Türkiye’nin yeni rolü ve Ergenekon

Türkiye’nin yeni rolü ve Ergenekon

Siyasetin kendi içinde kavgacı bir dili vardır. Biri söyler, öteki cevap verir. Bunları takip ederek siyaseti anlamak zordur.

Ayrıntılarda boğulmayalım ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Ergenekon konusunda verdiği son mesajın özüne dikkat edelim:

"Siyasi iktidarın demokrasiye karşı bütün yasadışı oluşumları ortaya çıkarması ve hukuk içinde çözerek sonuçlandırması doğal ve doğru bir yaklaşım ve olması gereken bir anlayışın takdir edilecek tezahürüdür."

Ulusalcılık denilen rüzgarın en sert estiği dönemlerde bile MHP, bu tür yaklaşımlarla kendisi arasına mesafe koymayı başardı. Bunu da unutmamak gerekiyor.

Bir nokta daha.

Türkiye'deki siyasi partilerin hemen hepsinin, bir şekilde şu anda tasfiye edilen yapıyla yolu kesişmiş, ucundan kenarından bulaşmış olabilir. En azından çoğunda bu tür ilişkilerden uzak olmayan isimler bulunabilir.

Önemli olan geleceğe dair hangi kararlılığı ifade ettiğinizdir.

Bu sadece MHP için değil, siyasetin tamamı için zor bir sınavdır.

* * *

CHP'nin tavrına gelince.

Kuşku yok ki devletin yeniden yapılanmasından, geçmişin sırlarının, karanlık ilişkilerinin ortaya dökülmesinden CHP kaygılı.

Sıkıştığında başını çevirip baktığı kurumlardan yardım gelmeyeceğini de görüyor.

Çünkü tıpkı siyaset gibi, Türkiye'deki her kurum bu yeni durumdan, tasfiyeden ve yapılanmadan bir şekilde nasibini alacak, alıyor da.

CHP sahip olduğu konumu ve 'yöneten akıl' özelliğini kaybediyor.

Başka bir deyişle 'devrediyor'.

* * *

Bu çırpınışlar sonucu değiştirmeyecek.

Türkiye'de 'devlet aklı' yeniden şekilleniyor.

Bunun sadece Türkiye'nin iç dengelerindeki değişimin bir sonucu olmadığını, daha çok uluslararası şartların ürünü olduğunu iddia edenler elbette haksız değil.

Ancak sadece buna odaklanmak, ülke içindeki değişimi yok saymak olur.

Dünya algısı, ekonomiye, hayata ve siyasete bakışı geçmişten farklı yeni sınıfsal yükseliş, şimdi sahnedeki eski aktörleri birer birer tasfiye ediyor.

Ergenekon davasını hukuk üzerinden, delil toplama, yargılama, iddianame gibi başlıklar üzerinden tartışmak bizi bir yere götürmüyor.

Bu bir hesaplaşmadır, dönüşümdür, yenilenmedir.

Neredeyse her saat başı ortaya çıkan gelişmelere, ifadelere, kazılara, bombalara, silahlara ve ilişkiler ağına bakılırsa tahmin ettiğimizden çok daha sert geçecektir.

* * *

Bu hesaplaşmayı izlerken bir başka gelişmeyi de gözden kaçırmayalım.

Türkiye'nin dünyadaki rolü, adeta bu hesaplaşmaya paralel olarak yeniden tanımlanıyor.

Dünkü Zaman'da Ürdünlü Muhammed Ebu Rumman tarafından yazılan çok önemli bir makale vardı. Bakın orada Türkiye'nin rolü nasıl tarif ediliyor:

'Erdoğan kendisinin 'Osmanlı torunlarının lideri' olduğunu ifade ederek Osmanlıların mirasını yeni bölgesel rolün arka planına koymak suretiyle modern Türk resmi söyleminin alışılmış kalıplarını aştı. Gazze saldırılarına yönelik sürpriz Türk rolü görüldüğü üzere Türkiye'de iktidardaki siyasilerin Arap bölgesinin Türkiye'nin stratejik çıkarlar karesindeki önemine dair yeni anlayışlarını temsil ediyor.'

Ve yazıdan bir tespit daha:

'Türk rolünde halihazırdaki değişimin geçen yıllar boyunca iktidara gelen aşırılıkçı Kemalist siyasiler eliyle gerçekleşmesi beklenmiyordu.'

Olup biteni bu gelişmelerle birlikte okumak daha anlamlı görünüyor. Yukarıda ifade etmeye çalıştım, meseleyi sadece dış dinamiklere bağlamak yanıltıcı olabilir.

Belki de en doğrusu Türkiye'de şekillenen yeni anlayışın, kendi rolünü yeniden tarif etmek üzere pazarlık edecek bir güce eriştiğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi