Boykot ve Murtezika
Boykot her şeyden önce bir tavır koymadır. Zulme, haksızlığa, işgale, katliama, cinayete, vahşete ve soykırıma karşı.
Boykot bir saf tutmadır. Haksızlığa karşı haklının, zulme karşı mazlumun, işgalciye karşı direnenin yanında.
Boykottan kısa vadede büyük sonuçlar beklemeye gerek yok. Ama bu tür eylemlerle en azından tavır koyma ve saf tutma disiplinini öğrenmiş olacağız.
Bir dönem dikey ve yatay disiplin konusu tartışılmış, günümüzde yatay disiplini yaygınlaştırmanın daha iyi olduğu savunulmuştu. Birinde piramit düzeni var. Bu düzen, her yetkili ya da görevlinin gözetimindeki kişilerin kurallara uymalarını sağlaması, uymayanları da gerek görürse cezalandırmasıyla korunur. Ordularda, siyasi partilerde, cemaatlerde, örgütlerde bu düzen hâkimdir. Yatay disiplinde ise bir gönüllülük ve herkesin kendi kendini murakabe etmesi söz konusudur. Boykot da böyledir.
Aslında bu iki disiplinin biri diğerinin alternatifi değildir. Şartlara ve ortama göre seçim yapılır. Yatay disiplinde kişisel kontrol ve bilinçlilik etkindir. Bu, insanın gönüllülük bilincinin ve aktivitesinin daha etkin bir şekilde devreye girmesi için önem arz eder.
Siyonist vahşet Filistin’de büyük bir katliam gerçekleştirirken, çocukların okul çıkış saatlerini gözeterek onları topluca katlederken, camileri namaz kılanların üzerine yıkarken, hastaneleri hedef alırken vicdan sahibi herkes “ben bu vahşet karşısında ne yapmalıyım?” sorusunu kendine sormak zorundadır. İlk yapacağı iş de tavır koymak, bu vahşeti kesin bir şekilde reddetmektir. İkinci sırada saf tutmak gelir. Çünkü tek başımıza kaldığımızda kendimizi o vahşet karşısında zayıf ve aciz hissedeceğiz. Ama güçlerimizi birleştirdiğimizde mutlaka bir şeyler yapabileceğimizi görürüz.
Boykota destek veren kişi de en azından, vahşete finans kaynağı olanlara karşı tavır koyanların safına gönüllü katılarak zulmü reddetmiş olur. Burada boykotun amacı birini dininden veya ulusal kimliğinden dolayı mahkûm etmek değil, vahşete finans kaynağı olanlara karşı tavır koymaktır. Bunun diğer tarafa etkisinin ne olacağından önce senin insanî ve vicdanî ret sorumluluğunu yerine getirmen önemlidir. Karşı tarafa etkisi ikinci konudur.
Boykota iyi uyulabilmesi, amacını aşmaması ve haksız töhmetlerin oluşmaması için doğru bilgiye dayanan yönlendirme ile yürütülmesi gerekir. Bunun için de Tüketiciler Birliği’nin yönlendirmesinden yararlanılmasını öneriyorum. Çünkü belirttiğimiz gibi kuruluşların sahiplerinin dinî ya da ulusal kimliklerinden dolayı değil zulme finans kaynağı olmalarından dolayı reddedilmelerine özen gösterilmesi en uygun olandır. Tüketiciler Birliği’nin bu konuda bir çalışması var. Bu çalışmaya ekleme yapılması talepleri de yine aynı kuruluşa iletilirse gerekli inceleme yapılabilir. Bu kurumun vicdanî ret amaçlı kitlesel tavra öncülük etmesi de bir sivil toplum kuruluşu olarak tüketici bilincini yönlendirme amacıyla üstlendiği role aykırı değildir.
Gerekli araştırma, bilgi ve belgeye dayanılmadan hazırlanan uzun listeler boykotun amacına uygun değildir. Bunlar belki öfkenin listelere yansımasıyla ortaya çıkmıştır. Fakat böyle uzun listelerle hem boykot sulandırılmış, hem amacının dışına çıkmış, hem de tepkinin hedefinde olmaması gerekenler rasgele listeye alınmış olacaktır.
Boykotta öncelikli amacımız tavır koymak olmakla birlikte, kitlesel dayanışma bilinciyle yürütülmesi durumunda etkisi hiç de basite alınamayacak düzeyde oluyor. Önemli olan bu uygulamanın sadece dönemsel bir öfkenin ekonomik ilişkilerimize yansımasından ibaret olmayıp kalıcı bir duyarlılık haline gelmesidir. Ne yazık ki birçokları bu duyarlılığı hayatlarının bir parçası haline getiremediklerinden boykotun etkisi kısa dönemli oluyor. Eğer kalıcı duyarlılığa dönüştürürsek Allah’ın izniyle önemli bir etkisinin olacağını, başkalarını da zalimlerle işbirliği konusunda ince eleyip sık dokumaya zorlayacağını göreceğiz.
Karikatür krizinden sonra Danimarka firmalarının Arapça gazetelere tam sayfa reklamlar vererek karikatürcülerden teberri etmeleri boşuna değildi. Ama ne yazık ki duyarlılık dönemsel olduğundan etkisi de o dönem içinde kaldı.
Bugün Türkiye’de boykot edilen markaların reklamlara olağanüstü bir şekilde yüklenmeleri de boykotun etkisini göstermeye başladığının işaretidir.
Bunun bir başka işareti de murtezika grubunun boykotu kırmak için yarışa girmeleri, bunun boş iş olduğunu, küresel çapta güce sahip firmalara bir zarar vermeyeceğini iddia etmeleri, boykot yoluyla tavır koyanları üretmemekle, tembellikle suçlamalarıdır. Birilerinin küresel firmaları varsa bizim de küresel boykotumuz olmalı. Boykot aynı zamanda üretmektir. Dünya piyasalarını mafya politikalarıyla işgal edenlere karşı küresel saf tutma eylemini etkili hale getirirsek, o mafyanın kenara ittiği üreticilerin de piyasalarda özgürce dolaşmalarına imkân sağlarız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.