Fikre karşı, fikir mi? Fikre karşı, kaba kuvvet mi?
29 Mart seçimleri münasebetiyle, partiler meydanlara inmeye başladı.
Başladı amma AKP-CHP arasındaki tartışmalar, giderek kavgaya dönüştü.
Gözüken odur ki, tartışmalarda FİKRE KARŞI FİKİR prensibine değer vermek gibi, bir medeni diyalog tarzını benimsememekten fersah fersah uzaklardayız.
Oysa ki, karşı görüşte olsalar bile tolerans sahibi olan kişi veya kuruluş temsilcilerinin, kavga etmeden de, tartışmaları mümkündür. Centilmenlik bunu gerektirir.
Mesela, bir televizyon kanalında YORUM FARKI adı altında yayınlanmakta olan bir tartışma programında, haysiyet kırıcı olmaksızın, en karşı görüşlerin, en açık ve en kesin lisan ile dile getirilmesinin pekâlâ mümkün olduğu fiilen ispat edilmiştir.
CHP ve AKP lider ve yöneticilerinin, bu diyalog üslubundan ders ve ibret almaları, demokratik gelişmemizin, kavgacı değil, yapıcı bir üsluba adapte olmaları gerekir.
Ama heyecandan mantık ve iz'anını kaybetmiş olanlar, indinde bu ve buna benzer örnekler, modern bir "Hacivat-Karagöz" oyunu gibi algılanıyor.
Kaldı ki Hacivat Karagöz gösterisini dizayn eden, rahmetli Şeyh KÜŞTERİ Hz.'leri, bu oyunu, insanlarımızı eğitmek amacıyla düzenlemiştir. Bu sanal kahramanların rol aldığı oyunda Hacivat, münevver, nazik bir İstanbul efendisini temsil eder. Karşısında ise henüz yol yordam bilmeyen, kaba saba bir Karagöz vardır.
Hacivat "yar bana bir eğlence meded" dedikten sonra, sözü sohbeti dinlenilecek bir arkadaş araştırırken Osmanlı lehçesiyle:
- Müsâhabeti tatlı, deyimini kullanır. Karagöz ise ona:
Hoş geldin ıspanak suratlı cevabını verir. Tabii ondan sonra kavga başlar. Bu farkların sergilenmesi sûretiyle, konuşmacıların ve halkın ne şekilde hareket etmeleri gerekeceği hususunda eğitici uyarılar yapılır. Gözüken odur ki AKP-CHP tartışmalarında, Karagöz oyunlarında olduğu gibi iş kavgaya dönüşme aşamasına gelindi.
Kıran kırana kavgalar, kırıcı sözler nihayet şu günlerde mahkemeleşme aşamasında. Yakında belki de ringe de çıkarlar. Ringe de çıkarlar diyorum. Bu sözde bile bir yanlışlık var. Çünkü Boks müsabakasının bile çeşitli kuralları vardır. Ulu orta faul yapanlar hakemler tarafından diskalifiye edilir.
Demokrasisi gelişmiş memleketlerde, seçimlerin kavgadan uzak sakin bir ortamda yapıldığı bir realitedir. Bizde ise fikir ve çözümler ele alınmıyor, heyecan dalgası tufana dönüşüyor, sistemi geliştirme yolunda bir arpa boyu yol katedemiyoruz.
İstiklal Marşı Şairimiz rahmetli Mehmet Akif Ersoy:
Heyecan geldi mi MANTIK SIVIŞIRMIŞ DOĞRU,
Kimi gördümse o gün var idi AKLINDAN ZORU" mısralarıyla başlayan şiirinde, seçimleri, demokratik sistemi, hak ve hürriyetleri benimsememiş toplumların traji-komik hâlini şöyle tasfir ediyor:
"Kimse farkında değil anlaşılan yaptığının,
Kafalar tütsülü, hülyâ ile gözler kızgın,
Sanki zincirdekiler hep boşanıp zincirden
Yıkıvermiş de tımarhaneyi çıkmış birden.
Zurnalar şehrin ahâlisini takmış peşine,
Yedisinden tutunuz taa dayanın yetmişine...
Eli bayraklı alaylar yürüyor dört geçeli,
En ağır başlısının, bir zili eksik belli...
Dinliyor etrafını kaplamış yüzlerce hödük,
Kim ne söylerse hemen el vurup alkışlanacak,
- Yaşasın
- Kim yaşasın?
- Ömrü olan.
Şak şak şak...
Rahmetli Akif'in bu tesbitinden bu yana bir asıra yakın zaman geçti. Demokratik sistemi uygulama bakımından, şu günlerde hangi aşamadayız? Bu sualin cevabını muhterem halkımıza bırakıyorum.
Çok, şükür, bir televizyon kanalında, tecrübeli bir köşe yazarı bazı partilerin kıran kırana tartışmalarını eleştirirken, SAADET PARTİSİ'NİN, FİKRE FİKİRLE karşılık veren üslubundaki ciddiyetten söz açtı. Saadet Partisi mensubu olmadığı halde, tarafsız bir gözlemcinin bu beyanları, beni son derece memnun etti, İNŞAALLAH GİDEREK geçirmekte olduğumuz aşamalar, bizim de dünyaya örnek bir demokrasi ve bir yapıcı diyalog kültürüne erişmemizi sağlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.