Tevekkül ve risk
Dünyanın başına kâbus gibi çöken kriz, “risk” kelimesinin de anlam ve ağırlığını bir hayli artırdı. Son 10 yılda çok geliştiği söylenen risk yönetiminin aslında “pek de gelişmediği” bu krizle birlikte ortaya çıktı. Active Academy‘nin düzenlediği Risk Yönetimi Zirvesinde konuşan, Ernst&Young yöneticisi Martin Studer’in bir cümlesi, bu durumun ironik bir tespiti: “Risk yöneticisi olarak krizden sonra en çok muhatap olduğum soru ‘neden uyarmadınız’ oldu.” İş hayatında risk hep var ve olacak. Bu riski yönetmek için ise “proaktif” olmak, yani olumsuzlukları önceden tahmin etmek, temkin ve tedbirli olmak gerekiyor. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin‘in tespit ettiği gibi: “Bugün riski yönetemeyince, yarın krizi yönetmek zorunda kalıyorsunuz.”
***
Riski yönetmek için önce riskin var olduğunu idrak etmek lazım... Sonra temkin ve tedbir... Bunlar yapılmasına rağmen o riske maruz kalındıysa, o zaman da tevekkül, yani sükunet ve sabır... Dünkü zirvede bir konuşmacı tevekkülü risk yönetimine engel bir unsur gibi tarif edince, “tevekkül”ün ne kadar yanlış yorumlandığını fark ettim. Bu inanç coğrafyasındaki “ana unsurlardandır” tevekkül... Fert ve toplumların psikolojik sağlığı için vazgeçilmez bir “destekleyici”dir. Bir işi “gereğince” yapmak, “alınabilecek” tedbirleri almak, sonucu ise itidal ve sükunetle beklemektir tevekkül... Sebeplere yapışmadan, sadece “ummak” değildir.
***
Kriz dünyayı silkeledikçe, ekonomileri yönetenler de daha derin ve kavramsal özeleştiriler yapıyorlar. Risk Zirvesi, küresel ölçekteki regülasyonların, denetim standartlarının, tariflerin, risk ölçümlerinin yeniden tarif edilmesinin giderek daha hayati bir zorunluluk haline geldiğini gösterdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.