Bu yalanlar artık koktu
Mısır’daki dikta rejiminin Gazze’ye yönelik baskıda işgalci Siyonist devletin yanında yer aldığı, ona çeşitli şekillerde yardımcı olduğu artık bütün açıklığıyla görülüyor. Bundan dolayı da tüm İslâm âleminde halkların tepkisiyle karşı karşıyadır. Ne var ki bir yandan bu ihaneti yaparken, öbür yandan kendini haklı çıkarmak için çeşitli çarpıtmalara, yalanlara ve saptırmalara başvuruyor. Ama bu yalanlar için artık “bayat” da diyemiyoruz. Bayat olsa belki biraz yanına yaklaşılır. İyice koktuğundan yanına da yaklaşılmıyor.
Mısır’daki dikta rejiminin Rafah kapısıyla ilgili iddialarını teker teker ele aldığınızda, karşınıza çıkan çelişkiler bile onların yalanlarını, sahtekârlıklarını açığa çıkarmaya yeter. Buna rağmen yine kendilerinin kabahatli olmadıklarına insanları inandırabilmek için muhtelif dayanaklar bulmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki onların bu tutarsız iddialarının ve yalanlarının muhtelif medya organları vasıtasıyla Türkiye kamuoyuna taşındığını, hadisenin arka planı hakkında yeterince bilgi sahibi olmayanların da etkilenebildiklerini görüyoruz.
Mısır, Rafah kapısını açmamakta önce 2005 anlaşmasına dayanıyordu. Bu anlaşmanın bir yıllık olduğu ve artık geçerliliğinin kalmadığı gerçeği yüzüne çarpılınca ağız değiştirdi. Filistin’de meşru yönetimin Mahmud Abbas yönetimi olduğunu ve kapının açılması için onun adamlarının Filistin tarafını kontrol etmeleri gerektiğini ileri sürmeye başladı. Oysa Filistin’de halkın seçtiği meşru hükümet İsmail Heniyye hükümetidir ve o da Rafah kapısının kontrolünde Abbas’la ittifakı reddetmiyordu. Eğer reddeden Abbas ise bir kişinin ihaneti ve dayatması gerekçe gösterilerek bir buçuk milyon insan açlığa, ilaçsızlığa mahkûm edilemez.
Sonra Mısır tekrar gerekçesini değiştirdi ve kapı konusunda uluslararası prosedüre uymaları gerektiğini söyleyerek dış baskılara maruz kaldıklarını ima etmeye çalıştı. Çok geçmeden Dışişleri Bakanı Ahmed Ebu’l-Gayt çok farklı bir iddia ortaya attı ve kendilerinin dış baskılara boyun eğdikleri için değil, HAMAS yönetimini istemedikleri için kendi iradeleriyle ambargoya destek verdiklerini, kapıyı da bu sebeple açmadıklarını söyledi. İşte bu söz büyük ölçüde doğruydu. Fakat Ebu’l-Gayt bu sözleri söylerken muhtemelen işgal devletinin düzenleyeceği saldırıda HAMAS’ın tamamen bitirileceğini ve onunla bir daha muhatap olmayacaklarını umuyordu. Ama umduğu olmadı.
İşgalcilerin saldırılarının başladığı günlerde Mısır, Rafah kapısını yaralıların çıkarılması için açtığını duyurdu. Hemen ardından da bir karalama kampanyası başlatmak için kapıyı açmalarına rağmen HAMAS yönetiminin yaralıların çıkmasına izin vermediğini iddia etti. Oysa bu tamamen iftiraydı. Yaralılardan bazılarının durumu ağır olduğu için bir yere nakledilmeleri mümkün değildi. Diğerlerinin nakil işini de saldırılar yavaşlatıyordu. Kapının açıldığının açıklanmasından birkaç saat sonra da yaralılar çıkış için getirildiğinde Mısır yönetimi yeniden zorluk çıkarmaya başladı. Yerinde hizmet etmek isteyen doktorların girişine ise hiç izin vermedi.
Ne kadar ilginçtir ki olay yerinde bütün bunlar yaşanırken Mısır’ın Türkiye’deki temsilcisi, kendisiyle yapılan röportajda, ülkesinin aslında Rafah kapısını genelde açık tuttuğunu fakat çok sık İsrail saldırısına uğradığından zaman zaman onarım ve düzenleme için kapatmak zorunda kaldığını iddia edebiliyordu. Çünkü biliyordu ki o günlerde Türkiye halkı bu kapının kapalı tutulmasından dolayı Mısır’a kızgındı ve gerekçe diye ileri süreceklerinin hiçbiri inandırıcı olmayacaktı. O da kapıyı aslında çoğunlukla açtıkları yalanına başvurmuştu.
Hüsni’nin danışmanı ise, kendilerinin aslında Filistin’in iyiliğine çalıştıklarını, Rafah kapısını da açmak istediklerini ama açtıkları zaman hemen İsrail’in bombaladığını, o sebeple açmanın bir yararının olmadığını söyledi. Şu işe bakın ki işgalci kapıyı bombalıyormuş da o yüzden açamıyorlarmış! Kapıdan çıkışta bombalara hedef olmasınlar da içeride işgal devleti istediği gibi üzerlerine bomba yağdırsın!
Baskılar üzerine kapıyı kısmen açmak zorunda kalan Mısır yönetimi 5 Şubat’tan itibaren tekrar kapattığını açıkladı. Gerekçesi ise gülünç: “Biz yaralılar için açmıştık, onlar da geri döndüler, artık gerek kalmadı.” Yani Gazze’de her şey yoluna girdi, bütün yaralılar sağlığına kavuştu, tıbbi malzemeye ihtiyaç kalmadı, yıkılan onca bina yeniden inşa edildi, dolayısıyla kapılara da ihtiyaç kalmadı!
Böylesine saçma yalanlarla insanları aldatmaya çalışanların muhataplarını aptal zannetmeleri gerekir. Onların tutumlarının arkasındaki asıl niyetle ilgili değerlendirmelerimize inşallah müteakip yazımızda yer vereceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.