AK Parti yerel seçimlere hazır mı?
AK Parti, birinci iktidar döneminde girdiği ilk yerel seçimlerden, hem oylarını artırarak çıkmış, hem de çok sayıda büyükşehir, il ve ilçe belediye başkanlığını kazanmıştı.
Şimdi ikinci iktidar döneminde yeni bir yerel seçim deneyimini yaşamaya hazırlanıyor. Aday trafiği 2004’deki kadar yoğun değil. Ancak tuhaf bir şekilde aday belirleme süreci çok daha sancılı geçiyor. Şu saate kadar açıklanmayan adaylar var. Önce açıklanıp sonra değiştirilen adaylar bile oldu.
Tek başına iktidar olan bir siyasi partinin bu türden sorunlar yaşamasını normal bulanlar da var. Çünkü ekonomik kriz, uzun süreli iktidarın getirdiği yıpranma gibi faktörlere rağmen AK Parti seçimlerin en büyük favorisi. Dolayısıyla da çekişmeler yaşanması, bazı yerlerde kararın gecikmesi, alınan kararlar sonrasında partiden kopmaların yaşanması sürpriz sayılmıyor.
* * *
Ancak iktidar partisinin favoriliğinin yanı sıra dışarıdan kolayca görünmeyen bazı sorunları var. Gerek 2002 genel, gerekse 2004 yerel seçimlerinde partinin sahip olduğu en büyük avantaj; uluslararası şartların uygunluğundan, henüz yaşanmış ve toplumu derinden sarsmış ekonomik krize kadar herşeyin Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşımasıydı.
Bunlara Erdoğan’ın sahip olduğu kişisel özellikleri de katarsak, AK Parti rakiplerinin çok önünde girdi seçimlere.
2007’nin şartları ise hafızalarda taze. İktidarın politikalarını çok fazla sorgulamaya zamanı olmadı seçmenin. Gerek 27 nisan e-muhtırası, gerekse cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kriz, Temmuz 2007 seçimlerini çok farklı bir zemine sürükledi. Sonuçta AK Parti % 47 gibi çok yüksek bir oyla yeniden tek başına iktidar oldu.
* * *
Bugün manzara oldukça farklı.
En başta dikkat çeken, parti teşkilatlarındaki yorgunluk, bezginlik ve adayların açıklanmasıyla birlikte ortaya çıkan küskünlük. Bu tür etkenler seçime nasıl yansır, ya da önümüzdeki günlerde bu hava dağılır mı, tahmin etmek güç. Ancak seçim öncesinde AK Parti’de ciddi bir motivasyon sorunu yaşandığı açık.
AK Parti teşkilat anlamında RP-FP geleneğinden izler taşıyor kuşkusuz. Bu anlamda hala bir teşkilat disiplini var. Hali hazırda işleyen bir mekanizmaya da sahip. Ancak merkez parti olmanın getirdiği bazı özellikler, bu disiplinde önemli kırılmalar oluşturdu. Ayrıca teşkilatın çalışmalarını ve moral durumunu etkileyen unsurlar da geçmişten çok farklı.
Henüz işaretlerini görmesek bile, iyi bir seçim kampanyası bu olumsuzlukları ortadan kaldırabilir mi? Bunun cevabını da şu anda bilmiyoruz.
* * *
Ancak genel anlamda AK Parti’ye hakim olan görüş, bu durgun havayı sadece Tayyip Erdoğan’ın değiştirebileceği yönünde. Erdoğan’ın bu beklentileri haklı kılacak düzeyde güçlü bir lider olduğu da kuşku götürmez.
2002’de önüne çıkan engelleri aşıp Türkiye’yi yönetmeye hazırlanan bir Tayyip Erdoğan vardı. O zorlukların kendisine pekçok avantaj getirdiği malum. Oysa şimdi pekçok sorunu ve krizi yönetmek, dengeleri gözetmek durumunda olan bir Erdoğan var.
Tüm bunlarla birlikte Erdoğan partisini seçimlere geçmişte olduğu gibi motive edip hazırlayabilecek mi? 29 Mart seçimlerini gündeminin birinci sırasına alması göründüğünden çok daha zor.
Dalga dalga devam eden Ergenekon operasyonu, Gazze örneğinde olduğu gibi bölgemizde yaşanan sıcak gelişmeler, şimdilik uykuya yatmış görünse bile Mart’la birlikte tekrar harekete geçme potansiyeli bulunan terör.
AK Parti favori olmasına favori ama, seçimler sanıldığından çok daha sancılı geçebilir.