Filistinlilerden ‘dik durabilme’ dersleri...
İsrail'in tek taraflı olarak ilan ettiği ateşkesin ardından Hamas'tan da geçici olarak 'ateşkes' ilanı geldi.
İsrail'in kara harekatından arzu ettiği gibi bir netice alamayacağı için mi yoksa göreve başlayacak Obama'ya bir tür jestte bulunmuş olmak için mi ateşkes yoluna gittiğini, bilmiyoruz. Ancak, dünyanın en gelişmiş savaş makinelerine de sahip olsanız, izzet ve şereflerini korumak için harekete geçmiş insanları yıldırabilmenin mümkün olmadığı bir kez daha ortaya çıkmış durumda.
İsrail 2006'da Lübnan'da yaşadığı Hizbullah hezimetinden sonra, şimdi de Gazze'de Hamas hezimeti tatmış oldu esas olarak.
Gazze'nin yakılıp yıkılmış olması, çoğu sivil; kadın, çocuk hatta bebek olmak üzere bin 300 civarında Filistinli'nin şehid olması, İsrail'in zafer kazanmış olması manasına gelmiyor.
Zafer sadece teknolojik üstünlüğe sahip olmak ve yakıp yıkmakla kazanılmıyor. Muhatabın 'pes' etmesi ve saldırganın gücüne ram olup, tümüyle teslim olması gerekiyor. Ortada böyle bir hal yok.
Kaldı ki, Filistinlilerin kayıplarının binin üzerinde olması, İsrail kayıplarının tek rakamlarla ifade edilmesinin de gerçeği yansıtmadığı, içerde karşılaşacağı ciddi mukavemet sesebiyle, İsrail kayıplarınını saklandığı da biliniyor.
Gazzelilerin yaptığı ve Filistinlilerin zaten yıllardan beri yapageldikleri şey, İslâm alemini meydana getiren ülkelerin ders almaları gereken şeydir ve o da dik durabilmektir.
Halkı Müslüman olan ülkeleri, Filistin'de olup bitenlere yüksek perdeden karşı çıkmaktan ve herhangi bir saldırı olduğu zaman buna uygun karşılıkları vermekten alıkoyan sebeplerin ne kadar anlamsız ve geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır Filistinliler aslında.
Onlar, sıcak çatışmanın içinde, her türlü imkansızlığa rağmen izzet ve şereflerini korumak için cansiperane savaşır ve saldırgana karşı dimdik ayakta dururlarken; bir buçuk milyarın üzerinde nüfusa ve 50 küsur devlete sahip İslâm Alemi'nin; artık kimsenin, özellikle de güçlü olanların takmadığı bilinen uluslararası ilişkileri öne sürerek, gerektiği gibi ses çıkaramamış olması, ne kadar acı.
İsrail'in ve onun emrindeki ABD'nin başlarına açabileceği gaileler ya da başka sebeplerle, var olan bütün değerleri berhava eden İsrail saldırıları karşısındaki çaresizlik, İslâm ülkelerinin karşı karşıya bulunduğu en büyük açmazı göstermektedir.
Bir buçuk milyar Müslümanın yöneticisi konumunda bulunanlar, o insanların hassasiyetlerini tam olarak taşımıyor ve herhangi bir sıkıntılı durumda, en azından hafif riskler almaya bile cesaret edemiyorlar. Son gelişmelerin ortaya koyduğu en acı gerçeklerden birisi de budur.
Uluslararası hukuku, Birleşmiş Milletler'i ve bütün dünyayı karşısına alarak Gazze'deki kardeşlerimize saldıran İsrail, aslında ciddi manada bir çılgınlık yapmakta ve böylelikle, güya normal davranmakta olanların ellerini kollarını bağlamaktadır.
İslâm ülkeleri böylesi bir çılgınlığın karşısında, en azından diplomatik olarak sıradan olanın dışına çıkmayı bile akıl edememektedir ne yazık ki...
Venezüela, Bolivya ve Honduras'ın yaptıklarını her bir İslâm ülkesi yapabilmeli ve saldırgana: 'Tamam, bazı konularda sana mecbur olabilirim ama bunun bedelinin bu kadar ağır olması kabul edilemez' denebilmeli değil miydi?..
Sonradan Katar ve Moritanya İslâm Cumhuriyeti'nin yaptığını 50 küsur İslâm ülkesi de yapsa ve İsrail'e karşı en azından bu şekilde tavır alınsa, ne kaybedilirdi ki?..
Gazze'de izzet ve şerefleri için can veren ve kurtarabilmek için doğrudan müdahele edemediğimiz kardeşlerimize, en azından bu kadarlık bir borcumuz yok muydu?..
Filistinli kardeşlerimiz, dik durabilme dersleri veriyor. Anlayana...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.