Ah bir dikine durabilsek!..
Adamın birisi, haydi Karadenizli ve adı da Temel olsun; iki metreye yakın boyu ve iri cüssesine rağmen, iki seksen yere uzanmış haldedir ve ufak tefek birisi de, üzerine çıkmış tepinmektedir.
Durumu garipseyen birisi, yerde yatan ve üzerinde ufak-tefek birisinin tepinip durduğu, çam yarması gibi Temel'e sorar:
-Ne iş?
Temel, kendisini zorlayarak, kısık bir sesle cevap verir:
-Dikine duramıyorum, ah bir dikine durabilsem!...
***
Bir buçuk, belki de iki milyarlık İslâm Aleminin İsrail karşısındaki durumunu bundan daha iyi izah edebilen başka örnekler de vardır muhakkak.
Ama bu yeter.
Müslümanlar tükürseler, tükrüklerinde boğulacak cesametteki İsrail, iki milyarlık devin gözleri önünde, onun bir cüzünü katlediyor.
O dev, 'dikine duramamaktan' mustarip.
Dikine duramama hali, tuhaf bir hal.
Artık uyuşturulmuş mu, uyutulmuş mu; ilaçla mı olmuş, hipnoz mu uygulanmış, her ne hal ise; iki seksen uzanmış yatıyor ve üflese toz olacaklar da dahil, kim ne yaparsa yapsın parmağını bile kımıldatamıyor nerdeyse...
Azıcık niyetlense, biraz gayrete gelse, dikine durabilecek aslında.
Bundan sonrası o kadar basit ki..
Gür bir sesle: 'Ne oluyor kardeşim buralarda böyle?' diye sorabilse, hiç bir mesele kalmayacak aslında.
İki milyarı bir kenara bırakın, hemen yakındaki toplam birkaç yüz milyonluk toplumun homurtusu nakledilebilse saldırgana, problem belki bitecek.
Mısır, Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan, Türkiye ve diğerleri... Hiç değilse böylesi vahim bir durumda biraraya gelerek yüksek perdeden bir ses çıkarabilseler: 'Dur bakalım!' diyebilseler...
Mesele kalmayacak ortada...
Ondan sonra otur; nasıl yapılacaksa, adil bir formül bul. Sen sağ ben selamet!..
Ama yok. Olmuyor.
Olabilemiyor, çünkü iki seksen yere uzanmış durumdalar...
Ellerini kollarını bağlayan, kıpırdamalarına bile müsaade etmeyen durumlar sözkonusu...
Adına, reelpolitik mi yoksa pısırıklık mı, her ne derseniz deyin
Kardeşlerinin gözleri önünde acımasızca katledilişini, ne mazur gösterebilir ki insana?..
Haydi kardeşliği filan bir kenara bırakalım. İnsanlık, ona ne oldu sahi?..
Kurdun suyunu bulandırmadığını yüzde bin bildiğiniz birilerine, nasıl olup da: 'Sen de onun suyunu bulandırmasaydın', denilebilir?..
Denilebiliyormuş demek.
İşte böyle, şekil (1 A)'da olduğu gibi...
Ufak tefek İsrail, etrafını çevirmiş Müslüman ülkeleri ve dahi bütün dünyadan yükselen itirazları kaale bile almadan, Gazze'deki insanları katletmeyi sürdürüyor.
Halkı Müslüman ülkelerin ne dedikleri tam anlaşılamıyor şu anda, biraz karışık.
İtiraz eden diğer ülkelerin tavırları, maksat laf edelim türünden, alabildiğine mahçup ve bir o kadar da anlamsız.
Dahası neticesiz. Belki de, zaten netice almayı istemeyen türden.
Sanki 'lütfen yapmasanız şu işi, hani ayıp oluyor' gibisinden.
İsrail, altı ayı aşkın bir süredir hazırladığı savaş makinelerinin bütün gücüyle, Gazze'ye; yani bırakın silah ve benzeri şeyleri, hayatlarını sürdürebilmek için gerekli temel ihtiyaçlardan bile mahrum insanlara saldırıyor.
Başkalarından pek fayda yok, bu belli.
Ama iki seksen yere uzanmış şu bizim dev, o ne zaman ayağa kalkmayı ve gür bir sesle:'Neler oluyor kardeşim burada?' demeyi başarabilecek acaba?..
İşte bütün mesele...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.