Ali Kalkancı ve bazı çevrelerin özür borcu
28 Şubat’ın önemli piyonlarından Ali Kalkancı, yine bir 28 Şubat günü tutuklanarak cezaevine konuldu. Kaderi İlahi (yahut şamar-ı ilahi) işte böyle bir şey. Kimse yaptığından kurtulamıyor.
Kalkancı, tutuklanmadan önce Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e önemli itiraflarda bulunmuş. “Çok sıkıntılı durumdaydım. Veli Küçük bir yakını vasıtasıyla para yardımında bulundu. Sonra bu yardımlar devam etti. Söylediklerini yapmak zorunda kaldım.”
Eskilerin ifadesi ile yardım kabul eden ferman kabul eder durumları..
Yani, üzerine bir darbenin inşa edildiği, on binlerce insanın mağdur edildiği süreç yalanlar üzerine kurulmuş. Darbe yapmak için sahte şeyhler, sahte evlilikler, sahte şeriatçılar, sahte başörtülü Fadimeler-bulunup askerin önüne atılmış.
Ehh, asker de –başörtüsüne- dine karşı hassas ya. Memleketi şeriattan kurtarmak için duruma vaziyet etmek zorunda kalmış.
Aslında bunların hepsi hikaye. Doğrusu, bazı askerler darbe yapmaya karar vermişler, ayıp olmasın diye-derin bağlantılarını-seferber edip ufak tefek gerekçeler hazırlamışlar.
Gerekçesiz darbe de olmaz ki, o zaman ABD ne der?
Aydın Doğan medyasının ETÖ’ye desteğinin sebebini şimdi anlıyor musunuz?
28 Şubat’a kayıtsız şartsız destek olup, ceplerini bankalardan aşırdıkları milletin parasıyla dolduranlar, suç ortaklarını korumaya çalışıyorlar. 28 Şubat’ta beraber çalıştılar, şimdi dirsek yapmak işlerine gelmiyor. Çünkü susup, kenarda bekleseler işin ucunun kendilerine de dokunacağını biliyorlar. Veli’nin operasyonu ile Kalkancı’yı onlar manşete çıkarmıştı. Kuran Kurslarında Laikliği yıkacağız diye yeminler ediliyor tarzında haberleri onlar uydurmuşlardı. Cürm-ü meşhut halinde yakalanan Fadime’yi tecavüze uğramış, gözü yaşlı masum kız pozisyonuna onlar getirmişti. İmam hatiplerde rejim düşmanlığı yapılıyor türü haberleri onlar servise vermişlerdi. Veli Küçük ile bu kadar al gülüm ver gülümden sonra, ETÖ davasının destekçisi olmak mümkün mü?
28 Şubat’ta masa başında yapılan haberlerin gerçek dışılığını bilen biliyordu. O yıllarda medya’daki tek seslilik bu gerçekleri anlatmaya, fırsat vermedi. Bir iki küçük tirajlı gazetenin çığlıklarını da kimse duymadı. Şimdi bütün bu itiraflardan sonra 28 Şubat’ı bir kurtuluş savaşı gibi kutsayan askeri kesimlerin ne düşündüğünü doğrusu merak ediyorum. Asker bu adi provokasyonlara daha ne kadar gelecek?
Kalkancı’nın Veli Küçük ile ilgili ifşaatları Ergenekon davasının demokrasinin geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. ETÖ davası sadece basit bir örgüt davası değil, Türkiye’nin son on yılında meydana gelen bütün pisliklerin, kahpeliklerin, ihanetlerin masaya yatırıldığı, askerimizin nasıl tuzağa düşürüldüğünü gösteren bir dava. Keşke, Ali Kalkancı’dan sonra Fadime’yi de yeni yüzü ve hayat tarzı ile bir ortaya getirseler. O zaman iki satılmış kanalıyla nasıl milletçe dolmuşa getirildiğimizi, nasıl provoke edildiğimizi daha iyi göreceğiz. Tabi Müslim Gündüz’ün etrafındaki Jitemcileri de unutmamak lazım. Aczimendilerin her gösterisinde önde yürüyen sakallıların bazılarını araştırın bakalım şimdi nerede görev yapıyorlar. İçinde zerre kadar iman taşıyan biri bile bu oyunların figüranı olmazdı. Bırakınız artık şeyhini, meyhini..
Kalkancı’nın itiraflarından sonra bazı çevrelerin dindarlara özür borcu yok mu? Lafla değil,28 Şubat’ta konulan yasakları tek, tek kaldırıp, din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan bir özür borcu.