Demokrasi korkusu
Bu telaş, bu korku Kanadoğlu’nun deyimiyle –dinci bir dikta –korkusundan kaynaklanmıyor. En fanatik Laikçiler bile böyle bir tehlikenin olmadığını biliyor
Ama kendinizi, rejimle, Cumhuriyetle, laiklikle özdeşleştirirseniz, size yapılan her hareket Laikliğe, Cumhuriyete, Atatürkçülüğe yapılmış olur.
Tam bir şizofren mantığı, ben Laikim, Atatürkçüyüm iddiası, bu mantıkla Laiklik de, Cumhuriyet de benim veya bende mündemiçtir mantığına dönüşüyor.
Böyle olunca da her gözaltı bir rejim sorunu haline geliyor.
Baykal’ın son gözaltı dalgasına gösterdiği sert tepkinin satır aralarında da aynı mantık var;
Bu tür operasyonların ancak rejim değişikliklerinde olabileceğini söylüyor.
Yani, rejimin AKP eliyle değişmekte olduğunu iddia ederek, bazı çevrelerin korkularını, vehimlerini harekete geçirmek istiyor.
Belli ideolojik tercihlere sahip insanları rejimle bütünleştirirseniz, varacağınız sonuç budur. Bu, tepkicilerin, nasıl bir yönetim biçimine inandıklarını da gözler önüne seriyor.
Bunun adı demokrasi değil, zümre yönetimi, yani oligarşidir. Bir avuç azınlığın devleti ve milleti kendi mülkü gibi görüp, aksi yöndeki gelişmeleri rejim sorunu olarak görmesi ve göstermesidir.
Bu açıdan baktığınızda Baykal’ın rejim değişiyor alarmı doğrudur.
Türkiye yalancı bir demokrasiden gerçek bir demokrasiye geçiyor. Yıllardır milletin kanını emen azınlık diktasından, halkın denetleyebildiği bir düzene geçiyor. Bize özgü bir laiklik anlayışından, dünyadaki benzerlerine uygun bir Laiklik biçimine çevriliyor. Her türlü vesayetten kurtularak, zihin dünyasındaki zincirleri kırıyor. İmtiyazsız, sınıfsız bir toplum olma yolunda adımlar atıyor. Dinci bir diktaya doğru değil, demokratik bir Cumhuriyete doğru yürüyor.
İşte bu da bazı çevreleri çıldırtıyor.
Gerçek bir demokrasi, bu çevrelerin imtiyazlarını, ayrıcalıklarını kaybetmesi demek. Herkes gibi hesap verebilmeleri,yargılanabilmeleri,denetlenebilmeleri demek.Hasso’larla, Hüsso’larla, eşit olmak,karnını kaşıyan, bidon kafalılarla aynı haklara sahip olmak demek..Ezmeye, sömürmeye,köle terbiyecisi gibi davranmaya alışmışlar için bu dünyanın sonu gibi bir şeydir.Onun için bu süreci durdurmak için her çareye baş vuruyorlar.Yargı darbeleri, gece yarısı toplantıları,muhtıralar, ters bakmalar, ayak sürmeler, darbe çağırıları,hukuk dışı kararlar, kışkırtıcı yayınlar,hep bu gayenin tahakkuku için.
Açıkça söylemiyorlar ama demokrasiden öcü gibi korkuyorlar. AB sürecine, yeni Anayasaya, reform paketlerine, Cumhurbaşkanını halkın seçmesine karşı çıkmaları da bundan. Bu düzenlemelerin dinci bir diktayı davet etmediğini adları gibi biliyorlar, ama öcüleri harekete geçirmek için başka çareleri de yok.
Lakin ne yaparlarsa yapsınlar, hangi tuzağı kurarlarsa kursunlar bundan sonra geriye dönmek, efendiler-köleler rejimine rücu etmek mümkün değil. Türkiye bu bürokratik vesayetten, oligarşik yönetimden mutlaka kurtulacaktır.