''Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur'' dedi.
Atak, Büyükler Türkiye Kürek Şampiyonası'nın ikinci günü akşamı yaşanan olaylarla ilgili olarak basın toplantısı düzenledi.
Bazı ulusal ve yerel basın organlarında ''milli kürekçilere tayt dayağı'' başlığıyla haberler yer aldığını kaydeden Atak, şunları söyledi:
''Sapanca ilçesi Kırkpınar beldesinde 3 gün süren kürek yarışmaları yapılmış ve yarışmalar başarıyla sonuçlandırılmıştır. Bu yarışmalara 24 kafile katılmış ve bu kafilede 240 sporcu yer almıştır. Bunların hepsi de Sapanca'da ikamet etmişlerdir. 31 Mayıs akşamı Ankara Üniversitesi'nin sporcu kafilesinin başkanı karakolumuza müracaat ederek, lise bahçesinde park halinde bulunan araçlarının lastiklerinin indirildiğini ve sporcularına bazı gençler tarafından hakaret ve darp edildiğini beyan etmesi üzerine, ekiplerimiz süratle olay yerine intikal etmiştir. Ankara Üniversitesi'ne bağlı kürek takımından bir öğrencinin yaralandığı görülmüş ve Toyota Hastanesi'ne sevk edilmiştir.''
-''İLİMİZİ FARKLI GÖSTERMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR''-
Olayda yaralanan genç sporcunun tedavi edildikten sonra taburcu edildiğini belirten Atak, araştırmalar sonucunda olaya karışan 5 kişinin yakalandığını bildirdi.
Olayın iddia edildiği gibi tayt nedeniyle çıkmadığını ifade eden Atak, sözlerine şöyle devam etti:
''Usulsüz bir şekilde park parası istenmesi nedeniyle tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle karşılıklı darp vakası olmuş. Olay tamamen usulsüz park parası istenmesinden kaynaklanan bir olaydır. Bunu başka yöne çekmek, ilimizi farklı göstermek mümkün değildir. Sapanca'da 5 yıldır kürek yarışmaları yapılmaktadır ve en ufak bir şey de olmamıştır'' diye konuştu.
Atak, kafile başkanı Ankara Üniversitesi Su Sporları Öğrenci Eğitim Merkezi Başkanı Prof. Dr Yılmaz Akça ve sporcuların basın mensuplarına farklı beyanlarda bulunduklarını kaydetti.
Sapanca'nın turizm bölgesi olduğunu belirten Atak, ''İlçemizi ve ilimizi farklı göstermenin hiçbir faydası yoktur. Tamamen usulsüz park parası almak ve lastiklerinin inmesinden kaynaklanan hakaret olayıdır. Bunu başka yöne çekmek ilimize ve ilçemize zarar verir. Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur. Sakarya turizmi, tarımı ve sanayisiyle ülkemizin yıldızı parlayan bir ilidir. Burada hizmet etmekten gurur duyuyoruz'' diye konuştu. AA
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 25
Vatan’da “çuvallama” alışkanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü, Emniyetin 6 ay süreyle tüm görüşmeleri dinlediğine ilişkin bugün bazı gazetelerde yer alan haberleri yalanladı.
Emniyet, dinleme faaliyeti için ayrı ayrı yargı kararı alınmasının yasal bir zorunluluk olduğunu belirterek, bütün Türkiye'nin dinlenilmesinin söz konusu olamayacağını bildirdi. Emniyet Genel Müdürlüğü, bugünkü bazı basın yayın organlarında ''Telekulakta yeni belge polis izledi'', ''Emniyet tüm görüşmeleri izliyor'' ve ''Tüm ülke izleniyor ve emniyet ülkeyi altı ay dinledi'' başlıklı haberler için bir açıklama yaptı.
Açıklamada, dünyadaki tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi Türk Polis Teşkilatının da kendisine anayasa ve yasalarla verilen görev ve yetkiler dahilinde suçları önlemeye yönelik her türlü yasal faaliyetlerde bulunmasının doğal olduğu vurgulandı.
Söz konusu haberlere konu olan yargı kararının kesinlikle dinleme faaliyetini kapsamadığı dile getirilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Bilindiği üzere her bir dinleme için ayrı ayrı yargı kararı alınması yasal bir zorunluluktur. Hal böyle iken, bu karar gereği bütün Türkiye'nin dinlenmesi gibi bir husus söz konusu olamaz. Teşkilatımızın yetkili birimlerince terör ve organize suç örgütleriyle mücadele için önleyici amaçlı talepler ilgili mahkemelere yapılmakta, mahkemelerce uygun görülen taleplere ait kararlar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB) gönderilerek TİB'in koordinesinde yerine getirilmektedir. Anılan haberlerin içeriğinde de görüldüğü gibi yetkili mahkeme yapılan talebi uygun görerek gerekli kararı vermiştir. Yasal çerçevede konu TİB'e gönderilerek gereği yapılmıştır.
5397 sayılı yasaya göre yasa dışı örgütlerle mücadelede suçların işlenmeden önce engellenmesi amacıyla ilgili kurumlara bu yetki ve sorumluluk verilmiştir. Yasaların verdiği yetki çerçevesinde alınan yargı kararına başka anlamlar yükleyerek vatandaşlarımızın yanlış bilgilendirilmesine neden olacak şekilde yanıltıcı haberlerin düzeltilmesinin gerektiği, anılan mahkeme kararının kesinlikle dinleme faaliyetini kapsamadığı, kamuoyuna saygıyla duyurulur.'' CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 26
İşte Doğan medyasının “kör”mediği haber
CHP lideri Baykal'ın ve bir kısım medyanın yanlış, aceleci ve ölçüsüz suçlamaları başlarına yine iş açtı.
Genel sekreteri Önder Sav’ın Hac ibadeti ve Peygamberimiz için yaptığı hakarete varan saygısızlığı örtbas etmek için ortaya attığı telekulak yalanının mumu çok çabuk söndü.
Ergenekon tipi yapılanmalarla ilgili kanunsuzlukların üzerine gitmek şöyle dursun, Meclis çatısı altından Ergenekon sanıklarına selam gönderen, Şemdinli'yi görmeyen , Hrant Dink cinayetinin önceden bilinmesinden tutun da, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaların Danıştay cinayetiyle irtibatına kadar ve Ayışığı, Sarıkız darbe teşebbüslerinin varlığına kadar, devletle ilgili ne kadar kanunsuzluk, hukuksuzluk varsa ilgilenmeyen CHP liderinin telekulak yalanına balıklama atlaması kamuoyunun dikkatinden kaçmadı.
Peki CHP lideri Baykal böyle de Baykal’ın her sözünü emir telakki eden bir er edasıyla hareket eden ‘yandaş medya’ nın durumu nasıl dı? Maalesef onların durumu da Baykal’dan farklı değil. Özellikle Doğan grubunun başını çektiği bir kısım medya da günlerdir Önder Sav’ı aklama operasyonun yılmaz neferleri gibi çalıştılar. Bir anlık dalgınlığı her zamanki gibi rejim meselesi haline getirmekten çekinmeyen medya gerçeğin ortaya çıkması ile bir anda ölüm sessizliğine büründü.
İŞTE REZİLLİKLERİNİN İSPATI
ANKA'nın her haberine balıklama atlayan malum medya saat 13:00'te servis edilen ve Baykal’ın şapkasını önüne düşüren, Savcı ilk olarak soruşturmaya ilişkin önemli ipuçları verebileceğini düşündüğü Vakit Gazetesi telefonları, Sav'ın cep telefonu ve Vali Serindağ'ın cep telefonlarının görüşmenin yapıldığı günün dökümlerini istedi. TİB'e resmi yazı belirtilen kurum ve şahısların telefonlarının 25 Mayıs 2008 gününe ilişkin kayıtlarını isteyen Savcının bu talebi çerçevesinde tüm kayıtlar çıkarıldı. Bugün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği öğrenilen kayıtlarda, Sav ve Serindağ'ın bir araya geldiği saatlerde Sav'ın 0532 3716522 numaralı cep telefonunun 42 dakika Vakit gazetesine ait bir telefonla görüştüğü belirlendi haberini görmediler.
Çünkü habere göre ortada herhangi bir dinleme skandalı filan yoktu. Tıpkı Elmadağ’da Peygamberimizle ve hac ibadeti ile alaycı bir üslupla konuştuğu andaki gibi 71 yaşındaki Sav’ın dalgınlığı yine başına iş açmış, Sav’ın kafasından geçenler ağzından çıkarak kelimelere dökülmüştü.
Bütün bu olaylardan sonra CHP Genel Sekreteri Önder Sav istifa edip dalgınlığının başına iş açmayacağı bir hayat sürdürür mü bilinmez ama görevde kaldığı müddetçe hem lideri Baykal’ı hem de bir kısım medyayı daha çok zor durumda bırakacağa benziyor.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 27
Milliyet’in “DTP raporu” kurgu çıktı
İçişleri: Bazı basın yayın organlarında ''DTP'nin Sakarya Raporu Tamam'', ''İşte Sakarya Raporu'' başlıklarıyla yer alan haberler doğru değil...
İçişleri Bakanlığı, Sakarya'da 27 Nisan'da meydana gelen olayların araştırıldığını belirterek, bakanlıkça görevlendirilen müfettişlerin yaptığı çalışmaların yanı sıra ilgili kurum ve kuruluşlarca yapılan çalışmalar tamamlanmadığından, konuyla ilgili bir nihai raporun söz konusu olmadığını bildirdi.
İçişleri Bakanlığı'ndan bazı basın yayın organlarında ''DTP'nin Sakarya Raporu Tamam'', ''İşte Sakarya Raporu'' başlıklarıyla yer alan haberlere ilişkin yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Sakarya'da 27 Nisan 2008 tarihinde meydana gelen olaylar bilindiği üzere Bakanlığımız tarafından araştırılmaktadır.
Bakanlığımızca görevlendirilen müfettişlerin yaptığı çalışmaların yanı sıra ilgili kurum ve kuruluşlarca yapılan çalışmalar tamamlanmadığından konuyla ilgili bir nihai rapor söz konusu değildir. Çalışmalar nihai aşamaya geldiğinde Bakanlık makamına sunulacaktır.'' AA
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 28
AK Parti, Doğan Haber Ajansı’nı yalanladı
Doğan Haber Ajansı dün Manisa'daki 19 Mayıs gösterilerinde giyilen kıyafetlerin AK Parti'yi rahatsız ettiğini yazmıştı fakat bu haber de yalanlandı.
AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı'ndan, Manisa'daki 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı gösterilerinde giyilen kıyafetlerle ilgili ''haberlerin gerçeği yansıtmadığı'' bildirildi.
AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada şunlar kaydedildi:
''Bugünkü bazı gazetelerde yer alan 'Manisa Celal Bayar Üniversitesi öğrencilerinin 19 Mayıs gösterileri sırasında giydikleri kıyafetlerin, AK Parti Manisa Milletvekilleri Bülent Arınç ve Hüseyin Tanrıverdi'yi rahatsız ettiği' yönündeki haberler gerçeği yansıtmamaktadır.
Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar'a ait şahsi görüşlerin, Bülent Arınç, Hüseyin Tanrıverdi ve AK Parti'nin görüşleriymiş gibi yansıtılması doğru değildir.'' AA
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 29
İkisi de Doğan, birinin haberi yalan !
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak Ankara’da temaslarda bulunan Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in ziyaretinde türban krizi çıkardılar!
Doğan Grubuna bağlı iki yayın organından Milliyet'te yayınlanan haberde "türbanıyla Aslanlı Yol yürüyüşüne katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in eşi Mehtap Güler’in, mozoleye çıkmaması konusunda uyarıldığı, Güler’in bu uyarının ardından mozoleye çıkmadığı, heyetin mozoleye çelenk bırakılması töreni sırasında Anıtkabir’in girişindeki avluda bekletildiği" belirtilirken....
Cnntürk ise manşetten yayınladığı haberinde "Güler, Aslanlı Yol'da yürüdü, mozoleye çelenk konulması sırasında hazır bulundu. Böylelikle türban Anıtkabir'e de ilk kez çıkmış oldu. Yine de Mehtap Güler, protokol uygulamaları açısından dün bir ilke imza attı. Türban ilk kez Anıtkabir protokolüne girdi" dedi.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 30
Baykal-Vatan A.Ş fena çuvalladı
CHP lideri Baykal tarafından ortaya atılan ve Vatan gazetesi tarafından manşete taşınan haber muhatabı tarafından yalanlandı.
Baykal'ın "ATV-Sabah ihalesine girme" şeklinde Başbakan'ın telkinden bulunduğu iddiasıyla gündeme getirdiği Fiba Holding Başkanı Hüsnü Özyeğin'den iddialara cevap geldi.
Fiba Holding A.Ş Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü M. Özyeğin, hiç kimsenin kendilerine "ATV-Sabah ihalesine girme" şeklinde bir telkinde bulunmasının söz konusu olmadığını belirtti.
Özyeğin, bugün günlük bir gazetede yer alan "O iş adamı Hüsnü Özyeğin" başlıklı haberle ilgili yaptığı yazılı açıklamada, 1987 yılında kurduğu Fiba Grubunun, 13 ülkede, 62 şirkette, 46 ulustan 12 bin çalışanı bulunan, finans ve finans dışı alanlarda faaliyet gösteren bir topluluk olduğunu hatırlattı.
Grubun özellikle Finansbank'ın satışı sonrasında aktif olarak yeni yatırım olanaklarını araştırdığını, şu anda dahi masasının üzerinde onlarca yeni proje ve yatırımcılardan gelen tekliflerin değerlendirilmeyi beklediğini ifade eden Özyeğin, şunları kaydetti:
"Sabah-ATV ihalesine girip girmeme konusunda da grubumuzda fikir jimnastiği yapılmıştır. Stratejik ve mali değerlendirmeler sonucunda bu ihaleye girilmemesine karar verilmiştir. İhale şartnamesini dahi almamış olmamız, ihaleye katılım niyetimizin oluşmadığının göstergesidir. Dolayısıyla tarafımıza hiç kimsenin 'ihaleye girme' şeklinde bir telkinde bulunması söz konusu olmamıştır. Ayrıca haberde sayın Baykal'ın bizzat benimle konuşarak gelen duyumların teyidini aldığı iddia edilmektedir. Bu da tamamen gerçek dışıdır. Zira ben sayın Baykal ile en son 6 yıl kadar önce 100 kişinin hazır bulunduğu bir dost yemeğinde el sıkıştım ve o günden bu yana kendisiyle hiç görüşmedik.
Bu arada Türkiye'de en yüksek gelir vergisi ödeyen ikinci iş adamı olarak yılda 1-2 defa sayın Başbakan ile ülke ekonomisindeki gelişmeleri istişare etmemi kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum."
DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ ÜÇÜNCÜ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ DÖRDÜNCÜ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ BEŞİNCİ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.