Salih Amel Kavramı
Az çok dini bilgisi olanlar, “salih amel” kavramına aşinadırlar.
Bu kavramın çağrıştırdığı mana, halkımız arasında “ibadetler” olarak bilinir.
Bunlar da çoğumuza göre, namaz, oruç, hac, zekat gibi sayılı maruf ibadetlerdir.
“İbadet”in Allah’a kulluk anlamına gelen tüm amelleri kapsadığı, genelde göz ardı edilmektedir.
Kur’an-ı Kerim ayetlerine bakıldığında, “salih amel” kavramının, bazı ibadetlere özel değil, çok genel anlamda kullanıldığını görüyoruz.
***
Yüce Allah, kurtuluşa erecek kişilerden bahsederken, imanla birlikte onların “salih amel” işlemelerinden söz eder.
Çünkü, iman; amel etmeyi gerektirir, elbette ki bu amel “salih amel” olacaktır.
Yani, Allah’a inanan bir kimse, Allah’ın “salih” diye nitelediği amelleri işlemek zorundadır.
Eğer iman, o kişiyi buna sevk etmiyorsa, onun imanında bir sorun var demektir.
O halde, “salih amel” dediğimiz şey nedir?
Bir kavramı iyi tanımanın yollarından biri de, zıddıyla tanımaktır.
Arapça “saleha” kökünden gelen “salah” kelimesi, “fesad”ın zıddıdır.
Bilindiği gibi fesat; bozukluğun, fenalığın, karışıklığın, haddi tecavüz edip zulmetmenin karşılığıdır.
Buna göre “salah” kelimesi; düzgünlük, iyilik, rahatlık, hakkı yerine getirme, sağlıklı, emniyetli, güvenli bir hale sokma, adaleti sağlama gibi anlamlara gelir.
Aynı kökten türetilen “sulh” kelimesi de, insanlar arasındaki anlaşmazlığın giderilmesi anlamında kullanılmaktadır.
Kavramın diğer kelimesi olan “amel” ise; eylemdir, harekettir, aktivitedir.
Bunun da zıddı, durağanlık, pasiflik, hareketsizliktir.
Görüldüğü gibi, “amel-i salih” kavramındaki/tanımlamasındaki her iki kelime de, davranışlarla ilgilidir.
Ragıb el-Isfahani’nin el-Müfredat’ı başta olmak üzere belli başlı Arapça lügatler, bu iki kelimenin anlamlarını böyle tespit ediyorlar.
***
Lügatlerin verdiği anlamlar ışığında “salih amel”in dini karşılığı artık netleşmiştir:
O da kısaca; Allah’ın Kur’an’da belirttiği emirleri kişinin yerine getirmesi ve yasaklarından kaçınması eylemidir.
Kişi, bu iki vecibenin bizzat aktörü olduğu gibi, çevresini de bu eylemlerine ortak edecektir.
Çünkü, din sadece bilinen ibadet ve ahlaki kurallarla ilgilenmez.
Aynı zamanda, hayatın tüm alanlarını kapsar, her şeyle ilgilidir.
Söz gelimi, insanın kendisiyle, eşiyle, ailesiyle, çevresiyle, diğer insanlarla ilişkileri, dinin konusudur.
Dahası, ticari muameleler, medeni ilişkiler, evlenmeler, boşanmalar, miras, eğitim, askerlik, diplomasi…gibi toplumu ve devleti ilgilendiren bütün konularda din, hep söz sahibi konumundadır.
Sayılan ve sayılmayan tüm konularla ilgili olarak kişinin davranışları; ya “salih ameller”ini oluşturur, ya da oluşturmaz.
Mesela, komşusuyla iyi geçinen bir kişi “salih amel” işlemiştir, iyi geçinmeyen ise “fasit amel” işlemiştir!
Çevreyi kirletmek “fasit” bir amel iken, çevreyi korumak ve temiz tutmak “salih” ameldir.
Görevini hakkıyla yapıp mesaiye riayet eden, vatandaşa hizmet edip adaletle davranan memur “salih amel” işlerken, mesaiden çalan, vatandaşa zulmeden, devlet malını zimmetine geçiren de “fasit amel” işlemiştir.
Örnekleri daha da çoğaltabilirsiniz!..
***
“Salih amel” kavramını, sadece zikir ve salavatla, umre ve hacla, namaz ve oruçla sınırlamak; asıl İslam’ın sergilenmesi demek olan muamelat, ukubat ve ahlakı göz ardı etmektir.
Oysa asıl İslam, bu sergilenen muamelelerle ortaya çıkacaktır.
Rasulüllah (s.a.v), İslam dininin, imandan sonra namaz, zekat, oruç ve haccın üzerine bina edildiğini haber vermesi, buna en güzel misal olsa gerektir.
İmanımız sahih, amelimiz salih, Müslümanlığımız salim olsun.
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.