İmana dönüşe inat, “Darwin Yılı” (!)
Bu yıl, İngiliz doğa bilimci Charles Darwin’in 200. doğum yıldönümü ve tartışmalı eseri “The Origin of Species” (Türlerin Kökeni) kitabının yayımlanmasının 150. sene-i devriyesi dolayısıyla, UNESCO tarafından “Darwin Yılı” ilan edildi.
Kimi bilim çevreleri Darwin’i yeniden ilgi odağı kılma gayretinde, neden acaba?
“Evrim Teorisi” Darwinciler için bilimsel olmaktan çok ideolojik bir olguydu. Hâlâ da öyle.
Maddeden başka varlık ve kuvvet tanımayan materyalist ideolojilerin “Tanrı’dan kopuş”unu meşrulaştıran bir tez sunmuştu, Darwin. Modern ateizmin kurucu paradigma düşünürlerinden birisi olarak adından en çok söz ettiren kişi olmasının sırrı da burada yatar.
Bu teori, bütün canlıların mutlak muktedir bir tanrı tarafından yoktan varedildiği inancını radikal bir şekilde inkâr esasına dayanıyor. Modern ilhad hareketlerinin tutunduğu bilimsel vehim de diyebilirsiniz. İnsanlığın tâ başından beri ortak noktası olan “Tanrı inancı”nı hedef seçtiğinden, büyük gürültü koparması da mukadderdi.
Modernite fabrikasyonu materyalist ideolojilerin 20. yüzyıla hâkim olmasına paralel olarak, “Evrim Teorisi” de bilimsel bir gerçek olarak dayatıldı. Modern eğitim kurumlarında, devletlere emanet edilen körpe dimağlara, ders müfredatının bir gereği olarak ateizm, evrim olarak zerkedildi.
Bu teori, bütün bilimsel kusurlarına rağmen hâlâ gündem oluşturabiliyor ve hâlâ bilimsel etiketlerle piyasaya sürülebiliyorsa eğer, materyalizmin iman karşısında sığınabileceği başka bir bilimsel yalan olmadığındandır.
Bu yılın “Darwin Yılı” olarak ilan edilmesi de, çatırdayan bu teoriye yeniden itibar kazandırma girişiminden başka bir şey değildir.
Görünen o ki; önünde bilimsel unvanlar olan kişiler ve kurumlar, tertiplenecek yerel ve uluslararası konferanslarla, yayımlanacak yeni kitap, dergi ve gazetelerle ilan edilen Darwin Yılı’nı bahane ederek ateizmi insanların gündemine tekrar sokmayı deneyecekler.
“Tanrı inancı” dogmasına karşı çıkmak üzere kurgulanan bu teori, bir kara mizah ürünü olarak, gelmiş geçmiş en büyük bilim etiketli dogmaya dönüştü, bilim papazlarının elinde.
Altında; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Merkezi, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) gibi kurumların imzası olan bir bildiri, bu yılı; bilim karşıtı gerici fikirlere karşı yıl boyunca etkinlikler yapılacağı duyurusu eşliğinde, şöyle selamlıyor:
“Darwin’in yapıtı, insanlığın bilgi birikiminin artırılması ve refah ve mutluluğunun geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bilim insanları tarafından, biyolojinin olmazsa olmazı olarak kabul edilen evrim kuramı, insanın kökeninin kavranması; hastalıklarının anlaşılması; binlerce yıldır kullandığımız tarımsal ürünlerin verimliliklerinin artırılması; biyoteknolojik yöntemlerin insan ve doğa yararına akılcı kullanımı; akılcı çevre ve doğa koruma programlarının oluşturulması gibi bağlamlarıyla kaçınılmaz olarak modern gündelik yaşamın bir parçası olmuştur.”
(http://www.ttb.org.tr//images/stories/Darwin2009.pdf)
Yukarıdaki alıntıyı yaptığım bildiriyi okuduğunuzda, ister istemez, bilimsel bir teoriden çok, her derde deva bir kocakarı ilacından bahsediliyor zannına kapılıyorsunuz.
Bildirinin altında imzası olan bol bilimsel unvanlı zevât, meseleyi ideolojik duyarlılıkla ele almış maalesef.
Bu çevreler, “Tanrı’yı inkâr”ı hâlâ bilimin ve bilim adamı olmanın olmazsa olmaz şartı görüyor. Beyinlerini katı materyalizmin etkisinden kurtaramamış bilim adamları, önce kendi bilimselliklerini sorgulamalı değil midir?
Bilim çevreleri gâyet iyi bilirler ki; tarih, doğal akışı içinde ortaya konan bütün düşünce sistemlerini, teorileri veya büyük hikâyeleri bir bir test eder.
İnsan tecrübesiyle uyum sağlayabilen, güçlü tenkitler karşısında ayakta durabilen, bilimsel keşifler önünde dökülmeyen öğretiler ve sistemler ancak ayakta kalır, gerisi tarihin “bir varmış, bir yokmuş” çöplüğüne nakledilir.
“Evrim Teorisi”nin sıkıntısı da burada zaten. İlmî tenkitler ve yeni bilimsel keşifler karşısında perişan durumda. Ömrünü bu teoriyi isbatlamaya adamış bilim adamları çark ettiklerini ilan ediyorlar.
Bakınız, teorinin ortaya atıldığı Batı bile, dinî geçmişiyle barışma çabasına girdi artık. Katı laikliğin merkezi Fransa’da Nicolas Sarkozy Vatikan’da Papa 16. Benedict’in elinden “onursal piskopos” (honorary canon) unvanını boşuna almadı.
İngiltere’de İşçi Partisi’nin Başkanı Gordon Brown İskoç asıllı bir papaz çocuğu. Dinî inançları güçlü birisi. Almanya Başbakanı Angela Merkel de inançlı ve bir “papaz kızı”.
Batılı liderlerin düne nazaran bugün daha inançlı olmaları, elbetteki yaşanan toplumsal değişimin bir sonucudur. Yapılan araştırmalar da, gençliğin henüz tanımı net olmasa da, imana yöneldiğini gösteriyor.
Sözün özü, imana dönüş karşısında sürekli mevzi kaybediyor ateizm. Kaybedilen mevzileri tekrar kazanmak mümkün gözükmüyor. Ama Darwinciler bu yalın gerçeği kabûl etmek istemiyorlar.
Bu yüzden de, bu yıl, paradigması iflas etmiş bir teorinin reklamını yaparak nefes tüketecekler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.