Cevher İlhan

Cevher İlhan

“Ateşkes” oyunu…

“Ateşkes” oyunu…

İsrail’in zulüm ve vahşeti sürdükçe en önemli siyasî gündemler bile talî kalıyor. “Ateşkes” e varıldı; lâkin bunun “göstermelik” olduğu ve İsrail’in bu manevralarla Gazze’de kalma oyununu oynadığı gözleniyor.

İsrail’in uluslar arası ateşkes çabalarının ve çağrılarının önünü almak ve baskıları hafifletmek için tektaraflı “ateşkes” ilânının ardından varılan “ateşkes”e rağmen, hâlâ BM’nin teklifinde yer alan “Gazze’yi tamamen terk etmesi” şartına uyup uymayacağı bilinmiyor.

Gerçek şu ki Kur’ân’ın haber verdiği üzere “hırs-ı hayat ve havf-ı memat”la ölümden korkup bunalıma girerek ilerlemeyen, Gazzeli küçük çocukların üzerlerine yağan ölümcül bombalara gösterdiği direnç ve cesâretin onda birini dahi gösteremeyen zırhlı tanklar içindeki İsrail askerlerinin—Lübnan’da olduğu gibi—savaşmak istememesi üzerine Telaviv, “Gazze Zirvesi” öncesi sürpriz olarak “tek taraflı ateşkes” istemek zorunda kalıyor.

Ne var ki bunda da samimî değil; mağlûbiyetini gizleme hilesiyle bir yandan görünürde sanki karşısında bir ordu varmış gibi “ateşkes” paravanı altında “ateşkes” istiyor; diğer yandan ölüm saçıyor. “Ateşkes”in ve “iyiniyet”in gereği olan ablukayı ve amansız ambargoyu kaldırmıyor…


KORKU VE MAĞLÛBİYETİ KAMUFLE…


Yüzlerce Kur’ân âyetinin Yahudileri ikazını, İsrailoğullarını, “yeryüzünü fesada veren” ve “hep bozgunculuğa koşan” zulüm ve ifsadının “seciyelerinde ve mukederâtında münderic olan (yerleşen) müthiş desâtiri (esasları)” ile tefsir eden Bediüzzaman, “her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nev'î ihtilâle parmak karıştıran Yahudi milleti”ne bu bozgunculuğundan dolayı “Kur’ân’ın onlara karşı pek şiddetli davrandığını” izâh eder; “dehşetli sille-i te’dib (edeblendirme tokadı) vurduğunu” belirtir. (Sözler, 366-367)

Üç haftayı aşkındır karadan, havadan, denizden Gazze’yi bombalayan, kara harekâtıyla ve fosfor bombalarıyla saldırısını sürdüren, çoğu çocuk ve kadın bin ikiyüz elli insanı katleden ve beşbin üçyüz sivili yaralayan İsrail, Kur’ân’ın bu hükmünü Gazze sahifesinde bir defa daha fiiliyatıyla te’yid etti.

Gazze halkını toptan imha için giriştiği katliâmda, ABD’den aldığı “akıllı bomba”larla Filistinlilerin evlerini, camilerini, hastanelerini, okullarını, sokaklarını bombaladı. Gazze’yi kan gölüne ve harabezâra çevirdi. Ancak yiğit Filistin halkının asil ve kahramanca mücâdelesi karşısında Olmert’in ifâdesiyle “istediklerini” alamayınca, katliâmı masa başında politik atraksiyonlarla ranta dönüştürme peşine düştü. Gazze’ye saplanıp kalınca taktik değiştirmeye yöneldi.

Bir buçuk milyon sivilin açlık, susuzluk içinde helâk olmasına, binlerce yaralının tıbbî malzeme ve ilâç yokluğundan can vermesine seyirci kalıyor; sınır kapılarını açmıyor, dünyadan gelen yardımların ulaşmasını engelliyor.

Bir taraftan dünya kamuoyundan yükselen tepkiyi dindirmeye çalışırken, diğer taraftan en yıkıcı ve yakıcı silâhlarla silâhsız bir halka karşı yürüttüğü saldırıdaki mağlûbiyetini kamufle etme komplosunu kuruyor.

Bu yüzden sözünü ettiği “ateşkes”i de çarpıtma tezgâhında. Baştan beri BM kararlarını çiğneyen, hiçbir hukuk ve insanî değer ve kural tanımayan ve dünyayı takmayan İsrail, çekeceği asker sayısı konusunda bilgi vermiyor. “Hamas’ın yeniden silâhlanmasını önleme” uydurmasıyla “askerlerin bölümünü Gazze’de tutacağı” açıklamasıyla “ateşkesi” çarpıtıyor…


İSRAİL, İŞGALİ “MEŞRÛLAŞTIRMA” PEŞİNDE…


Belli ki İsrail yeni bir oyunun içinde. Bu sebeple Haziran 2008’deki anlaşmaya bile yanaşmamakta. Onca katliâm ve zulmünün üstüne bir de “diş kirası” istemekte. İşgal ettiği Gazze’den çekilmeyi, Filistin halkının yüzde 75’inin seçtiği meşrû yönetimi İslâmî Hareket’in (HAMAS) “teslim” olmasını örtülü bir biçimde ileri sürmekte…

Dahası “ateşkes” ve “barış görüşmeleri” perdesinde Gazze’de işgalini sürdürme strate-jisiyle döktüğü kan üzerinden pazarlık yapmakta.

Aslında ateşkes her iki tarafça da ilân edildiğine göre İsrail’in artık bir “bahanesi” kalmadı. Gelinen noktada her şey, İsrail’in Gazze’den kayıtsız şartsız çekilip halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gıda ve diğer malların geçmesi için bütün sınır kapılarını açması gerekiyor.

Fakat İsrail bu hususu hep gürültüye getiriyor. Bu bakımdan İsrail’in barışa yanaşmayacağı, sâdece dünya kamuoyunu oyalamak; ve bu senaryoyla işgalini “meşrûlaştırıp” baskı ve zulmünü ikame etmek emelinde olduğu endişesini herkes taşıyor.

İsrail’i tanıyanlar oyunun farkında. Bu yüzden kimse tarih boyunca barışı, vaadlerini ve ahidlerini bozan İsraillilerin “taahüdleri”ne güvenmiyor.

Bunun içindir ki Mısır’ın Şarm El Şeyh şehrindeki “çokuluslu Gazze zirvesi”ne katılan devlet ve hükümet başkanlarıyla düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı Gül, “Öncelikle ateşkesin devamlı olabilmesi, âdil ve kalıcı bir barış için İsrail askerlerinin en kısa sürede Gazze’den çıkması, ablukanın kalkması, kapıların açılması ve yeniden imarın başlaması” temennisini dile getirmekte.

Yine bunun içindir ki “İsrail’in bu konuda tavrı net değil, güvenliği için askerlerini Gazze’de tutma taktiğinde” tesbitini yapan Başbakan Erdoğan, “Umarım İsrail ateşkese uyar” diye ihtiyatlı konuşmakta.

Gazze’de derhal yürürlüğe giren bir ateşkesi ilân eden HAMAS’ın diğer müttefik gruplarla birlikte, ateşkesi “geçici” kabul edip kesin ateşkes için İsrail’e çekilmesi için bir hafta süre vermesinin anlamı da bu…

Bakalım İsrail bu kez “ateşkes” ahdine ne kadar sâdık kalacak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi