İmar-Diyalog Koordinasyonu
Şarmu’ş-Şeyh’teki “Gazze’nin imarı” toplantısının, Kahire’de Filistinli gruplar arasında diyalog görüşmeleri düzenlenmesinin hemen ardından gerçekleştirilmesi, bir tesadüf değildir. Önceden Fetih’le HAMAS arasında herhangi bir yakınlaşma olduğunda hemen devreye giren, derhal çomak sokan ve yönlendirdiği ekibi masadan çekilmeye zorlayan ABD’nin, bu kez Filistinliler arasında yakınlaşmayı desteklediğini açıklaması, Obama ile gelen siyaset değişikliğinin bir yansıması değildir.
Uluslararası güç, Gazze’nin imarı planını devreye sokabilmek ve bu planla birlikte masaya koyduğu dayatmalarının yol haritasını çizmek için diyaloğa ihtiyaç duyuyordu. Önceleri, İsrail’le imzalanmış tüm anlaşmaları kabul etmediği sürece HAMAS’la masaya oturmayacağını söyleyen Abbas’ın birden tavır değişikliği gerçekleştirmesi tamamen kendi kararı değildi.
İslâmî direniş ise diyaloğa kapılarını her zaman açık tutmuştur. Ama bir şartla: İlkelerinden taviz vermesi için herhangi bir dayatmaya gidilmemesi. Bundan dolayı masaya oturmak isteyenlerin bir ön şartla gelmemesini, pratiğe dair şartların masada belirlenmesini istiyordu.
Gazze’de zafer kazanılması üzerine Abbas’ın ve kadrosunun diyaloğa yanaşması üzerine Filistin direnişi de olumlu karşılık verdi. Böylece Kahire’de masaya oturuldu ve sorunların çözüme kavuşturulması için formüller geliştirilmesi üzere beş ayrı komite oluşturulması kararlaştırıldı. Bu komiteler bir yandan da ulusal ittifak hükümeti kurulması için zemini hazırlayacaktı.
Fakat Kahire’de masaya oturanlar bir iyi niyet göstergesi olarak siyasi tutukluların karşılıklı serbest bırakılmasını kararlaştırırken, Abbas’ın adamları yeni baskınlar düzenliyor ve siyasi tutukluların sayısını artırıyorlardı.
Öte yandan Şarmu’ş-Şeyh’te Gazze’nin imarı planının hayata geçirilmesi konusu konuşulurken, Abbas yine bir açıklama yapıyor ve diyalog arabasının yönünü tekrar çıkmaz sokağa doğru çeviriyordu. Kurulacak “ulusal ittifak” hükümetinin iki devletli çözümü kabul etmesini şart koşuyordu. Sana ne iki devletli çözümden? Sen bırak, Filistin’deki gruplar güçlerini bir araya getirsin, saflarını birleştirsin ve ortak formüller üretsinler. İki devletli çözüm meselesiyle de ABD, Avrupa Birliği ve İsrail uğraşsın. Zaten uğraşıyorlar. Senin açından Filistinlilerin güçlerini birleştirmeleri, Gazze’nin imarının önündeki engellerin kalkması için “ulusal ittifak” hükümetinin kurulmasının daha öncelikli bir konu olması gerekmiyor mu?
Ama ne var ki; Abbas’ın meselesi de Gazze’nin imarı değil. Bunun bir karşılığının olması ve asıl planın hayata geçirilmesi. O da gayrimeşru işgalin meşrulaştırılması, direnişin tamamen etkisiz hale getirilmesi ve İsrail’in geleceğinin garanti altına alınması. Bütün bunlar garanti edilmeden Gazze’nin imarı gibi önemli bir planın önündeki engellerin kalkmasını istemiyor.
“Ulusal ittifak” hükümeti kurulması konusunda kesin anlaşmaya varılırsa, Gazze’nin imarı planı önündeki en önemli engel kalkmış olacak. Çünkü Siyonist işgal devletinin arkasında duran güçler, güya kendilerine muhatap arıyorlar ama Filistin halkının oylarıyla seçilmiş İsmail Heniye hükümetini tanımadıkları için muhatap kabul etmiyorlar. Paraları Mahmud Abbas’a vermeleri, onunla ittifak sağlamaları durumunda da bunun bir garantisi olmayacağını düşünüyorlar. O zaman Şarmu’ş-Şeyh’te zikredilen ve vaat edilen rakamlar tıpkı Paris Konferansı’nda olduğu gibi havada kalacak. Mağdur edilen halk açısından değişen bir şey olmayacak. “Ulusal İttifak” hükümeti kurulursa engel kalkmış ve Gazze’nin imarı için kapılar açılmış olacak. Ne var ki; mesele işte burada düğümleniyor. Siyonist işgali meşrulaştırmak için Gazze’nin imarı planını kullanmak isteyen çağdaş güçler, dayatmalarının kabul edildiğinden kesin emin olmadan düğümün çözülmesini de istemiyorlar.
Bütün bu sebeplerden dolayı savaşın işte bu merhalesi öncekilerden çok daha risklidir. Emperyalizm bu merhalede ekonomik ablukanın kaldırılması karşılığında Filistin halkını siyasi ablukaya almak istiyor. Yıkılan evlerini yeniden inşaa etme karşılığında özgürlük mücadelesini, işgal edilmiş topraklarını kurtarmak için, direniş hakkını kelepçelemek için çalışıyor. Üstelik bunu Gazze’nin imarı bayrağı altında gerçekleştirmek suretiyle sevimli göstermek, bütün dünya kamuoyunun onaylayacağı bir örtüye büründürmek istiyor.
Fakat biz şunu ifade edelim ki; ambargo ve katliam karşısında boyun eğmeyen direniş “imar yardımı” numaraları karşısında da boyun eğmeyecek, işgale karşı meşru mücadele hakkından vazgeçmeyecektir. Ama onun bu kararlılığında yalnız bırakılmaması gerekir.
Medyanın bu merhalede de yoğun bir savaş yürüteceğini, yerine göre bilgi karartması, yerine göre yanıltma yapacağını tahmin ediyoruz. Okuyucularımızı bu tür oyunlar karşısında aldanmamaları için dikkatli olmaya ve başkalarını da uyarmaya davet ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.