MÜSİAD’ın İzmir çıkarması...
18-20 Aralık tarihleri arasında MÜSİAD’ın İzmir GİK’ine katıldım.. GİK, Çeşme Altın Yunus Oteli’nde yapıldı..
MÜSİAD İzmir Şubesi’nin şair başkanı İzzet Alagöz ve yönetim kurulu üyeleri, gayet güzel ev sahipliği yaptılar..
MÜSİAD’ın Genel İdare Kurullarına her defasında hükümetten bir Bakan davet ediliyor.. Bu defaki misafir Faruk Çelik’ti..
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, gala yemeğinden sonra yaptığı konuşmasındaki en çok hoşuma giden sözleri; “Kriz ortamında iş zora girdi, sıkıntı var, diyerek, ilk düşünülmesi gereken işçinin kapıya koyulması değildir..” oldu..
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihat Vardan, hükümetin yürürlüğe koyduğu “sosyal güvenlik reformu”nun toplumun büyük bir kısmının takdirini toplayan bir çalışma olduğunu belirtti, ancak bu reformun önemli ayaklarından birini oluşturan sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler boyutunun eksik kaldığını söyledi..
İzmir’e giderken bu defa uçağı kullanmadım.. İDO’dan yararlandım.. MÜSİAD Makine ve Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Necmettin Öztürk’le birlikte Yenikapı-Bandırma feribotuna bindik, Bandırma’da indikten sonra da aheste beste yola devam ettik.. Ara sıra araba iyi oluyor.. Hiç değilse sağı solu görüyorsunuz.. “Ülke insanı ne yapıyor, ne ediyor, sevinci ya da üzüntüsü kaç dirhem?..” Bunları yakından izleme ve öğrenme imkanı buluyorsunuz..
Tevafuk bu ya, Susurluk’taki YÖRSAN Dinlenme Tesisleri’nde tanıdık dostlarla beraber olduk.. Kaanlar Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kaan, yönetim kurulu üyesi aynı zamanda MÜSİAD Gıda Tarım Sektör Başkanı Abdurrahman Kaan, MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Av. Kerim Altıntaş ve saygıdeğer eşi kahvaltı masamızı renklendirdiler..
Ardından yola devam ettik.. Gölmarmara, Salihli, Ahmetli, Turgutlu, derken ver elini İzmir!..
İzmir’de kısa bir gezinti, oradan da GİK’in yapılacağı Çeşme!.. Allah’ın hikmeti, bir de yağmur yağıyor ki, bardaktan boşanıyor mübarek!.. Oteli zor bulduk..
Aynı günün akşamı gala yemeği ve yukarıda da belirttiğimiz gibi Bakan Faruk Bey’in konuşması.. Gece ise mevsim itibariyle bomboş olan ihtiyar Çeşme sokaklarında turlama..
Çeşme’nin gecesi ve gündüzü aynı.. Son derece latif bir havası var.. Nefesinizin açıldığını hissediyorsunuz.. Mehmet Develioğlu’na “Sen de aynı şeyi hissediyor musun” dedim.. “Hem de nasıl” dedi. Hava değil, adeta merhem..
Ertesi gün yine Bakan Faruk Çelik’in katıldığı GİK’in ikinci seansı yapıldı.. Bu oturum MÜSİAD temsilcilerinin Bakan’a bölgelerindeki sıkıntıları aktarma şeklinde geçti.. Bakan’dan da münasip lisanla cevaplar geldi.. Faruk Bey kibar bir insan.. Milli Görüş felsefesiyle mahalle temsilciliğinden tanışmış birisi.. Çeşme GİK’in de kalitesini bir kere daha belli etti.
O gün, günlerden Cuma idi ve Cuma namazı vakti de gelmişti.. MÜSİAD İzmir Şubesi otobüslerle katılımcıları Cuma için tarihi mekanlarıyla meşhur Alaçatı’ya götürdüler.. Bakanın, genel müdürlerin de içinde olduğu yaklaşık 200 kişilik bir misafir ordusuyla Alaçatı sokaklarından camiye bir akışımız var ki, görülmeye değerdi.. Mehmet Nuri Görenoğlu, Ali Gür, Hikmet Köse, Nurettin Nebati, Nail Olpak, Abdullah Aykut, Faruk Yazıcı, Fatih Tosyalı, Ayhan Doğruyol, Selçuk Öztürk, Metin Bulut, Haluk Tipi, Sadullah Tayşi, Necati Atalay, Dursun Yıldız, Ahmet İşgüzar, Mehmet Erdoğan, Mustafa Tuz, Özcan Tokel, Aziz Savaş, Hüseyin Bekmez, Cemil Tekin, Ali Reis Topçu ve diğerleri..
Alaçatı, Alaçatı olalı, belki de böyle bir sahne görmedi.. O an MÜSİAD Ankara Şube Başkanı, Yusuf yüzlü Hüdaverdi Çakır’la birlikte yürüyoruz.. Orta yaşlı antika satıcısı bir kadın bizim de duyacağımız bir şekilde şöyle diyordu: “Bu kişilerin yüzlerinde nur var, acaba kim ki bu insanlar?.” Kadın sanki bir şeyleri hissetmişti.. Elhamdülillah, gerçekten yüzü nurlu, kalbi berrak, beyni de bu aziz ülke için projeler üreten insanların oluşturduğu bir gruptu bu!..
Alaçatı’nın tarihi Pazaryeri Camii’nde Cuma namazımızı eda ettik.. Cami 19. yüzyıl sonlarında Rum kilisesi olarak inşa edilmiş, daha sonra ise camiye çevrilmiş.. Pazaryeri Camii Şerifi’nin sonradan eklenen ve dışarıdan girilen tek şerefeli minaresi ise kesme taştan yapılmış..
Cuma namazından sonra İzmir’in alamet-i farikalarından olan İzmir Lokması satanları gördük.. İkramlardan biz de nasipkar olduk..
Alaçatı çok güzel bir belde.. Rüzgarı oldukça fazla.. Son yıllarda sörfün merkezi oldu.. Yine son yıllarda İstanbullu ve Ankaralı para babalarının cazibe merkezi haline geldi.. Çevre esnafından öğrendiğimize göre, sahildeki evler 1,5-2 milyon YTL’den işlem görüyormuş.. Ayrıca belde çok rüzgar aldığından her yerde rüzgar güllerini görebiliyorsunuz..
Çeşme şifalı termal sularıyla da ünlü.. Her yer sıcak su kaynıyor.. Altın Yunus Oteli’nde de aynı şekilde.. Gece, “çevrede işler nasıl, esnafın durumu nicedir” diye kalktık, “Kumrucu Şevki”nin mekanına gittik.. Eyüp Akbal’ın önderliğinde, Necmettin Öztürk, Mehmet Develioğlu, İbrahim Öztürk, Orhan Eriman, Mehmet Aracı, Ali Nuri Ergun, Nihat Alayoğlu, İzzet Alagöz, Mütteki Sezen, Zihni Yılmaz, Necdet Kozan, Dursun Yıldız, Abdülaziz Akbay ve daha pek çok dostla birlikte nefis bir “Çeşme Gecesi” yaşandı.. Muhabbet konusu, yaklaşmakta olan yerel seçimlerdi.. Mehmet Aracı’nın Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığı konuşuldu.. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı için de MÜSİAD Erzurum Şube Başkanı Dursun Yıldız’ın Salı günü (bugün) aday adaylığını açıklayacağını öğrendik.. Yine İstanbul Başakşehir Belediye Başkanlığı için de Eyüp Akbal’ın aday adaylığı tartışıldı..
Ertesi gün otelde Doç. Dr. İbrahim Öztürk’ün ve Dr. Salim Çam’ın sunumları oldu.. Ve ardından veda vakti geldi.. Uçak yolcuları akşam uçağına, biz ise Dr. Salim Çam’ı da yanımıza alarak Bandırma feribotuna binmek için doğruca yola!.. Son günlerin moda ifadesiyle; “durmak yok, yola devam!..”
Yolda Dr. Salim Çam’dan mini bir ekonomik eğitim daha aldık ve Akhisar’a geldik.. Akhisar’da Necmettin Öztürk, “Sami abi nasılsa vaktimiz var, burada senin de tanımanı istediğim süt mamûlleri üreten bir arkadaşım var, onu ziyaret edelim” dedi.. “Hay hay Necmettin Bey, bizce mahzuru yok, tanışmış oluruz” dedik..
Ardından Durullar Süt Ürünleri’ne gittik.. Durullar, bölgede oldukça faaliyette olan bir şirket.. Fabrikaları var.. Üç kardeşler.. Mehmet, Mustafa ve Adem..
Selanik’ten uzun yıllar önce Türkiye’ye gelen, önce Tekirdağ’a, daha sonra da Akhisar’a yerleşen bir aile.. Rahmetli babaları annesinin yaptığı tatlıları tablada satarak başlamış ekonomik macerasına!.. İşin özünde aile bağlılığı olunca şu andaki konuma gelmişler.. Zeytin sektöründe de önemli bir yerdeler.. Mustafa Durul’la tanıştık.. Gani gönüllü bir Anadolu müteşebbisi..
Evet değerli okuyucularım, yazı daha çok uzar gider, ancak sütunda yer kalmadı..
Netice-i kelam, bir MÜSİAD GİK’i daha geçti..
İnşallah Hatay’daki yenisine..
Ömrü olana tabii..