AK Parti Diyarbakır’ı alabilir mi?

AK Parti Diyarbakır’ı alabilir mi?

Kuşkusuz gazetecilik açısından Ergenekon cazip bir konu. Sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın yakından izlediği bir süreç.

Yabancı basında çıkan yorumlar da en az bizdeki kadar kafa karışıklığı ve bir o kadar da çeşitliliği yansıtıyor.

Kimi ülkede iç savaşa kadar gidebilecek bir gerginlikten söz ediyor. Kimi birbiriyle uzlaştırılması güç tezleri aynı parantezde savunmaya çalışıyor.

Doğrusu bazı değerlendirmeleri isabetli bulmak pek de kolay değil.

Sözgelimi dün basına yansıyan bir makalede ‘Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırarak Rusya ve İran’a yaklaştırdığı’ öne sürülüyor.

İlginçtir, aynı makalede Fethullah Gülen hareketinin giderek Türkiye’yi ele geçirdiği ve ülkeyi hızla İslamlaştırdığı da iddia ediliyor. (Washington’daki Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü’nün (MEMRI) Türkiye uzmanı Rachel Sharon-Krespin’in yazdığı ‘Fethullah Gülen’in Büyük İhtirası’ makale Middle East Quarterly dergisinde yayınlandı.)

Sonuçta Türkiye’deki sancılı süreç dünyanın da gündeminde.

* * *

Bu telaşın arasında neredeyse konuşamaz hale geldik.

Oysa gündemde bir de yerel seçim var. Kamuoyunun seçime olan ilgisi aşağı yukarı açıklanan adayların ne kadar popüler isimler olduğundan ibaret. Bu ilgi de çoğunlukla AK Parti adayları üzerinde yoğunlaşıyor.

CHP çarşaf açılımıyla kısmen de olsa yakaladığı ivmeyi hızla kaybediyor. Belki de yıllar yılı bünyesinin geliştirdiği bir ‘iktidardan kaçış’ refleksi bu.

MHP’nin açıkladığı adaylar ya da seçim hamleleri, şu ana kadar bir heyecan uyandırmadı.

* * *

Sözü Diyarbakır’a ve güneydoğudaki kritik seçim sürecine getirmek istiyorum aslında.

Beklendiği gibi AK Parti ve DTP dışında herhangi bir siyasi parti, ne Kürt sorunu, ne yaklaşan seçim, ne de elle tutulur bir aday profili üzerinden tek bir söz söylemiyor.

Ülkenin bir bölümünde seçim, iki siyasi partiye bırakılmış durumda. Bunun ne kadar sağlıksız olduğu, seçim tansiyonunu ne ölçüde yükselteceği ise bölgeyi biraz tanıyan herkesin malumu.

Bir önemli nokta daha. Bu seçimde güneydoğuda ortaya çıkacak tablo, bırakın Türkiye’nin iç dengelerini, bölgedeki bazı gelişmeleri etkileyecek kadar önemli. Nasıl olur da ülkenin iki muhalefet partisi bu kadar ilgisiz kalabilir.

* * *

Seçimleri daha çok konuşacağız. İlk sorumuz belki de 29 Mart’a kadar en çok konuşulan ve cevabı en çok merak edilen soru olacak.

Bu satırları yazarken AK Parti’nin Diyarbakır adayı kesinleşmemişti. Kuvvetle muhtemel iki isim arasında bir tercih yapılacak. Abdurrahman Kurt ve Ömer Serdar Kaplan. Kurt’un milletvekili olması kendisi için avantaj mı dezavantaj mı? Avukat Kaplan’ın Diyarbakır’da sahip olduğu taban onu mu öne çıkaracak?

Bu soruların cevabını çok kısa bir süre sonra alacağız.

Ancak Diyarbakır’da adayların kim olduğunu aşan bazı gerçekler var.

AK Parti 22 Temmuz 2007’de bölgede DTP’nin tartışılmaz sayılan üstünlüğüne son verdi. Sürecin devamında DTP’nin bölgede başta Diyarbakır olmak üzere pekçok belediye başkanlığını kaybedebileceği öngörülüyordu.

2007’nin sonları itibarıyla ortaya çıkan ve 2008’de ‘tavan’ yapan kritik gelişmeler, beklenmedik bazı savrulmaları beraberinde getirdi.

AK Parti Diyarbakır’ı alabilir mi, sorusunun cevabı, bu savrulmanın sandığa nasıl yansıyacağı ile ortaya çıkacak.

İddia şu: AK Parti bölgede 2007’de yakaladığı havayı önemli ölçüde yitirdi. Bu şartlar altında seçim kazanması mümkün değil.

Gerçekten öyle mi? En azından kendi payıma bu görüşe katılmadığımı söyleyebilirim.

Tartışmaya pazartesi devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi