Yeniden ufukların efendisi olmak!..
16 Aralık 2008 Salı günkü yazımın başlığı “İstanbul’da Topbaş, Ankara’da Gökçek, Bursa’da Altepe” şeklindeydi..
Bu bir tespitti.. Belediyecilikte yapılan hizmetlerin takip edilmesi hadisesiydi..
Önce Kadir Topbaş, ardından da Melih Gökçek açıklandı.. Sırada Recep Altepe vardı.. Bakalım tahminimizin tamamı tutacak mıydı?..
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Pazar günü itibariyle Bursa’da “tarihi ayağa kaldıran adam” olarak tanınan 0smangazi Belediye Başkanı Recep Altepe’yi “Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı” olarak açıklaması bizim de takipçilik noktasındaki başarımızı ortaya koydu..
Tayyip Bey kurt politikacı.. Altepe’nin yapmış olduğu çalışmaları yakından takip etti, 0smangazi Başkanının gerek temayül, gerekse anketlerde Bursalılar tarafından ne kadar sevildiğini gördü ve kararını verdi..
Tebrikler Recep Altepe..
Umarım bu teveccühü sandığa da yansıtırsın ve ecdad yadigarı Bursa’ya uzun yıllar hizmet edersin..
-
Gelelim Gazze’ye.. İsrail’in Filistin topraklarında uyguladığı vahşet devam ediyor.. İslâm alemi saldırıları kınıyor.. En çok çabalayan ise Türkiye..
Evet bu uğurda Türkiye adeta tek yürek!.. Siyasi partiler, sivil toplum teşkilatları, vatandaşlarımız, herkes ayakta..
Başbakan Tayyip Erdoğan bu yangının söndürülmesi adına bir dizi temaslarda bulunuyor.. Emine Erdoğan Hanımefendi bile boş durmayıp bazı ülke başkanlarının eşleriyle bir toplantı yaparak vahşetin durdurulması için bir şeyler yapılmasını istiyor.. Kısacası, herkes elini taşın altına sokuyor..
İsmine ne derseniz deyin, hamilik, toparlayıcılık, arabulucuk, ya da sahiplenme deyin, bu misyon bize mensubu bulunmaktan iftihar ettiğimiz aziz ceddimiz 0smanlı’dan miras..
Geçmişte Necmeddin Erbakan Hocanın.. Şimdilerde Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdoğan’ın, Numan Kurtulmuş’un.. Ve kalbi Türkiye için, hatta tüm Alem-i İslâm’ın mutluluğu için çarpan diğer göğsü merhametlilerin!..
Evet, hepsinin verdiği uğraş işte bu miras yüzünden!..
Geçmiş zamanda ecdadımız adaletli idareleriyle memalikleri içerisinde yaşayan halklarda olumlu izler bırakmış.. Ve böylece yalnız Müslüman ümmetin değil gayrimüslim tebanın da sevgisini kazanmış..
İşte sizlere birkaç misal..
Yanılmıyorsam 90’lı yılların sonuydu.. Televizyonda Filistin Devlet Başkanı Yasir Arafat’ın katıldığı bir program vardı.. İlgimi çekmişti.. Zira Arafat önemli şeyler söylüyordu.. ..
Soruyordu spiker; “Filistin topraklarında eskiden beri Yahudilerle birlikte yaşadınız.. 0 zamanlarda da aranızda kavga gürültü var mıydı?..”
Arafat’ın cevabı şöyle oldu.. “Evet, Yahudilerle birlikte yaşadık.. Bölgesel, kültürel, tarihsel, dinsel, kavgalarımız oldu, ancak bunlar münferit hadiseler olarak görülebilir.. Hiçbir zaman şimdiki gibi uzun ömürlü olmamıştı.. Niye olmamıştı biliyor musunuz?.. Çünkü o zaman İslâm aleminin başında HALİFE-İ RUİ ZEMİN vardı.. Yine babalarımızın zamanında adaletli bir halife olan padişah Abdülhamid Han vardı.. Biz Filistinliler için Sultan Abdülhamid Han çok mühim bir şahsiyettir.. Allah onu cennetine koysun!. Filistinliler Abdülhamid Hanı unutmaz!..”
-
Bir anekdot daha..
Fatih Sultan Mehmed Han, Aleyhirrahmeti vel Gufran Hazretlerinin 28 Mayıs 1463 tarihli fermanı gerçekten müthiş bir şey..
Ferman, Bosna-Milodraz’da yaşayan Hıristiyanlar için çıkarılmış.. Dünyaya istikamet veren o büyük padişah bakın ne buyurmuş?.
“Ben Murad Han oğlu Mehmed Daimi Muzaffer!..
Bütün dünyaya ilan ediyorum ki; kendilerine bu padişah fermanı verilen Bosnalı Fransiskenlerin tümü himayem altındadır..
Emrediyorum ki; hiç kimse ne bu adı geçen insanları, ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin ve zarar vermesin!.. Memalikimde huzur içerisinde yaşasınlar, korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler..
Hiç kimse bu insanların hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, onları hor görmesin!.
Yerlerin ve göklerin Yaratıcısı ve Efendisi Hz.Allah(cc), O’nun elçisi aziz Peygamberimiz Muhammed(sav) ve 124 bin Peygamber ile kuşandığım kılıç adına yemin ediyorum ki; emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fermanda yazanların aksini yapmayacaktır!.”
Gördünüz mü adil hükümdarı..
-
Bir ibret vesikası daha..
Yıl 1783.. 0 tarihlerde yeni bir denizci devlet olan Amerika, denizlerde tek başına gezinmeye başlar.. Başlar başlamasına da, meydan o kadar boş değildir.. 25 Temmuz 1785'de, Atlantik’te Cadiz açıklarında dolaşan Amerika gemisi, Osmanlı gemileri tarafından ele geçirilir..
Esir alınan ABD gemisi, Boston limanına bağlı, kaptan Isaac Stevens’in idaresindeki Maria’dır.. Arkasından kaptan Jakop O’Brien’in Dauphin isimli gemisi de aynı akıbete uğrar.. İlerleyen yıllarda 11 ABD gemisi daha Osmanlıların eline geçer...
ABD kongresi, bakar ki papuç pahalı, 27 Mart 1794 yılında, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi için, Başkan George Washington’a 700 bin altın harcama yetkisi verir.. Osmanlıların oluşturduğu deniz tehdidi sayesinde, ABD donanmasının temelleri böylece atılır.
Atılır ama ne fayda!.. 0 devirlerde denizlerin hakimi 0smanlı leventleridir.. Uzatmayalım, Amerika, denizlerde dolaşmanın kendisi için karanlık olduğunu görür ve 5 Eylül 1795’te 0smanlı Devletiyle mecburi bir anlaşma yapar.
Bu anlaşmaya göre; Amerika, Cezayir’deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik’te, gerekse Akdeniz’de ABD bandırası taşıyan gemilerinin hiçbirine dokunulmaması karşılığında 642 bin altın ve yılda 12 bin Osmanlı altını (yaklaşık 216 bin dolar) ödeyecektir.. 0smanlıca olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmaya, ABD adına Başkan George Washington, 0smanlı Devleti adına da Cezayir Beylerbeyi Dayı Hasan Paşa imza koyar..
Amerika, böylece yıllık vergiye bağlanmış olur.. ABD tarihinde, yabancı bir dille imzalanan ve yine yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden, tek Amerikan belgesi budur!..
Netice-i kelam; ABD’nin tarihinde vergi vermeyi kabul ettiği tek ülke olan Osmanlı Devleti’nin o zamanki kuvvet ve kudretine bakın ki; ABD Başkanı George Washington, Osmanlı Padişahı 3. Selim tarafından muhatap bile alınmamış ve anlaşma Cezayir Beylerbeyi tarafından imzalanmıştır..
Evet, 200 küsur yıl önce biz buymuşuz...
Bir başka ifadeyle;
Ufukların efendisiymişiz!..