Dön baba dönelim...
Şu bizim futbol kulvarı çok enteresan!..
8-10 teknik adamla iş dönüyor.. Sağdan sola.. 0lmadı, yukarıdan aşağıya.. Hep aynı simalar..
Bir zat-ı muhterem, antrenörlüğü müddetince belki 10 ayrı takımı çalıştırıyor.. Bazen de bir kişi bir sezonda 2-3 takımla nikâh kıyıyor..
Daha da acayibi; bir sezon önce herhangi bir takımdan başarısız neticeler sebebiyle kovulan bir teknik adam, ertesi sene neredeyse davul zurnayla kovulduğu takıma teknik patron oluyor..
Tam komedi..
Bu sahnelere bizim ülkeden başka yerde de rastlayamazsınız.. Bunları neden yazıyorum?..
Haberlerde Mesut Bakkal’ın Denizlispor’la anlaştığını duydum.. Duyunca da bunları sizlerle paylaşmak ihtiyacı hissettim..
Mesut Bakkal, daha önceleri Denizli’ye hocalık yaptı mı bilmiyorum, ancak çalıştırmadığı takım kalmadı desem, yeridir..
Denizlispor 8 müsabaka kadar önce ülkemiz futbolunun ünlü gezginlerinden Ümit Kayıhan’ı büyük ümitlerle takımın başına getirdi..
Ümit Hoca fos çıkınca, bu defa Mesut Hoca geldi..
Denizlispor’un olumsuzluğunu elbette dilemeyiz, ancak muhtemel başarısızlıkta bu defa da Mesut Bakkal gönderilecek!.. Sonra da gelsin başka birisi.. Nasılsa yedek soyunanlar gırla..
Peki, bu isimler kim?.. Neden doğru dürüst bir baltaya sap olmazlar, ya da olamazlar?.. Antrenörlükleri mi yetersiz, veyahut bilgileri mi noksan?..
Futbolu mutlaka bilen kişiler ama böyle bir sistem oluşturulmuş.. 0nlar da bu sistemin aktörleri.. İşlerine de geliyor.. Kısa sürede sıcak para.. Üstelik bu arenada kriz falan da yok.. Kolay kolay çek filan da dönmez bu âlemde..
Erdoğan Arıca, Birinci Lig’de büyük denilen takımların dışında her takımı çalıştırmış.. Ancak, doğru dürüst bir başarıya imza atmamış.. Fakat her yıl bir başka takımın başında.. Ödüllendiriliyor sanki..
Samet Aybaba keza öyle!..
Hikmet Karaman, Giray Bulak, Rıza Çalımbay da Aybaba gibi..
Birkaç yıl öncesine kadar Ziya Doğan da aynıydı..
Yılmaz Vural zaten bu alanın duayeni..
Dışarıdan da aportta bekleyen isimler oldu. Hem de yıllarca..
Kimler mi?..
Mesela, Saffet Susiç.. Mesela, Nejat Biyediç.. Mesela, Gigi Multescu..
Bu teknik direktörler de Türkiyemizde pek çok takımı çalıştırdılar..
Yabancısıyla yerlisiyle böyle sık sık takım değiştiren kişiler iyi de para kazanıyorlar.. Hatırı sayılır bir piyasaları var..
“Mualla, oh ne âlâ” misali yarım sezon takıl bir ekibe, al parayı bak keyfine!.. Akıbetleri kovulmak olsa bile kazandıkları para memleket insanının standartlarının çok üstünde..
Peki, dünya futbolunda işler ne âlemde?..
Var mı bizdeki gibi her sene ekip değiştiren?..
Ne gezer?..
Adamlar sözleşme yaptıkları zaman 5 senelik, 6 senelik imza atıyorlar..
Öyle üç-beş müsabaka sonunda hocayı nasıl göndeririz plânları yapan yönetici profilini göremezsiniz dışarıda..
Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim.. Fransa’da Auxerre denen bir takım vardı.. Avrupa Kupa Galipleri’nde yanılmıyorsa 90’lı yılların başlarında Beşiktaş’la eşleşmişti ve Beşiktaş’ı kupadan elemişti.. İşte o Auxerre’in Guy Roux isimli bir teknik patronu vardı.. Adam kaç seneden beri Auxerre’i çalıştırıyormuş biliyormusunuz?..
43 yıl.. Akıl alacak gibi değil..
Almış o takımı 3. Lig’den, yavaş yavaş Birinci Lig’e kadar taşımış ve Fransa Ligi’nde ses getiren bir takım yapmış..
Yine Manchester United’in İskoç teknik adamı Alex Ferguson!.. Teknik direktörlüğü aynı takımda 25 seneye doğru gidiyor.. Üstelik İngiliz hükümeti Ferguson’a “Sir” ünvanını vermiş..
Peki, bu adamların canı başka heyecanlar istemez m?.. Bu adamların iyi günü olduğu gibi, kötü günleri hiç mi olmadı?..
Mutlaka olmuştur.. Ancak, onlar istikrara önem veriyorlar..
Günlük yaşamıyorlar..
Bizdeki, maalesef çorba sistemi..
Bu gün burda, yarın orda..
Öbür gün ise bir öncekinde..
Sanki çadır tiyatrosu..
0ndan sonra da;
Doldur, ikramiyesi boldur(!)..