İsrail’le antlaşmalar iptal edilmeli…
Türkiye’nin siyasî, savunma, ekonomi ve enerji alanlarında işbirliğinin tamgaz sürdüğü, silâh ihaleleri verdiği İsrail’e hiçbir ikazı etkili olmuyor.
İsrailli ajanların işi olan “isâbetsiz roket saldırıları”nı bahane eden İsrail’in Gazze’yi karadan, havadan ve denizden kuşatarak sürdürdüğü son katliâm, aslında AKP siyasî iktidarı döneminde Ankara - Telaviv hattındaki bir dizi kırılgan ve yanlış politikanın sonucu…
Bu süreçte onca işbirliği ve anlaşmasına rağmen Amerikalı ve İsrailli subaylar, yıllarca İsrail’in kontrolündeki Bekaa Vadisinden Amerikan işgali altındaki Kuzey Irak’a taşınan terör örgütünün “eğitim kampları”ndaki teröristleri eğittiler. Besleyip palazlandırdılar. Ankara göz yumdu.
Bu dönemde Türk Kara Kuvvetlerinin M-60 tank modernizasyonu ihâlesine ilâveten savunma sanayi ve askerî işbirliğinde bir dizi anlaşma ilâve edildi.
Daha Şaron’un başbakanlığı zamanında yardımcısı Olmert\'in 14 -15 Temmuz Ankara ziyaretiyle kararlaştırılan ve 5 Ekim 2004 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 20 maddelik “Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Ekonomik Mutâbakat Zaptı” imzalandı.
Tarımdan tohumculuğa, hayvancılıktan sulamaya, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar oldukça geniş alanda işbirliği ve ticaretin gelişmesini esas alan; GAP ve KOP’u (Konya Ovası Sulama Projesi) kapsayan, Tuz Gölü ve Orta Anadolu köylerini içine alan bu işbirliği, 7 Mart 2007’de Kudüs’te yeni bir anlaşmayla daha da genişletildi ve pekiştirildi.
İSRAİLLE İŞBİRLİĞİ EN ÜST
NOKTAYA TAŞINDI…
Ardından Temmuz 2007’de Ankara’da bir araya gelen Enerji Bakanı Hilmi Güler ile İsrail Ulusal Altyapı Bakanı Benjamin Eliezer, Karadeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak, petrol, doğal gaz, elektrik ve suyu taşıyacak Akdeniz Boru Hattı için fizibilitesini imzaladılar.
En son 25 Aralık’ta Türk Hava Kuvvetlerinin, aralarında insansız Ofek casus uydusu ve uçaklarının bulunduğu 140 milyon dolarlık “görsel istihbarat entegre sistemleri” ihâlesini iki İsrail şirketi kazandı. İsrail gazetesi Yediyot Ahronot gazetesi haber vermeseydi bu ihâle de gizli kalacaktı.
Ayrıca Petkim’in yüzde 51 oranındaki hissesinin satılması için açılan ihâleyi 2 milyar 50 milyon dolar teklifle Kazak asıllı İsrail’de yaşayan İsrail vatandaşı İnvestment Industrial Group Eurasia’nın sahibi olduğu Avrasya Yahudileri Konfederasyonu Başkanı Alexander Mashkevich’un “Ermeni- Amerikan ve Yahudi ortaklığı”ndaki TrnsCentralAsia Petrochemical Holding konsorsiyumuna verildi.
O denli ki Başbakan Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Gül, partilerinin kurulma aşamasından günümüze kadar her Amerika ziyaretlerinde mutlaka JİNSA ve ADL gibi Yahudi lobisi kuruluşlarına uğrayıp Türkiye, bölge ve İslâm dünyasının geleceğiyle ilgili tink tank toplantılarına katıldılar; 28 Şubat “postmodern darbe”nin mimarlarından Çevik Bir’in aldığı “liderlik ve cesaret ödülleri” aldılar.
Ankara’ya gelen İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’a Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün Türk hükûmeti adına “teşekkürü,” hükûmetin baştan beri İsrail’le işbirliği stratejisinin açık bir işâreti oldu.
Kısacası AKP siyasî iktidarında, Türkiye ekonomik ve bilhassa askerî işbirliği bağıyla İsrail’le “stratejik ortaklığa” itildi. Ankara’ya gelen İsrail Savunma Bakanı Barak’ın tesbitiyle, İsrail ile Türkiye’nin askerî işbirliğini “en üst nokta”ya taşındı…
Özetle şimdi katliâmı savunan İsrail’in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi’nin “zaman içinde AKP ile sevgiyi yakaladık; birçok konuda aynı anda aynı çıkarları savunuyoruz” ifadeleriyle, “AKP ile ‘aşk hikâyesi”ne dönüştü. (Milliyet, 21.7.2007)
ANKARA, BÜYÜKELÇİSİNİ
GERİ ÇEKMELİ…
Ne var ki bütün bunlara rağmen İsrail, Türkiye’nin hiçbir hassasiyetini nazara almadı, almıyor…
Başbakan bugünden itibaren Filistin’e komşu bölge ülkelerini ziyarete çıkıyor. Ancak ne yapılsa yapılsın, ciddî siyasî ve ekonomik tedbirler alınmadıkça, İsrail’in büyük bir pişkinlikle işgal ve zulme devam edeceği, daha baştan belli. Ankara’nın artık “kuru kınamalar” ve “tavsiyeler” yerine İsrail’e etkili tepkiler vermesi gerekiyor.
Bu hususta Ağustos 1980’de İsrail’in Mescid-ül Aksa’ya baskın düzenlemesi ve Kudüs’ü başşehir ilân etmesi üzerine Adalet Partisi hükümetinin 28 Ağustos’ta Kudüs’teki başkonsolosluğu kapatması ve Telaviv’deki Büyükelçiliği “kâtiplik” seviyesine indirmesi buna şahane bir örnek.
Ortadoğu yanıyor. Sistemli soykırımda ölenlerin sayısı 350’yi geçti. Binden fazla yaralı var. Ve İsrail ambargoya aldığı, toptan ölüme mahkûm ettiği Gazze’yi F-16 savaş uçaklarıyla bombalamaya devam ediyor. Açık açık Gazze’yi tümden katledeceğini yüksünmeden duyuruyor.
AKP hükümeti, son “görsel istihbarat entegre ihâlesi”nden başlayarak İsrail’le yaptığı anlaşmaları tek tek iptal etmeli. Daha birkaç gün önce Ankara’da görüştüğü İsrail Başbakanı Olmert’in bu saldırıyı haber vermediğine bozulan Başbakan, yüklendiği “büyük Ortadoğu projesi ‘eşbaşkanlığı’ görevi”nin sorumluluğunu yerine getirmeli.
İsrail’e etkili diplomatik ihtarda bulunup Türkiye’nin İsrail Büyükelçiliğini kapatamazsa da, en azından Başbakan Demirel’in yaptığı gibi “kâtiplik” seviyesine indirmeli. Dışişleri hiç olmazsa saldırılar sona erip İsrail barışı kabul edinceye kadar Türkiye Büyükelçisini geri çekmeli…
Aksi halde Ortadoğu turundan da bir şey çıkmaz; İsrail büyük bir pervâsızlıkla katliâma devam eder…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.