Dış politikamız
2008 yılını, Birleşik Amerika ile ilişkilerimiz bakımından parlak şekilde kapatmıyoruz. Bir milletvekilimiz, ABD Başkanı’na ayakkabı fırlatmanın yeterli olmadığını, kendisine kalsa tabanca ile vuracağını söyledi.
Resmî makamlarda bulunanlar, eleştiri çizgisini pek çok aşan bu çeşit sözlerden kaçınmalıdırlar. Yabancı devlet başkanlarına hele resmî ağızdan hakaret edilemez. Geçen dönemde Yüce Meclis’in iki önemli komisyonunun politik tecrübeleri olduğu sanılan iki başkanı, ABD aleyhine ilişkilerimizi bozacak hasmâne beyanlarda bulundu. Türkiye zarar gördü. O iki milletvekili 2007 meclisine giremedi.
ABD, Türkiye’nin en güçlü müttefikidir. Silâhlı kuvvetlerimizle girift ilişkiler içinde olagelmiştir. Silâhlarımızın yarısını Amerika’dan satın alırız. Amerika, bütün cihan devletleri gibi münasebetsizlikler yapabilmektedir. Bunlara karşı diplomatik dille akıllı eleştiriler gerekiyor. Resmî kimliği bulunmayan gazeteciler, yazarlar, daha serbest davranabilirler. Türk Devleti’nin yüksek menfaatleri üzerinde hiçbir duygunun yeri yoktur.
Avrupa Birliği’ne gelince, gittikçe uzaklaştığımız fikri yoğunlaştı. Basit reformları yapamaz hâle geldik.
Okuyucularım Ermeni meselesi üzerinde de yazmamı istiyorlar. Şöyle diyeyim: Demokrasinin ta kendisi olan fikir hürriyeti, tarih ilminin gerçekleri çarpıtılarak kullanılamaz. 1915 olaylarını bilmeden Türkiye’yi suçlamaya kalkışmak, Türkiye’de mükemmel fikir hürriyetinin varlığını mı gösterir? Bu konuda İsviçre ve Fransa’nın derekesine düşmemeliyiz.
Tarihin en büyük savaşı içinde ölüm-kalım mücadelesine giren bir imparatorluk, geçmişinde örneği bulunmayan bir karar vererek, bir kısım vatandaşlarını, o derecede müşkül şartlar içinde, niçin yerlerinden oynatıp devletin daha şenlikli yörelerine sürmeye kalkışsın? Bunun cevabını bilmeden özür imzası toplamak, milletimize haksızlıktır. Aydınlarımız denen gruba da umdukları faydayı sağlamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.