Biri dayatma diğeri destek konferansı
Mısır’ın Şarmu’ş-Şeyh şehrinde ve “Gazze’nin Yeniden İmarı” başlığı altında düzenlenen uluslararası toplantı hakkındaki değerlendirmelerimizi gazetemizde geçen hafta yayınlanan yazılarımızda yapmıştık. Bu konuyla ilgili gelişmeleri takip etmeye ve değerli okuyucularımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz inşallah.
Yıllardan beri Siyonist işgali meşrulaştırma savaşı veren uluslararası emperyalizmin bu savaşı paranın gücünü kullanarak sürdürmesi anlamına gelen Şarmu’ş-Şeyh toplantısının hemen ardından İran’ın başkenti Tahran’da “Filistin’e Destek” adıyla ve “Direnişin Sembolü Filistin; Cinayetin Kurbanı Gazze” başlığı altında bir uluslararası konferans düzenlendi. Biz de Allah’ın izniyle Türkiye’den birçok kıymetli arkadaşla birlikte bu konferansı takip ettik.
Bu iki uluslararası toplantının birbiri ardına gerçekleşmesi belki bir tesadüftü ama anlamlıydı. Tabii temelde, içerikte, şekilde, mesajda ve anlamda farklılık arz etmelerine rağmen. Benim tespitime göre en önemli farklılıkları da birinin dayatma, diğerinin ise destek konferansı olmasıydı. Şarmu’ş-Şeyh’te toplananlar Filistinlilere, Siyonist işgali tanımaları, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine son vermeleri, meşru haklarından vazgeçmeleri için dayatma yapmak amacıyla “Gazze’nin yeniden imarı”yla ilgili planlarını kullanma çabasındaydılar. Siyonist işgalcilerin silahın gücünü kullanarak kazanamadıkları savaşı Şarmu’ş-Şeyh konferansını organize edenler paranın gücünü kullanarak kazanmak ve işgal devletine hediye etmek istiyorlardı. Tahran’da toplananların amacı ise, Filistin’deki haklı ve meşru mücadeleye destek, bu mücadelenin sesini dünyaya duyurmak, uluslararası emperyalizmin paranın gücünü kullanarak işgal devleti hesabına yürüttüğü savaşa Filistin direnişinin yenilmemesi için alternatif üretilmesi çağrıları yapmaktı.
Tahran’da 4-5 Mart 2009 tarihlerinde düzenlenen uluslararası konferansın adı belirlenirken olayın iki yönüne özellikle vurgu yapılması anlamlıydı: “Direnişin sembolü Filistin; Cinayetin kurbanı Gazze”. Gerçekten de Filistin’deki vakıayı bu iki yönüyle ele almak gerekir. Biz, saldırıların devam ettiği günlerde yaptığımız konuşmalarda Allah’ın izniyle bu iki yönüne işaret ettik. O günlerde konuşmalarımızı dinleyenler hatırlayacaktır, sadece işgal güçlerinin sergilediği vahşete ve ortaya çıkan manzaralara dikkat çekmekle kalmıyor, buna rağmen kararlılıkla sürdürülen mücadeleden ve bu mücadelenin gerçekleştirdiği başarılardan da özellikle söz ediyor ve bu başarının muzaffer olacağı yönündeki beklentilerimizi dile getiriyorduk. Allah’a hamdolsun ki bu konuda tahmin ettiklerimiz çıktı; temenni ettiklerimiz gerçekleşti.
Olayın bu iki yönünün bugün de vurgulanması gerekir. Filistin’de kararlılıkla sürdürülen mücadele işgalci Siyonistlerin gözlerini korkutmuş, kendilerine ağır darbe vurmuştur. İşgalciler her ne kadar Gazze’de büyük bir yıkım ve katliam gerçekleştirmiş olsalar da bugün Filistin direnişi kendini onların karşısında daha güçlü hissetmektedir. İşgalci ise biraz daha acziyete düştüğünün farkındadır. Bu direnişin moral gücünün artırılması ve kendisine tüm ümmet tarafından destek verilmesi onu Kudüs’ün yeniden fethine muvaffak kılacak; Siyonist işgalcinin acziyeti de onu tarihin çöplüğüne itecektir. Nasıl bugün Şaron’un ölmeyip hırlayan bedenini kendi ailesi bile kabul etmiyorsa, gün gelecek Siyonist vahşeti temsil edenlerin yüzlerine de kimse bakmayacak, imajları Hitler’inkinden beter olacaktır. Çünkü “bebek katilleri” sıfatıyla tarihe geçmiş durumdalar.
Uluslararası emperyalizmin dayatmacı toplantılarına karşı alternatif oluşturma ve Filistin’deki haklı direnişe destek çabası olması itibariyle Tahran’daki “Direnişin Sembolü Filistin, Cinayetin Kurbanı Gazze” konferansı ayrı bir önem taşıyordu. Her ne kadar Şarmu’ş-Şeyh toplantısında ele alınan dayatmaların kabul ettirilmesi için paranın gücünü kullanma planlarına alternatif oluşturacak bir maddi destek oluşturulmuş olmasa da. Fakat en azından İslâm dünyasında bunun da mümkün olduğu, Gazze’nin yaralarının sarılması için İslâm dünyasının kendi gücünün yeterli olduğu; Filistin’deki mağdur halkın, dayatmacıların ayağa pranga gibi vurulan paralarına muhtaç edilmemesi gerektiği mesajı verilmiştir. Yeter ki İslâm dünyasından yardım etmeye niyetli olanlar yardım planlarını götürüp Şarmu’ş-Şeyh’te toplananların hizmetine değil doğrudan Filistin’de evleri yıkılan, ağaçları sökülen, arazileri tahrip edilen insanların hizmetine sunsun, bunun karşılığında da Siyonist işgal devletini tanıma, bu işgale karşı sürdürülen meşru mücadeleyi sonlandırma gibi bir talepte bulunmasınlar.
Tahran’daki toplantıda dünyanın değişik ülkelerinden önemli şahsiyetler bir araya geldi. Bu isimlerin bazılarından inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.