Çözüm siyaseti, sorun siyaseti!
Siyaset, ya sorunlardan, ya çözümlerden beslenir.
Bunun üçüncü bir yolu yoktur.
Çözüm siyaseti, pozitif düşünen, meseleleri anlamaya çalışan, gelişmiş veya gelişmekte olan toplumların siyasetidir. Siyaset kurumunun asli görevi de budur. Gelişmiş toplumlar, sorunu gösterip üstünde tepinen, ağlayan, sızlayan politika tipine rağbet etmez. Problemlerin çözümünü ister, somut, elle tutulur projelere bakar, sızlanma politikasının peşinden gitmez.
Sorun siyaseti ise adı üstünde, toplumsal sorunları gösterip onların üstünde ağıt yakan, bütün toplumun kendisiyle birlikte ağlamasını isteyen siyaset şeklidir. Meselelere çözüm getirmez, hiçbir proje ortaya koymaz, huzurlu bir gelecek vaat etmez, yaraları kaşıyıp, toplumsal acıları harekete geçirerek taraftar toplamaya çalışır. Politikasını sorunlar üzerine bina ettiği için hınç dolu, haksızlığa uğradığını düşündüğü için çatışmacıdır. Sorunlar üzerinden yürüyen siyaset bir müddet sonra mensuplarını da bir sorun haline getirir. Taraftarlarını sorunlarla özdeşleştirir, taraftarını sorunun kendisi olduğuna ikna eder. Artık sadece sorunlarla uğraşmak yetmez, sorun haline gelen bu politik çevreyi de çözmek, öfke yoğunluğunu azaltmak gerekir.
İşte DTP’nin güneydoğu’da izlediği siyaset budur.
Bu sadece DTP ye ait bir siyaset biçimi değil, başta CHP olmak üzere bütün sol partilerin kronikleşmiş bir hastalığıdır. Bağırır, çağırır, kıyameti koparırlar ama hiçbir çözüm önerisi de getirmezler. İşte seçim sürecindeyiz, partilerin projelerini, tekliflerini en çok tartışmaya açacakları, seçmenlerin en çok desteklerini talep edecekleri bir dönemdeyiz. Hani partilerin projeleri, hani seçmeni avlayacak reçeteler, bir tek çözüm önerisi sunan veya gören var mı?
Varsa yoksa şikâyet.
İşsizlik almış başını gidiyormuş da, kriz bizi teğet geçmemişmiş de, terör hala can almaya devam ediyormuş da, güneydoğu meselesi olduğu yerde duruyormuş da, iyi de bunları herkes biliyor, senin vazifen bunları bir daha söylemek değil, bir daha olmaması için, nasıl çözüleceğini söylemektir.
DTP bu sorunların kalmasını, hatta büyümesini istiyor. Yaşamak, varlığını sürdürmek için başka çaresi yok çünkü.
Öteki partiler ne yapıyor peki? Hiçbir şey! Çoğu hepimizin bildiği Türkiye’nin fotoğrafını çekmekle meşgul. O kadar büyük bir zihin konforuna, düşünce tembelliğine sahibiz ki, en küçük bir düşünce cehdine, fikir gayretine tahammül edemiyoruz. Utanmasak, Batı’dan uçak, otomobil, bilgisayar alır gibi, problemlerimizin çözümü için fikir de satın alacağız. İthal mallarımızın içine –Kürt reçetesi, Kıbrıs Reçetesi- gibi kalemler de ilave edeceğiz.
Eskiden insanlar sorunlarımız çözülmedi diye siyasetçiye küserdi. İktidar olunca taahhütlerini yerine getirmeyenin sandıkta defterini dürerdi. Çözüm siyaseti zaten böyle bir tavrı gerektirir. Sorun siyaseti ise demin belirttiğim gibi sorunlardan nemalandığı için, her türlü çözümden rahatsız olur, bunu varlığına yönelmiş bir tehdit gibi algılar, tepki gösterir. AKP mitinginde Diyarbakır’da bazı kepenklerin indirilmiş olmasını biraz da böyle değerlendirmek gerekir. Dün sorunlarımız çözülmüyor diye şekva edenler, şimdi sorunlar çözülüyor diye tepki gösteriyorlar. Siyaset sorunlardan beslenirse, en anlamlı, en kucaklayıcı çözümler bile sorun olur.
Güneydoğu’yu önce bu halet-i ruhiyeden kurtarmak lazım.